iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Ehl-i Kitabın İslâm’a Ters Tutum ve Davranışları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haydarı kerrar
Administrator

Administrator
haydarı kerrar


Mesaj Sayısı : 2630
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : ANKARA

Ehl-i Kitabın İslâm’a Ters Tutum ve Davranışları Empty
MesajKonu: Ehl-i Kitabın İslâm’a Ters Tutum ve Davranışları   Ehl-i Kitabın İslâm’a Ters Tutum ve Davranışları Icon_minitimePaz Şub. 28, 2010 2:52 am

Ehl-i Kitabın İslâm’a Ters Tutum ve Davranışları

1- Ehl-i kitap, dinlerinde aşırı giderler.

Ehl-i kitap, dinlerinde Allah’ın koyduğu ölçüleri genellikle koruyamamışlar, aşırılığa kaçmışlardır. “Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin, taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri söylemeyin...” (4/Nisâ, 171) Teslisi kabul etmeleri, Hz. İsa, Rûhu’l-Kudüs ve Hz. Meryem’e ülûhiyet vermeleri hep bu aşırılıklarındandır. “De ki: ‘Ey ehl-i kitap, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve önceden sapmış, birçoklarını da saptırmış, düz yoldan şaşmış bir milletin keyiflerine uymayın.” (5/Mâide, 77) Ehl-i kitabın aşırılıkları, yahûdilikte neredeyse âhireti yok sayan bir dünyevîleşme ve altına tapma şeklinde ortaya çıkarken, hıristiyanlıkta, dünyadan el etek çekme, fıtrattan olan evlilik gibi helâlları kendilerine haram sayan ruhbanlık şeklinde beliriyordu; her ikisi de aşırılık ve taşkınlıktı. “...Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu Biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızâsını kazanmak için yaptılar; ama buna da gereği gibi uymadılar...” (57/Hadîd, 27)


2- Ehl-i kitabın ölçüsüz istekleri vardır.

Ehl-i kitap, daha peygamberleri döneminden başlamak üzere, çok çirkin ve ölçüsüz isteklerde bulunan tiplerdir. Kendilerine put isteyecek (7/A’râf, 138), Allah’ı açıktan görmedikçe inanmayız (2/Bakara, 55; 4/Nisâ, 153) diyecek kadar aşırı isteklerde bulunurlar. Gerek yahûdiler ve gerekse hıristiyanlar insan fıtratına uygun mûtedil bir ilâhî ölçüyü benimseyip orta bir yol tutturamamışlardır. İşte onlarda bulunmayan ifrat ve tefritten uzak, dengeli, adâletli, mûtedil ve orta yol, hükmü kıyâmete kadar sürecek olan Hz. Muhammed (s.a.s.) ve O’nun vasat ümmeti gerçekleştirmiştir (2/Bakara, 103; 22/Hacc, 78)


3- Ehl-i kitap kâfirleri bir hayır indirilmesini istemez.

Kıskançlıklarından dolayı, Allah’ın kendi ırklarından olmayanlara kitap indirmesini, peygamber seçmesini istemezler. “Kitap ehlinden olan kâfirler de, müşrikler/puta tapanlar da Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsis eder, Allah büyük lütuf sahibidir.” (2/Bakara, 105) Ve bkz. 5/Mâide, 64; 6/En’am, 91; 11/Hûd, 110.


4- Ehl-i kitap, yeni gelecek Peygamber’i tasdik edeceklerine dair Allah'a verdikleri sözü tutmamışlar ve gizlemişlerdir.

“Ey ehl-i kitap! Rasûlümüz size Kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah’tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.” (5/Mâide, 15) Yine bkz. 3/Âl-i İmrân, 81-82; 5/Mâide, 14-15. “Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o Rasûl’e ...” (7/A’râf, 157) az sayıda uyanların yanında, onun kendi kitaplarındaki vasıflarını gizleyip inkâr edenler çoğunluktadır. Onlar, Hz. Peygamber’in Tevrat’ta ve İncil’de geçen isim ve sıfatlarını gizlemişler veya değiştirmişlerdir; hakka bâtılı karıştırmışlardır (3/Âl-i İmrân, 70-71; 5/Mâide, 14; 2/Bakara, 159, 174).


5- Ehl-i kitap, kendi kitaplarını tatbik etmemiş, tahrif etmişlerdir.

Ehl-i kitap, işlerine geldiği zaman kitaplarına uymuşlar, basit çıkarlarına ters düşünce kitaplarını kendilerine uydurmuş, onu tahrif etmişler, ya da bir kenara atıp tatbik etmemişlerdir (5/Mâide, 47, 68). “Eğer onlar Tevrat’ı ve İncil’i ve kendilerine indirileni (Kur’an’ı) gereğince uygulasalardı, muhakkak ki hem üstlerinden hem ayaklarının altlarından (nimetler) yiyeceklerdi...” (5/Mâide, 66) Bu âyetten, ehl-i kitabın önceleri hem kendilerine indirilen Tevrat ve İncil’i tatbikle görevli olduklarını, hem de Kur’an indirildikten itibaren kendilerine indirilen Kur’an’ı tatbik etmekle görevli olduklarını anlıyoruz. Bu âyette “kendilerine indirilen” ifadesiyle ehl-i kitaba da indirildiği ve Kur’an’la mükellef oldukları anlaşılmaktadır (5/Mâide, Cool. Yani ehl-i kitabın müslüman olmaları istenmektedir. Kitap ehli, İslâm devrinde aralarında Allah’ın kitabıyla hüküm verilmesine râzı olmamışlardır (3/Âl- İmrân, 23). Yani iman edip müslüman olurlarsa aralarında Kur’an’la; iman etmezlerse İslâm idaresinde bir zimmî olarak kendi kitaplarıyla aralarında hüküm verilecektir. Kitap ehli, aynı zamanda Kitapta olmayan şeye “kitaptandır” demişlerdir (3/Âl-i İmrân, 78). Onlar âyet uydururlar, Allah'a yalan isnad ederler (2/Bakara, 75, 79). Kitabın kelimelerini yerlerinden değiştirir (5/Mâide, 13) ve kitaplarını tahrif ederler (4Nisâ, 46).


6- Haramı helâl; helâlı haram yapmışlardır.

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe iman etmeyen, Allah ve Rasûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini (İslâm’ı, kendine) din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (9/Tevbe, 29) Bu âyette ehl-i kitabın Allah ve Rasûlü’nün haram kıldığı şeyleri haram tanımadıkları, kendi dinleriyle kalıp hak din olan İslâm’ı din kabul etmedikleri vurgulanmaktadır. “...Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki ziyana uğradılar; onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir.” (6/En’âm, 140) “Tevrat indirilmeden önce İsrâil’in kendisine haram kıldığı şeylerin dışında, bütün yiyecekler helâldı. De ki: ‘Doğru iseniz, Tevrat’ı getirip okuyun.’ Artık bundan sonra da kim Allah'a yalan uydurup iftira ederse, işte onlar zâlimlerdir.” (3/Âl-i İmrân, 93-94)



7- Ehl-i kitap, İslâm’ın kıblesine tâbi olmazlar.

İslâm geldikten sonra, kitap sahibi yahûdilerin ve hıristiyanların artık dinleri, kitapları ve kıbleleri nesh edilmiştir. Artık Hz. Muhammed (s.a.s.)’e ve O’nun getirdiği Kitaba ve dine iman etmeleri ve müslümanların kıblelerine tâbi olmaları kendilerinden kesinlikle istenmektedir. Allah onların öyle kalmalarına râzı değildir; Hz. Muhammed (s.a.s.)’den sonra onların dünyada hiçbir şey olmamış gibi eski çizgilerinde kalmalarını kâfirlik olarak nitelemiştir. “İnsanlardan birtakım beyinsizler: ‘Onları üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir?’ diyecekler. De ki: ‘Doğu da batı da Allah’ındır. O dilediğini doğru yola iletir.” (2/Bakara, 142) “...Senin arzulayıp da şu anda üzerinde bulunduğun kıbleyi (Kâbe’yi) Biz ancak Peygamber’e uyanı, ökçesi üzerinde geri dönenden ayırt etmemiz için kıble yaptık.” (2/Bakara, 143) “(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz. Elbette seni hoşlanacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Yüzünü (namazda) artık Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki ehl-i kitap, onun gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir. And olsun ki (habibim!) sen kendilerine kitap verilenlere her türlü âyeti (delili, mûcizeyi) getirsen, yine onlar (inatlarından) sana uyup kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer sen onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen zâlimlerden olursun.” (2/Bakara, 144-145)

8- Hahamlar ve râhiplerden çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve halkı Allah’ın yolundan çevirirler.

“Ey iman edenler, şu muhakkak ki, (yahûdi) bilginlerin ve (hıristiyan) râhiplerin birçoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler, (onları) Allah’ın yolundan men ederler.” (9/Tevbe, 34) Bu âyette hahamların ve ruhbanların Allah yolunun mürşidleri ve öncüleri olacak yerde, bugünkü tâbirle tam anlamıyla din istismarı yaparak, onların birçoğu, rüşvet almak, mal biriktirip yığmak ve onları Allah yolunda infak edip harcamamak, Tevrat ve İncil hükümlerini hasis menfaatleri karşılığında değiştirmek ve özellikle Rasûlullah’ın peygamberliğine ait kısımlarda değişiklik yapmak sûretiyle bâtıl sebeplerle halkın malını yiyorlardı. İşte böylesine dejenere olmuş din adamı sınıfı, gerçekten Allah yoluna engel olmaktan başka bir şey yapamazlar. Bununla aynı zamanda Allah Teâlâ, mü’minleri ve onların din âlimlerini bu duruma düşmemeleri için sert bir şekilde uyarmaktadır. Bu âyet-i kerimeyi okuyunca ortaçağdaki Roma kilisesinin nasıl servet biriktirip nice emlâke mâlik bir devlete sahip olduğunu hatırlamamak elde değil.
9- Hahamlar ve râhipler, insanları münkerden men etmemişler, ehl-i kitap zulüm ve günahta yardımlaşmışlardır.

“Onlardan (ehl-i kitaptan) birçoğunun günah, düşmanlık ve haram yemede yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötüdür! Rabbânîler (zâhidler) ve hahamları, onları günah söz söylemekten, haram yemekten men etselerdi ya! İşledikleri (fiiller) ne kötüdür!” (5/Mâide, 62-63) “...Düşmanlık yapmakta yardımlaşıp birleşiyorsunuz. Onları (yurtlarından) çıkarmak size yasaklanmış iken (çıkarıyorsunuz, sonra da) esir olarak geldiklerinde fidyelerini veriyor (kurtarıyor)sunuz. Yoksa siz Kitabın bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyâmet gününde de (onlar) azâbın en şiddetlisine itilirler. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir.”(2/Bakara, 84-85)
10- Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker yapmazlardı.

“Onlar işledikleri fenalıktan birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Gerçekten yapmakta oldukları ne kötü idi!” (5/Mâide, 79)

11- Fâizle uğraşırlar, haram ve haksız yere insanların mallarını yerler, yalan dinlerler.

“Yahûdilerin yapmış oldukları zulümden, çok kimseleri Allah yolundan çevirmelerinden dolayı kendilerine helâl kılınmış şeyleri haram ettik. (Çünkü) onlar (Tevrat’ta) men edildikleri halde fâiz alıyor, halkın mallarını haksız yere yiyorlardı. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.” (4/Nisâ, 160-161) Bugün haksız kazanç, servet ve fâizcilik denilince akla ilk gelen, yahûdiler ve kendilerini hıristiyan gören batılı kapitalistlerdir.

12- Yeryüzünde devamlı savaş ve fesat çıkarmaya çalışırlar.

“...Biz onların arasına kıyâmet gününe kadar (sürecek) düşmanlık ve kin bıraktık. Onlar ne zaman harp için bir ateş tutuştururlarsa, Allah onu söndürür. Yeryüzünde hep fesatçılığa koşarlar onlar. Allah ise fesatçı olanları sevmez.” (5/Mâide, 64) Âyette de belirtildiği gibi yahûdiler tarih boyunca yeryüzünde bozgunculuğun, savaşların, komitacılığın ve ihtilâllerin gizli tahrikçisi olmuşlardır. Son iki dünya savaşında ulusları nasıl birbirleriyle boğuşturduklarını ve aradan nasıl bir İsrâil devletinin çıktığını düşünmek gerekir. Şükürler olsun ki, Allah Teâlâ’nın ehl-i kitap arasına saldığı kin ve düşmanlık sâyesinde birbirlerine giren dünyaya egemen bu güçlerin arasında mazlum uluslara da bir hayat hakkı doğabilmektedir. “...Eğer Allah insanlardan bir kısmı ile diğerlerini savıp hizaya getirmeseydi, elbette yeryüzünde nizam bozulur, fesâda uğrardı. Lâkin Allah bütün insanlığa lütuf ve keremi ile muâmele etmiştir.” (2/Bakara, 251)
Hıristiyanların da fitne, fesat ve savaş konusunda yahûdilerden pek geride kalır yanları yoktur. Zaten onlar (fesat ve savaş konusunda da) birbirlerinin yardımcısıdır (5/Mâide, 51; 8/Enfâl, 73; 45/Câsiye, 19). İsrâil’in orta doğuda müslümanların kalbine hançer gibi saplanmasında, mazlum insanlara yaptıkları zulümlerinde, başta Amerika olmak üzere hıristiyan batı toplumunun destekçi olduğunu bilmeyen yoktur. Allah Teâlâ, hıristiyan mezhepleri arasına da kin ve adâvet salmış ve bunu hıristiyanlarla yahûdiler arasına da yaymıştır. Hz. Peygamber’le savaşa teşebbüslerinin her defasında Allah, onların görüşlerini dağıtmak, kararlarını çözmek ve kalplerine korku düşürmek sûretiyle, yakmak istedikleri savaş ateşini söndürmüştür. Âyette geçen “ateş yakmak” harp yapmak istemekten kinâyedir. Çünkü Araplar savaşı ateş yakarak ilân ederlerdi. “Biz hıristiyanız’ diyenlerden de söz almıştık, ama uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. Bu yüzden Biz de kıyâmet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah, onlara neler yaptıklarını haber verecektir.” (5/Mâide, 14) (6)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ehl-i Kitabın İslâm’a Ters Tutum ve Davranışları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ehl-i Kitabın İslâm’a Aykırı Ortak Yanları
» Ehl-i Kitabın Müslümanlara Karşı Davranış ve Tavırları
» Her şey ters gidiyor hiç bir şey anlamadım..
» Müslümanların Birbirlerine Karşı Davranışları ve Sorumlulukları
» Depremden sonra ters akan nehir

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

Reddiye Kitabı Ve İslama Davet ( Nasıl Müslüman Olurum )

 :: diğer din ve inanışlar ve Reddiyeleri
-
Buraya geçin: