iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 2.tefekkür Dersimiz Marifetullah

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mümine sultan
Administrator

Administrator
mümine sultan


Mesaj Sayısı : 6157
Kayıt tarihi : 15/01/10
Yaş : 48
Nerden : ELFU ELFİ SALATİN VE ELFU ELFİN SELAMİN ALEYKE YA RASULALLAH.

2.tefekkür Dersimiz Marifetullah Empty
MesajKonu: 2.tefekkür Dersimiz Marifetullah   2.tefekkür Dersimiz Marifetullah Icon_minitimePtsi Kas. 15, 2010 11:41 pm

Bu haftaki dersimizin konusu Marifetullah’tır. Bu konuyu seçmemizdeki maksat Yüce Rabbimizi tanımak ve son günlerde gerek formumuzda gerekse de günümüz dünyasında Islama hücum eden ateist, dinsiz insanların iddialarını çürüterek onların tecavüzlerine karşı birer Müslüman olarak dini İslam’ı korumadaki vazifemizi icra etmektir.
Bize düşen Allah’ı ve dinimizi Peygamber metoduyla, Kuranın öngörmesi doğrultusunda dinimizin esaslarını onlara akli delillerle anlatmaya çalışmaktır. Hidayet Allah İledir.
Malumunuz olduğu üzere;
Günümüzde pozitivist, mataryalist bir alt yapıya oturtulmuş fenler insanlara kainatı anlatırken olup biten bütün hadiseleri; ya tabiata, ya sebeplere nispet ederek, yahutta kendi kendine olduğunu telkin etmekle, bir kısım insanların Allah’ı inkar etmesine, veya şüphelere düşmesine, yahutta Kuran’ın kabul etmediği kainata müdahale etmeyen bir Allah anlayışına sahip olmasına sebep olmuşlardır. Bu insanların bu anlayışları onları bazen farkında olmadan küfre götürebilmektedir.
İşte Risale-i Nur günümüzde imanını kaybetmiş veya şüphelere düşmüş bu insanları içinde oldukları bu durumlardan kurtarma adına eşiz bir eserdir.

Zaten Risale-i nur bilcümle marifetullah’ı anlatmak ve insanları taklidi imandan tahkiki iman sahibi yapmaya matuftur.
Marifetullah’ın ne anlama geldiği hususunda çeşitli tanımlar yapılmış, yapılıyor ve hep de yapıla gelecektir. Zira bir kul, bütün sıfatları sonsuz olan Allah’ın marifetinde ne kadar ileri giderse gitsin, önünde yine sonsuz bir mesafe olacaktır. İnsan marifetullah’ta ilerledikçe hem Rabbinin keremini, ihsanını, afvını ve ğufranını daha iyi anlar; hem de O’nun kudretini, azametini, Celâl ve Kibriyasını. Böylece o mü’minin ruhunda muhabbetle mehafet, yani Allah sevgisiyle Allah korkusu birlikte inkişaf eder. Rabbini ne kadar çok severse, korkusu da o nisbette artar.

Marifet, tanıma, bilme demektir. Marifetullah, Allah’ı Kur’anın bildirdiği gibi tanıma, sıfatlarını, isimlerini ve bunların sonsuz kemalde olduğunu bilme, İlâhî hakikatlere vakıf olma, “İlâhî sıfat ve isimlerin tecellilerini tefekkürde erişilen mertebe,” “İlâhî hakikatlara vukufiyet” , “kalbî inkişaf” şeklinde tarif ediliyor.

Bu haftaki dersin konusu hakkında yukarıdaki özet bilgilerden sonra dersimize bir ayeti celile ile başlıyoruz inşallah.


Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).
ASR SÜRESİ



YİRMİNCİ MEKTUPTAN…


Mukaddime

Katiyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.
Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur.
Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder? İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, mâlikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.



ta şöyle bir müjde var ki:
Hadsiz hâcâta müptelâ, nihayetsiz a'dânın hücumuna hedef olan ruh-u insanî şu kelimede öyle bir nokta-i istimdad bulur ki, bütün hâcâtını temin edecek bir hazine-i rahmet kapısını ona açar. Ve öyle bir nokta-i istinad bulur ki, bütün a'dâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i mutlakanın sahibi olan kendi Mâbudunu ve Hâlıkını bildirir ve tanıttırır, sahibini gösterir, mâliki kim olduğunu irâe eder. Ve o irâe ile, kalbi vahşet-i mutlakadan ve ruhu hüzn-ü elîmden kurtarıp, ebedî bir ferahı, daimî bir süruru temin eder.

Böyle vecizane ve hakikat karene marifetullah’ı dile getirmiş YİRMİNCİ MEKTUP’ tan bir pasaj aktardıktan sonra şimdi de Yedinci Şuâ’dan konumuzu açıklamakta olan bir pasaj aktaralım. Zaten Risale-i Nurda bir yerde geçen bir konuyu daha da açmak ve anlatmak içim risalelerin bir başka yerinden konuyla ilgili izahat risalelerden gerçek anlamda yararlanmanın da bir metodudur.

Evet, şimdi de Yedinci Şuâdan bir bölüm aktaracağım.
Dileyen arkadaşımız bunların devamını aktararak derse iştirak ederek dersimizi bereketlendirir.







Bu âyet-i uzmânın sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Hâlık-ı Kâinatı tanımak ve Ona İmân edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, mârifetullah ve iman-ı billâhtır ve iz'an ve yakîn ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir.
Evet, fıtraten daimî bir hayat ve ebedî yaşamak isteyen ve hadsiz emelleri ve nihayetsiz elemleri bulunan bîçare insana, elbette o hayat-ı ebediyenin üssü'l-esası ve anahtarı olan iman-ı billâh ve mârifetullah ve vesilelerinden başka olan şeyler ve kemâlâtlar o insana nisbeten aşağıdır. Belki çoğunun kıymetleri yoktur.
Risale-i Nur'da bu hakikat kuvvetli bürhanlarla ispat edildiğinden, bu hakikatı Risale-i Nur'a havale ederek, yalnız o yakîn-i imanîyi bu asırda sarsan ve tereddüt veren iki vartayı Dört Mesele içinde beyan ederiz.

Birinci Vartadan Çare-i Necat: İki meseledir.
Birinci mesele: Otuz Birinci Mektubun On Üçüncü Lem'asında tafsilen ispat edildiği gibi, umumî meselelerde ispata karşı nefyin kıymeti yoktur ve kuvveti pek azdır. Meselâ, Ramazan-ı Şerîfin başında hilâli görmek hususunda, iki âmi şahit hilâli ispat etseler ve binlerle eşraf ve âlimler "Görmedik" deyip nefyetseler, onların nefiyleri kıymetsiz ve kuvvetsizdir. Çünkü, ispatta birbirine kuvvet verir; birbirinde tesanüd ve icmâ var. Nefiyde ise, bir olsa bin olsa farkları yoktur; herkes kendi başına kalır, infirâdî olur. Çünkü ispat eden harice bakar ve nefsü'lemre göre hükmeder. Mesela, misâlimizde olduğu gibi, biri dese "Gökte ay vardır." Diğer arkadaşı parmağını oraya basar, ikisi birleşip kuvvetleşirler. Nefiy ve inkârda ise, nefsü'l-emre bakmaz ve bakamaz. Çünkü, "Hususi olmayan ve has bir yere bakmayan bir nefiy ispat edilmez" meşhur bir düsturdur.

Meselâ, birşeyi dünyada var diye ben ispat etsem, sen de "Dünyada yok" desen, benim bir işaretimle kolayca ispat edilebilen o şeyin, sen nefyini, yani ademini ispat etmek için, bütün dünyayı aramak ve taramak ve göstermek belki geçmiş zamanların her tarafını dahi görmek lâzım geliyor. Sonra "Yoktur, vuku bulmamıştır" diyebilirsin.
Madem nefiy ve inkâr edenler nefsü'l-emre bakmazlar; belki kendi nefislerine ve akıllarına ve gözlerine bakıp hükmediyorlar. Elbette birbirine kuvvet veremezler ve zahîr olmazlar. Çünkü, görmeye ve bilmeye mâni olan perdeler, sebepler ayrı ayrıdırlar. Herkes "Ben görmüyorum, benim yanımda ve itikadımda yoktur" diyebilir. Yoksa "Vâkide yoktur" diyemez. Eğer dese, hususan umum kâinata bakan İmân meselelerinde, dünya kadar büyük bir yalan olur ki, doğru diyemez ve doğrultulmaz.
Elhasıl: İspatta netice birdir, vâhiddir; tesanüd olur. Nefiyde ise bir değildir, müteaddittir. Ya "yanımda ve nazarımda" veya "itikadımda" gibi kayıtların herkese göre taaddüdüyle neticeler dahi taaddüt eder; daha tesanüd olmaz.
İşte bu hakikat noktasında, imana karşı gelen kâfirlerin ve münkirlerin kesretinin ve zâhiren çokluğunun kıymeti yoktur. Ve mü'minin yakînine ve imanına hiç tereddüt vermemek lâzımken, bu asırda Avrupa filozoflarının nefiy ve inkârları, bir kısım bedbaht meftunlarına tereddüt verip yakînlerini izale ve saadet-i ebediyelerini mahvetmiş. Ve insandan her günde otuz bin adama isabet eden ölümü, mevt ve eceli bir terhis mânâsından çıkarıp idam-ı ebedî sûretine çevirmiş. Kapısı kapanmayan kabir, daima idamını o münkire ihtar etmekle lezzetli hayatını elîm elemlerle zehirliyor. İşte, İmân ne kadar büyük bir nimet ve hayatın hayatı olduğunu anla!
selam ve dua ile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
2.tefekkür Dersimiz Marifetullah
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 3. tefekkür dersimiz gıybet
» 5.tefekkür dersimiz Sabır
» HANGiSi daha HAYIRLIDIR ?tefekkür dersimiz
» 4.tefekkür dersimiz Sözlerimize edep elbisesi giydirmeliyiz
» 5.TEFEKKÜR dersimiz kadınlar neden örtünmek istemez?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

bynokta Kafe - Eğlence ve Duygu Dünyası

 :: Anılarınız, Hatıralarınızm Yazılarınız Ve Paylaşmak İstedikleriniz
-
Buraya geçin: