iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ŞUF’A BÖLÜMÜ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




ŞUF’A BÖLÜMÜ Empty
MesajKonu: ŞUF’A BÖLÜMÜ   ŞUF’A BÖLÜMÜ Icon_minitimeCuma Mayıs 07, 2010 10:55 pm


17-ŞUF’A KİTABI






Şuf'a: Bu kelimenin açıklaması ile ilgili olarak el-Fetih yazarı: Şuf'a: Arap dilinde Şefi' masdannda.n alınmadır. Şefi' çift manası­nadır. Şuf'a kelimesinin Şer-i Şerifteki mânâsı ise: Bir ortağın ya­bancıya intikal eden hissesinin ayni fiyatla diğer ortağa intikal et­mesi hakkıdır, demiştir.

El-Fetih yazarının yukarda anılan tarifi Şuf'a hakkının ortağa mahsûs olup komşu için böyle bir hakkın bulunmadığını söyleyen âlimlere göredir. Ev, akar ve bahçe komşusu için de Şuf*a hakkının bulunduğu görüşünde olan ilim ehline göre Şuf'a'nm Şer'î mânâsı şöyledir; Satılan bîr taşınmaz malın satıldığı fiyatla satıcının o mal­daki ortağına, ortağı yoksa mala bitişik komşuya ayni fiyatla önce­likle devredilmesi hakkıdır. Yâni satıcının ortağı, o yoksa komşu­su dilerse o satışı geçersiz kılıp ayni fiyatla mülk edinme hakkına sa­hiptir. [1]



Şuf'a Hakkı Hangi Mallarda Ve Kimler İçin Var?





Bu hususta özlü bilgi veren Nevevi, Müslim'in Şuf'a babında şöyle der:

1) Müslümanlar henüz ortaklar arasında taksim edilmemiş olan akar nevinde ortaklar için Şuf'a hakkının bulunduğu hususun­da icmâ etmişlerdir. Âlimler: Şuf'a hakkının tanınmasının sebebi ve hikmeti ortağın zararının giderilmesidir. Bu hakkın yalnız akarlar-

da bulunmasının hikmeti de bu nevi mallarda çok yönden zarara uğramanın mümkün olmasıdır, demişler.

2) Âlimler, hayvanlarda, elbiselerde, ev eşyalarında ve diğer taşınır mallarda şuf'a hakkının bulunmaması hususunda da ittifak etmişlerdir. Kadı I y â z : Bâzı adamlar buna muhalif kalarak ticâret eşyasında da şuf'a hakkının bulunduğunu söylemişlerdir. Bu hüküm A t â' dan rivayet edilmiştir. Kendisi: Her şeyde hattâ elbisede bile şuf'a hakkı vardır, demiştir. Îbnü'l-Münzir bu kavli kendisinden nakletmiştir. A h m e d' den yapılan bir ri­vayete göre hayvanlarda ve münferid binada, yâni arsa hâriç olmak üzere sırf yapıda şuf'a hakkı vardır.

3) Ortaklar arasında taksim edilmiş, yâni ifraz edilmiş akare yâni taşınmaz mala gelince, komşular için şuf'a hakkının bulunu |j bulunmadığı hususunda âlimler arasında ihtilâf vardır. Şöyle ki:

a) Mâlik. Şafii, Ahmed ve Cumhûr'a göre komşu­luk nedeniyle şuf'a hakkı yoktur. İbnü'l-Münzir'in anlat­tığına göre Ömer bin el-Hattâb, Osman bin Af­fa, n, Said bin el-Müseyyeb, Süleyman bin el-Yesâr, Ömer bin Abd i laziz, Zühri, Yahya el-Ensârî, Ebü'z-Zinâd. Rebia, Mâlik, Evzâî, el-Muğire bin Abdirrahmân, Ahmed, fshâk ve E b ü S ev r böyle hükmetmişlerdir.

b) Ebû Hanife ve Sevri ise komşuluk nedeniyle de şuf'a hakkının bulunduğuna hükmetmişlerdir. Allah daha iyi bi­lir. Allah cümlesinden râzi olsun.

4) Müslüman ile zimmî arasında da şuf'a hakkı var mı?

Şuf'a hakkına ait hadîslerin metinleri umumi olduğu için müs-lümanın zimmi aleyhinde şuf'a hakkı bulunduğu gibi zimmînin de müslüman aleyhinde şuf'a hakkı vardır. Ebû Hanîfe, Mâ­lik, Şafii ve cumhurun kavli budur.

Sabi, el-Hasan ve Ahmed'e göre zimmî'nin müs­lüman aleyhinde şuf'a hakkı yoktur.

5) Şehirde oturan kimseler için şuf'a hakkı bulunduğu gibi şe­hirde oturmayıp köyde ikamet eden bir kimse de şuf'a hakkına sa­hiptir. Ebû Hanife, Şafii, Sevri, Ahmed, I s -hâk ve Îbnü'l-Münzir böyle hükmetmişlerdir. Cumhurun kavli de budur. Fakat Sabi: Şehirde oturmayan bir kim­se için şuf'a hakkı yoktur, demiştir." [2]



Hanefî Mezhebinde Şuf'a Hakkını Doğuran Nedenler





Hanefî mezhebine göre bir akarda şuf'a hakkına sahip ola­bilmek için:

1. O akara ortak olmak.

2. Akar'm mülkiyetinde ortak olmamakla beraber akara giden özel yolda veya sulama işinde kullanılan özel suya ortak olmak gibi haklarda akara ortak olmak. Meselâ ifrazı yapılmış olan tarlaları su­layan özel bir su vardır. Bu su o tarlalara aittir. Tarlalar ifraz edil­diği için her tarlanın sahibi ayrıdır. Fakat hepsi o suya ortaktır. Su ortaklığı da şuf'a hakkına bir nedendir. Keza tarlalar arasında açıl­mış bir yol o tarlaların özel bir yolu olup bu yol çıkmaz bir yol ol­duğu için. tarla sahiplerinden başkasının o yoldan yararlanma hakkı yok ise tarla sahipleri bu özel yola ortak olduğundan yol ortaklığı da şuf'a hakkına neden olur.

3. Akarın mülkiyetinde veya haklarında ortak olmamakla be­raber bitişik komşu olmak. Bu da şuf'a hakkına bir nedendir. Me­selâ iki tarlanın yolu ayrı olmakla beraber tarlalar birbirine biti­şiktir. Bu da şuf'a hakkını doğurur.

Evler de tarla gibidir. Meselâ bir çıkmaz sokak içinde bulunan ve kapıları ayni avluya açılan iki daireden biri iki kişinin ortak ma­lıdır. Ortaklardan birisi kendi hissesini satarsa şuf'a hakkı öncelikle onun ortağımndır. Ortağı istekli olmadığı takdirde şuf'a hakkı av­luya ortak olan diğer dâire sahibinindir. O da istekli olmayınca şuf'a hakkı o çıkmaz sokağa ortak olan diğer ev sahiplerinin olur. On­lardan da istekli çıkmazsa o dâireye bitişik olup kapısı başka bir sokağa açılan komşu bina sahibinin şuf'a hakkı doğar.

Şu halde şuf'a hakkı yukarda anlatılan sıraya göredir. Birinci maddede yazılı nedenle şuf'a hakkı sahibi varken ikinci ve üçüncü maddede yazılı nedenlerle şuf'a hakkına sahip olanlar bir hak iddia edemezler. Keza birinci maddede yazılı şuf'a hakkı sahibi istekli ol­madığı için ikinci maddeye göre şuf'a hakkı sahibi istekli olunca üçüncü maddede yazılı şuf'a hakkı sahibi bir hak iddia edemez.

Yukarda da anlattığım gibi Şafiî, Mâliki ve Han-b e I İ mezheblerine göre komşuluk nedeniyle şuf'a hakkı yoktur. Ancak, ifraz edilmemiş taşınmaz malın ortakları için şuf'a hakkı vardır. [3]



Bir Kimse Akar Ortağının İzniyle Kendi Hissesini Başka Bir Kimseye Sattıktan Sonra. O Ortak Şuf'a Hakkı İle O Hisseyi Alabilir Mi?





N e v e v i bu hususta da şöyle der : Ebû Hanife, Mâ­lik, Şafiî, bu üç imâmın arkadaşları, Osman el-Bet-t i, lbn-i Ebi Leylâ ve başkaları: Sözü edilen ortak o hisseyi şuf'a hakkı ile alabilir, demişlerdir.

El-Hakem, Sevri, Ebû Ubeyd ve hadîs âlim­lerinden bir cemaat: O ortak artık alamaz, demişlerdir. A h m e d ' den ise her iki görüş de rivayet edilmiştir. [4]



1- Kim Ribâ' (Ev, Arsa, Tarla, Bahçe) Satarsa (Satmadan Önce) Ortağına Bildirsin, Babı





2492) Câbir (bin AbdÜlah) (Radıyallâkü anhümâ)'dan rivayet edil­diğine göre Resûluilah (Sallattahü Aleyhi ve. Selîem) şöyle buyurdu, demiştir ;

«Hurma bahçesi veya arazisi, arsası olan bir kimse bunu (satın almayı) ortağına teklif etmedikçe (başkasına) satamaz.»"



2493) (Abdullah) bin Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'âan rivayet edil­diğine göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi've Seltem) şöyle buyurmuştur:

«Bir arazisi, arsası olup da satmak isteyen bir kimse bımu (sa­tın almayı) komşusuna teklif etsin.»"

Not : Bunun isnadının sahih ve râvîîerinin sıka oldukları, Zevâid'de bildiril­miştir. [5]



İzahı





Câbir (Radıyallâhü anh)'m hadîsini Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâi ve Tahâvî de rivayet etmişlerdir. Müs­lim' deki bir rivayet meâlen şöyledir:

«Bir Reb'a (yâni ev, akar, tarla) da veya hurma bahçesinde or­tağı bulunan bir kimse ortağına bildirmedikçe bunu satamaz. Or­tağı dilerse (satın) alır, arzu etmezse bırakır.»

İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhî'm hadîsi ise Zevâid tü-ründendir.

Ribâ\ Rebi'in çoğuludur. Rebf ve Reb'a tekildir. Bir kavle göre Rebi' de Reb'a'nm çoğuludur. Reb'a'nın asıl mânâsı yazlık evdir. Fa­kat mesken, büyük ev ve arsa, tarla gibi her nevî taşınmaz mal mâ­nâsına da kullanılır. Burda akarın her nevi kasdedilmiştir.

îlk hadîs bahçe ve akar ortakların müşterek malı olduğu zaman bir ortak kendi hissesini satarken önce ortağına teklif etmesinin ge­rekliliğine delâlet eder ve akara ortak olanın şuf'a hakkının bulun­duğunu ifâde eder.

Avnü'l-Mabûd yazarının beyânına göre H a t t â b i bu ha­disin şerhinde: Bu hadîs ortak akarda ortakların şuf'a hakkının bulunduğuna delildir. Bu hususta âlimler ittifak halindedir. Hadi­sin metni, ortaklar arasında taksim edilip ifrazı yapılan akarda şuf'a hakkının bulunmadığını açıkça ifâde etmiyor ise de mefhûmu yo­luyla yâni anlaşılan anlamı itibariyle delâlet eder. (Çünkü ortaklar arasında taksim edilip ifraz edilen akarda ortaklık mefhumu ve an­lamı kalmamış olur.) Keza bu hadis, şuf'a hakkının arazi ve arsa gibî taşınmaz mala mahsus olup bunların dışında kalan ticâret malı, ev eşyası, hayvan gibi taşınır mallarda şuf a hakkının bulunmadığı­na delâlet eder, demiştir.

Hadîsin zahirine göre kişinin ortağına haber vermeden ve ona teklifte bulunmadan taşınmaz maldaki kendi hissesini satması ha­ramdır. Sindi: Hadîslerin zahiri böyle ise de âlimlerin çoğu bunun haram değil, mekruh olduğunu söylemişlerdir. Çok sayıda âlimin beyânlarına göre böyle bir satış haram değildir, bilâkis caiz­dir, demiştir. Nevevî de Sindi gibi söylemiştir.

Söz konusu satışm haram olmayışından maksad şudur: Yapı­lan satış mekruh olmakla beraber, kesinleşmesi ortağın haberdar edildikten veya haberi olduktan sonra şuf'a hakkım kullanmaması­na bağlıdır. Şayet taşınmaz malın ortağı bu satışı duyup da istekli çıkarsa şuf'a yoluyla ayni fiyatla satınalabilir. Bir ortak haberdar edilip istekli olmadığını beyânla diğer ortağın hissesinin başka bir kimseye satılması için izin verir ve satış yapıldıktan sonra izinden pişman olup tekrar anılan hisseye talip çıkarsa âlimlerin çoğuna gö­re onun şuf'a hakkı vardır. Bu durum yukarda anlatıldı.

İkinci hadis, taşınmaz malın komşusu için de şuf'a hakkının bu­lunduğuna delâlet eder. Ebû Hanîfe ve arkadaşlarının gö­rüşü de böyledir. Fakat diğer üç mezhebin görüşüne göre komşu için şuf'a hakkı yoktur. Âlimlerin gerek ortaklık nedeniyle ve gerekse komşuluk sebebiyle şuf a hakkının bulunması konusundaki görüş­leri bu kitabın girişinde anlatıldı. Komşuluk nedeniyle şuf'a hakkı­nın bulunup bulunmadığı hususu bundan sonraki bâbta rivayet olu­nan hadisler bölümünde tekrar ele alınacaktır. Burada şu noktayı belirtmek yerinde olur:

Görüldüğü gibi müellifimiz bu kitâbm birinci babım ortaklık nedeniyle şuf'a hakkının bulunduğuna ve ikinci babı da komşuluk nedeniyle olan şuf'a hakkına ayırmıştır. Komşunun şuf'a hakkına dâir hadisleri ikinci bâbta rivayet ettiği halde bu babın 2493 nolu hadisini ikinci bâbta değil de birinci bâbta rivayet etmiştir. Müelli­fin böyle yapması ikinci hadîste sözü edilen komşu sözünü ortak an­lamına yorumladığının bir belirtisi sayılabilir kanısındayım. Çün­kü ikinci bâbm hadîslerinin izahı bölümünde görüleceği üzere kom­şunun şuf'a hakkının bulunmadığı görüşünde olan âlimler, komşu­nun şuf'a hakkının bulunduğuna delâlet eden hadîsleri çeşitli şekil­lerde yorumlamışlardır. O yorum çeşitlerinden birisi de bu nevi ha­dîslerde bulunan komşu sözünü ortak mânâsına yorumlamaktır. [6]



2- Komşuluk Sebebiyle Olan Şuf'a Babı





2494) Câbir (bin Abdîllah) (Radıyallâhü anhümây&an rivayet edil­diğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellevı) şöyle buyurdu, demiştir :

«İki akarın yolu bir olduğu zaman (biFisinin sahibi olan) kom­şu hazır olmasa bile komşusunun (akarının) şuf'a'sına en fazla hak sahibidir. Komşunun şuf'a hakkı (m kullanması müşteri tarafından)

beklenir.»"



2495) Ebû Râfi1 (Radtyallâhü a«A)'den rivayet edildiğine göre; Pey­gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :

«Komşu (şuf'a açısından), sekabine (yâni bitişiğindeki akara) öncelikle hak sahibidir,»"



2496) Şerîd[7] bin Süveyd (RadtyaUâhü anhyâen :

Ben; Yâ Eesûlallah! Bir arazi (var) dır. Onda hiç kimsenin his­sesi yoktur. Ancak komşuluk (hakkı) vardır (yâni bunda şuf'a hak­kı var mı?) dedim. O:

«Komşu, sekabine (yâni bitişiğindeki akara) öncelikle hak sahi­bidir,» buyurdu." [8]



İzahı





C â b i r (Radiyaîlâhü anh)'m hadisini Tirmizi, Ebû Dâvûd, Nesâî, Ahmed ve Darîmî de rivayet et­mişler. Ebû R â f i' in hadisini Buhâri ve Nesâi de rivayet etmişler. Ş e r i d (Radıyallâhü anh)'ın hadîsi ise Ne­sâî ve Ahmed tarafından da rivayet edilmiştir.

Tir nı izi, Câbir'in hadîsini rivayet ettikten sonra; Bu hadis hasen - garib'tir. İlim ehlinin uygulaması bu hadîse göredir. Yâni şuf'a hakkı bulunan bir kimse hazır olmasa bile bu hakkı de­vam eder, seferi uzun sürse bile dönüşünde bu hakkını kullanabilir, demiştir.

Tuhfe yazarı da bu hadisin şerhinde: Bu hadîsin zahirine göre şuf'a hakkı bulunan bir kimse seferde iken şuf'a hakkının bulundu­ğu bir malın satıldığını duyunca bu hakkı talep etmek üzere derhâl dönmesinin veya haber göndermesinin vâcib olmadığına delâlet eder. M â 1 i k' e göre vâcibtir. Bâzı ilim adamlarına göre eğer adamın olduğu yer üç konaklık mesafeden fazla ise vâcib değildir. Üç ko­nak veya daha az ise şuf'a hakkım talep etmek üzere hemen dön­mesi veya haber göndermesi gereklidir, der.

Hadîsin; sözündeki zamirin mercii iki komşu veya iki akar olabilir. Mânânın daha iyi anlaşılması için ikinci şekli tercih ettim. Tuhfe yazarı iki şeklin de mümkün olduğunu ifâde etmiştir.

Hadisin; Şuf* a hakkı beklenir» cümlesinin mânâsı

hakkında îbn-i Reslân'm şöyle söylediğini Tuhfe yazan nakleder: Bu cümlenin mânâsı şöyle olabilir: "Yâni şuf'a hakkına sahip kimse çocuk ise erginlik çağma varıncaya kadar bu hakkı mah­fuzdur. Nitekim T a b e r â n i, el-Evsat'mda ve es-Sağîr'inde C â b i r' den şu merfû hadîsi de rivayet etmiştir: "Resûlulîah (Sal-lallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Çocuk, erginlik çağma va­rıncaya kadar şuf'a hakkı kalıcıdır. Erginlik çağma varınca, dilerse alır ve dilerse bırakır.»"

Avnü'l-Mabûd yazarı da özetle şöyle der:

"Bu hadîs, hazır olmayan kimse çok geç dönse bile şuf'a hakkı­nın mahfuz olduğuna delildir. Hadîs komşunun şuf'a hakkına sa­hip olabilmesi için kendisinin taşınmaz malı ile komşusunun taşınmaz malının yolunun bir olmasının şart olduğuna delâlet eder. Şu hal­de sırf komşu olmak şuf'a hakkını doğurmaz. C â b i r (Radıyal­lâhü anh)'ın "Sınırlar konulup yollar değiştirilince..." hadîsi (2499 nolu) de bu durumu teyid eder. En-Neyl yazarı Ebû R â f i (Ra­dıyallâhü anh)'m (2495 noîu) hadisini ve benzeri hadisleri de böyle yorumlamışlardır. (Yâni komşuluk nedeniyle şuf'a hakkının sağla­nabilmesi için komşu iki taşınmaz malın yolunun bir olması şarttır. Birbirine bitişik iki akarın yolları ayrı olunca en-Neyl yazarına göre şuf'a hakkı yoktur."

Sindi de bu hadîsin haşiyesinde; cümlesi ile ilgili olarak : Bu cümlenin mânâsı hakkında şöyle denilmiştir: Cümlenin mânâsı komşunun kendi malını satmaması ve komşusunu beklemesi demek değildir. Cümlenin mânâsı şöyledir: Müşteri şuf'a hakkının kesilmesi için beklemek durumundadır. Şuf'a hakkına sahip kimse gelip o mala istekli olmadığını beyânla müşteriye izin verince müş­terinin alım akdi tamamlanmış ve kesinleşmiş olur, der.

Ebû R â f i (Radıyallâhü anh) ile Şerîd (Radıyallâhü anh)'in hadislerinde geçen "Sekab" kelimesi yakınlık ve komşuluk manasınadır. Bu kelime bâzı rivayetlerde "Sakab" olarak geçer. Yâ­ni kelimenin baş harfi Sin olabildiği gibi Sad da olabilir. Mânâ ba­kımından bir değişiklik yoktur. Sindi' nin beyânına göre Sü-y û t î şöyle demiştir: Bu kelimenin mânâsı Asmaî'ye so­ruldu. Bunun üzerine A s m a î : Ben Resûlulîah (Aleyhi's-salâtü ve's-selâni) 'in hadîsini tefsir etmem. Lâkin Araplar bu kelimeyi bi­tişik komşu anlamında kullanırlar, demiştir. Tercemede A s m a î' -nin açıklamasını dikkate aldığım için bu durumu parantez içi ifâ­de ile belirtmek istedim.

Sindî, Ebû Râfi (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini şöyle mânâlandırır.- Yâni komşu bitişik binaya tercihan ve öncelikle hak

sahibidir. Komşuluk nedeniyle şuf a hakkının bulunmadığı görüşün­de olan âlimler ya «Car = komşu» kelimesini ortak mânâsına yorum­larlar. Ya da hadisin şuf'a hakkında olmayıp iyilik ve yardımlaş­ma bakımından komşunun öncelik hakkının bulunduğu mânâsına yo­rumlarlar.

Avnül-Mabûd yazarı da bu hadisin şerhinde özetle şöyle der: Sekab, Sakab ve Sakb kelimeleri yakınlık ve komşuluk anla­mına gelir. Komşuluk nedeniyle şuf'a hakkının bulunduğunu söy­leyen âlimler Ebû Râfi'in (2495 nolu) hadîsini delil göster­mişlerdir.

Hattâbi: Bu hadîste (yâni Ebû Râfi'in hadîsinde) şuf'a bahsi yoktur. Hadîsten kasdedilen mânâ şuf'a olabilir. Bu ha­disten maksad, komşuya iyilik ve yardım bakımından öncelik veril­mesi olabilir. Bir de şu ihtimal vardır: «Car = komşu» kelimesi ile ortak mânâsı kasdedilmiş olabilir. Çünkü bazen ortağa komşu de­nilir. Bunun sebebi de ortakların bazen ayni binada oturmaları ve­ya oturdukları evlerin komşu olmalarıdır. Hadîs âlimleri bu hadî­sin isnadı hakkında konuşmuşlardır. Bunun senedi muzdarib'dir. Di­ğer taraftan şuf'a hakkının yalnız ortaklar için bulunduğuna dâir hadîslerin senedleri güzeldir. Onlarda hiç bir ızdırab yoktur, demiş­tir.

Avnü'l-Mabûd yazan daha sonra bu hadisten maksadın komşu­ya yardım ve iyilik bakımından öncelik tanınması ihtimâlinin bâtıl olduğunu söyleyerek Şerid bin Süveyd'in (2496 nolu) hadîsini delil göstermiştir. [9]



3- (Ortak Akar Taksim Edîlîp) Sınırlar Tâyin Edilince Artık Şuf'a (Hakkı) Olmaz, Babı





2497) Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a«/e)'den; Şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ortaklar arasında) taksim edilmemiş (taşınmaz) mal hakkında şuf'a ile hükmetti. (Ta­şınmaz mal taksim edilip her hisseye âid) sınırlar belli olunca artık şuf'a (hakkı) olmaz.

(Müellifimiz demiştir ki:) Bu hadîsi Muhammed bin Hammâd et-Tahrânî de (ayni senedle) bize rivayet etmiştir.

(Râvî) Ebû Âsim demiştir ki: Saîd bin el-Müseyyeb(in Ebû Hü-reyre'den rivayeti) mürseldir. Ebû Seleme'nin Ebû Hüreyre'den ri­vayeti de muttasıldır."

Not : Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu, Buhârî'nin şartı üzerine sahih bir seneddir. Bu hadîs Buhâri'de ve başka kitablarda Câbir (R.A.)'m hadîsi olarak gelmiştir, [10]



İzahı





Zevâid yazarı bu hadîsi Zevâid türünden saymıştır. Bu hadîsi Said bin el-Müseyyeb ile Ebû Seleme bin Abdirrahman, Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'den merfû olarak rivayet etmişlerdir. Ancak notta belirtildiği gibi Saîd bin el-Müseyyeb'in Ebû Hüreyre' den rivayeti mürseldir. Yâni Saîd, Ebû Hüreyre'yi görmemiştir. Fakat Ebü Seleme'nin Ebû Hüreyre'den rivayeti muttasıldır. Bu durumu belirten Ebû Âsim, müellifimizin şeyhleri Muhammed bin Yahya, Abdurrahman bin Ömer ve Muhammed bin Hammâd et-Tah-râni' nin şeyhidir. Müellifimiz bu hadîsi anılan üç şeyhi vasıta­sıyla Ebû Âsim' dan rivayet etmiştir.

Ebû Dâvûd da bu hadîsin benzerini Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den merfû olarak rivayet etmiştir. Ordaki riva­yette de Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'm râvileri Ebû Seleme ile Saîd bin el-Müseyyeb'dir. Ordaki metin şöyledir:

_ «Arazi-akar taksim edüip (her hisseye âid) sınırlar konulunca artık onda şuf'a (hakkı) yok­tur.»

Notta, bunun benzerinin B u h â r î' de ve başka kitablarda C â b i r CRadıyallâhü anh)'m hadîsi olarak geldiği ifâde edilmiş­tir. C â b i r' in hadisi 2499 nolu hadîstir.

Bu hadîs, taksim edilmemiş taşınmaz malda şuf'a hakinin bu­lunduğuna ve taksim edilip her hissenin sınırları tâyin ve tesbit edil­dikten sonra şuf'a hakkının kalmadığına delâlet eder. Geniş bilgi bundan sonra gelecek C â b i r (Radıyallâhü anh)'ın hadîsinin, izahı bölümünde verilmek üzere bu kadarlık bilgi ile yetinelim.



2498) Ebû Râfi' (Radtyallâkü anh)'den rivayet edildiğine göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

«Komşu, (şuf'a açısından) sekabine (yâni bitişiğindeki taşınmaz mala) ne ise (yâni o mal az olsun çok olsun) öncelikle hak sahibi­dir.»"



2499) Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anhümâ)}dan; Şöyle demiştir:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şuf'a hakkını yalnız taksim edilmemiş (taşınmaz) bütün mallara koydu. (Taksim edile­rek her hisseye âid) sınırlar konulup yollar tâyin ve ayırt edilince artık şuf'a (hakkı) yoktur." [11]



İzahı





Ebû Râfi'in hadîsinin bir benzeri 2495 numarada geçti. Oradaki metin Buhârî ve Nesâi'de de mevcuttur. Bur-daki rivayeti Kütüb-i Sitte'nin diğerlerinde göremedim. İki metin arasındaki fark ise oradakinde"Câr" kelimesi kullanılmıştır. Burada ise "Şerîk" kelimesi kullanılmıştır. Câr, komşu manasınadır. Şerik kelimesinin asıl mânâsı ortak demektir. Ancak burada komşu mâ­nâsı kasdedilmiştir. Çünkü ortak, bitişiğinde olan veya olmayan her taşınmaz malda şuf'a hakkına sahiptir. Kişinin ortak olduğu bir taşınmaz malda şuf'a hakkına sahip olabilmesi için o malın ona bi­tişik olması şart değildir. Bu hadîste ise bitişik taşınmaz maldaki şuf'a hakkı beyan edilmektedir. Bu itibarla bu hadîste geçen Şerîk kelimesi komşu anlamına yorumlanmıştır. Bu kelime böyle yorum­lanınca bu hadîsin meâl'i bundan önce geçen 2495 nolu hadisin meâl'i gibi olur. Câmiü's-Sağîr şerhinde el-Azîzî: Yâni komşu, biti­şiğindeki taşınmaz mala şuf'a açısından öncelikle hak sahibidir. O mal az olsun çok olsun fark etmez. Bu hadîs sahihtir, der.

Komşuluk nedeniyle de şuf'a hakkının bulunduğunu söyleyen âlimler için bu hadîs de bir delil durumundadır. Komşuluğun şuf'a hakkına neden olmadığı görüşünde bulunan ilim ehlinin bu hadîs karşısında verdikleri cevap 2495 nolu hadîsin izahı bölümünde geçti.

Câbir (Radıyallâhü anh) 'm hadîsini Buhârî, Tirmi-zî ve Ebû Dâvûd da rivayet etmişlerdir. Bu hadîs taksim edilmemiş ortak taşınmaz malda ortaklar için şuf'a hakkının bulun­duğuna ve bu nevî mal ortaklar arasında taksim edilip her ortağın sınırları tâyin ve yolu müstakil olunca şuf'a hakkının kalmadığına delâlet eder.

Avnü'l-Mabûd* yazan bu hadîsin şerhinde özetle şu bilgiyi verir: "Hadîsin; cümlesinin mânâsı hakkında Kas ta-

lan 1 : Yâni taksim edilen akardan her ortağa düşen hissenin gi­riş ve çıkış yolları belli olunca..., demiştir. El-Kaarî de: Yâ­ni her 'hisse için özel bir yol verilmek suretiyle yollar tâyin edilin­ce..., demiştir.

Hadîsin; «Artık şuf'a yoktur» cümlesi hakkında el- K a a r i: Yâni akar ortaklar arasında taksim edildikten sonra şuf'a hakkı yoktur. Bu hadîse göre şuf'a hakkı ortak için vardır. Fakat komşu için yoktur. Bu hüküm Ş â f i î'nin mezhebidir.

Komşu için de şufa hakkı vardır, diyen Ebû Hanîfe ve arkadaşları bu hadise cevaben: Hadîste geçen;

= «Sınırlar tâyin edilince» cümlesi C â b i r'in sözüdür, demiş­lerdir. Bunların delilleri ise komşu için de şufa hakkının bulundu­ğuna delâlet eden (2494, 2495 ve 2496 noluî hadîslerdir, demiştir.

Avnü'l-Mabûd yazarı daha sonra: Ben derim ki: Bir hadîste ge­çen cümlelerin tümü hadîsten sayılır. Ancak cümlelerin bir kısmı­nın râvîye âid olduğu sabit olunca durum değişir. Amlan cümlenin (2497 nolu) Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'ın hadîsinde de bulunması onun hadisten olduğunun delilidir, demiştir. Avnü'l-Mabûd yazarı daha sonra H a t t â b i' den naklen şöyle der:

Bu hadîs, komşu için şufa hakkının olmadığına açıkça delâlet eder.

Hadîsin; fıkrasına gelince bunun ilk cümlesini bir grup âlimler kendileri için delîl gösterirken, ikin­ci cümlesini de diğer grup kendi görüşleri için delil saymışlardır. Şöyle ki, taksim edilmiş akarda şufa hakkı yoktur, diyen âlimler bu fıkranın; «Sınırlar konulunca» cümlesini delîl göstermişlerdir. Taksim edilmiş olsa bile yolu müşterek olan akar' da şufa hakkı vardır, diyenler de bu fıkranın; «Ve yollar tâyin edilince» cümlesini delîl göstermişlerdir.

H a t t â b î daha sonra ikinci cümlenin, taksim edilip yolu müşterek olan akarda şufa hakkının bulunduğuna delâlet etmedi­ğini savunmuştur." Geniş bilgi için şerh kitablarma müracaat et­mek uygun olur kanısındayım.

Sindi de bu hadîsin izahı bölümünde şöyle der;

Bu hadise göre bir akar ortaklar arasında taksim edilmedikçe her ortak için şufa hakkı vardır. Akar ortaklar arasında taksim edilip her ortağın hissesi ve yolu belli olunca artık şufa hakkı ol­maz. Bu hadîsin zahirine göre şufa hakkı ortağa mahsustur. Kom­şu için böyle bir hak yoktur. Mâlik ve Şafiî' nin kavli böyledir. Komşu için de şufa hakkı vardır, diyen ilim ehli ise bu hadisten maksad ortaklık nedeniyle olan şufa hakkının kalmayışı-dır. Çünkü ortağın tercihli bir şufa hakkı vardır. Taksimden son­ra onun tercih durumu kalmamış olur. Ama komşuluk nedeniyle olan şufa hakkı devam eder. [12]



4- Şuta Hakkını Talep Etme Babı





2500) (Abdullah) bin Ömer (Radtyaîlâhü anhütnâ)'âan rivayet edil­diğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

«Şuf'a (hakkı) devenin bağlı bulunduğu ipi çözmek gibidir.»"

Not : Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Muhammed bin Ab-dirrâhman el-Beylemânî vardır, tbn-i Adi, onun hakkında: El-Beylemani'nin ri­vayet ettiği bütün hadîslerdeki belâ yâni zayıflık hep onun yüzündendir. Ondan Muhamraed bin el-Hâris rivayet ettiği zaman ikisi de zayıftır. O, babasından bir Ukım hadisler rivayet etmiş ki, hepsi mevzu hadislerdir, delil gösterilemezler ve ben bu hadisleri ancak şaşılacak şey olmak üzere ananm, demiştir.



2501) (Abdullah) bin Ömer (Radtyaîlâhü anhümâydan rivayet edil­diğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:

-Bİr ortak diğer bir ortaktan önce (üçüncü bir ortağın hissesi­ni şufa yoluyla) satın aldığı zaman, diğer ortağın hisseyi satın alan ortak aleyhinde bir şufa hakkı yoktur. Erginlik çağına varmamış ortak ve gâib yâni hazır bulunmayan ortak için de şufa hakkı yok­tur.."

Not : Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Beylemâni bulunu­yor. Bundan Önceki sened'den söz edilirken bu râvi hakkında konuşuldu. [13]



İzahı





Bu bâbta rivayet edilen her iki hadis de Zevâid türündendir. Se-nedlerinin zayıflığı notta belirtildi.

Birinci hadîste "Ikal" deveyi bağlamakta kullanılan ip manası­nadır. "Hail" ise ipi çözmek manasınadır. Bu hadîste şuf'a, anılan ipi çözmeye benzetilmiştir. Bundan kasdedilen mânâ hakkında S i b -k i, el-Minhâc'ın şerhinde şöyle demiştir: Meşhur olan mânâ şu­dur: îpi çözülen serkeş deve kaçırıldığı gibi zamanında kullanılma­yan şuf a hakkı da kaçırılır. Bir kavle göre hadisin mânâsı şöyle­dir : Ortağın şuf'a hakkmı kullanmayıp başkasına yapılan satışı kesinleştirmesi suretiyle bu hakkın çözülmesidir. Yâni şuf'a hakkı bulunan bir malın satışı kesinleşmiş olmaz. Ancak şuf'a hakkı bu­lunan kimse gelip şuf'a hakkından vazgeçtiğini beyân ederse yapı­lan satış akdi kesinleşmiş olur. Şu halde yapılan satışın kesinleşme­si şuf'a hakkı bulunan adamın takdirine bağlıdır. Adam bu hakkı kullanmıyacağını beyân edince bu bağ çözülmüş olur.

îlk yoruma göre şuf'a hakkı bulunan bir kimse bu hakkım ge­ciktirmeden kullanmak durumundadır. Geciktirdiği takdirde onun hakkı kalmamış olur. Hanefî ve Şafiî mezheblerinin en sahîh görüşlerine göre şuf'a hakkı olan bir kimse satış haberini alır almaz, satılan hisseye tâlib olduğunu beyân etmesi ve durumu şâ-hidlendirmesi gerekir, istekliliğini ifâde ve tevsik ettikten sonra sa­tın almadaki gecikmesi sakıncalı değildir. Bu hususta değişik ve ayrıntılı hükümler vardır. Hanefi ve Şafiî mezheblerine âid fıkıh îhtablarma müracaat etmek gereklidir.

İkinci hadîsin baş kısmının mânâsı şöyledir: Meselâ bir akarda ortak olan üç kişiden birisi kendi hissesini bir ortağma sattığı za­man satılan bu hisse konusunda diğer ortağı şuf'a yoluyla bir hak taleb edemez.

Bu hadîse göre erginlik çağma varmamış kimse ile hazır olma­yan yâni başka bir memlekette bulunan kimse için şuf'a hakkı yok­tur. Gâib olan, yâni hazır olmayan kimsenin şuf'a hakkının bulun­duğuna dâir gerekli bilgi sahîh olan 2494 nolu hadîs bölümünde ve­rildi. Erginlik çağma varmayan çocuklara gelince İbn-i Ebî Leylâ'ya göre onların şuf'a hakkı yoktur. Fakat bâzı âlimlere göre çocuğun da şuf'a hakkı vardır.

Hanefî ve Şafiî mezheblerine göre hazır olmayan kim­se satışı duyduğunda o hisseye istekli olduğunu şâhidlendirir. Böy­lece şuf'a hakkını kararlaştırmış olur. Mâlik'e göre o kimse satış işini duyar duymaz şuf'a hakkını taleb etmek üz©️r©️ derhal yo­la çıkar veya bir elçi gönderir. [14]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ŞUF’A BÖLÜMÜ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ORUÇ BÖLÜMÜ
» AV BÖLÜMÜ...
» TIB BÖLÜMÜ
» Dua Bölümü
» EZAN BÖLÜMÜ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ( SAV) Hakkında Herşey

 :: Hz. Peygamber Efendimiz'in Hadisi Şerifleri Hakkındaki Eserler :: İbni Mace
-
Buraya geçin: