iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kabir´deki Eyderhalar bas gözüyle görülebilir mi? Imam - Gazali

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Kabir´deki Eyderhalar bas gözüyle görülebilir mi? Imam - Gazali Empty
MesajKonu: Kabir´deki Eyderhalar bas gözüyle görülebilir mi? Imam - Gazali   Kabir´deki Eyderhalar bas gözüyle görülebilir mi? Imam - Gazali Icon_minitimePaz Kas. 01, 2009 7:33 pm

KABİRDEKİ EJDERHALAR BAŞ GÖZÜYLE GÖRÜLEMEZ

Sen şeriatın, zahir haberlerine göre, bu ejderhalar baş gözü ile görülebilir dersin. Ruhun içinde olan ejderhalar görülür cinsten değiller. Biliniz ki, bu ejderhalar görülebilir. Ama ölüler görür. Bu dünyada olanlar göremez. Çünkü, o âleme mahsus şeyler, bu dünya gözü ile görülemezler. Bu ejderhalar, bu dünyada görüldüğü gibi, ölüye görünürler. Fakat sen göremezsin. Hususan, çok kimseler uykuda yılanın kendini soktuğunu görür, yanında oturan ise bunu görmez. Bu yılan, uyuyan için vardır, acısı ona gelmektedir, uyanık olan kimse için ise yoktur. Uyanık olanın bu yılanı görmemesi, diğerinin acısından bir şey azaltmıyor.
Uyuyan bir kimsenin rüyada, kendisini yılan soktuğunu görmesi, bir düşmandan sıkıntı göreceğine işarettir. O acı ve sıkıntı ruha olmakta idi, kalbe gelmekte idi. Fakat bu dünyada bir şeye benzetilmek isterse, yılan olur. Düşmanı kendisine galib gelince, «Zaten bunun rüyasını görmüştüm» der. Sonra da, «Keşke beni yılan soksaydı da, bu düşmanım, arzusuna kavuşmasaydı, der. Çünkü, bu azab onun kalbine, bedenine olandan ve yılanınkinden daha büyük gelmektedir. O hâlde «Bu yılan yoktur, onu ısıran, sokan da bir hayâldir», dersen, bu büyük bir hatâdır. Bilâkis o yılan mevcuttur.
Mevcudun mânâsı «bulunan», demektir. Yok'un mânâsı da, bulunmayan» demektir. Rüyada senin bulduğun ve gördüğün her şey, hiç kimse onu görmese de, sana göre mevcuttur. Senin görmediğin her şey de herkes tarafından görülse de, sana göre, mevcut olmayan ve bulunmayan bir şeydir. Azab ve azabın sebebi ölüye ve uyuyana olmaktadır, diğerleri görmese de, bu azabı görenler, çekenler için niçin noksanlık olsun?
Şu kadar var ki, uyuyan çabuk uyanıyor ve azabdan kurtuluyor. Bunun için buna hayâli oluyor derler. Fakat ölü, o azabda ka¬ıyor, çünkü ölümün sonu yoktur. Böylece hep azab çekiyor. Bunun gibi bu âlemde his olunanlar da kalıyor.
Kur'ân-ı Kerim'de ve şeriatta bu yılan, akrep ve ejderhaların kabirde bulunduğu yoktur ki, bu baş gözü ile herkes onları görsün ve âlem-i şahadetten olsunlar. Ama eğer bir kimse uyku sebebiyle bu âlemden uzaklaşırsa ve bu ölünün hâlini ona gösterirlerse, onu yılan ve akrepler arasında görür. Peygamberler ve evliya uyanık iken de görürler. Çünkü, diğerlerine uykuda verilenler, bunlara uyanık iken de verilir. Onların bu dünya ile meşguliyeti, Öbür dünyaların işlerini müşahede etmelerine engel olmaz.
Bu kadar uzun anlatmaktan maksadımız, baş gözü ile mezara bakıp da bir şey görmeyen ahmakların, kabir azabını inkâr ettikleri içindir. Bu da, öbür dünyanın işlerini anlamamalarındandır.




KABİR AZABI HERKES İÇİN DEĞİLDİR


Eğer kabir azabı, kalbin bu dünyaya bağlanması sebebiyle ise, hiç kimse bundan kurtulamaz. Çünkü, kadın, evlât, mal ve mevkiyi herkes seviyor. O hâlde kabir azabı herkese olacaktır. Bundan kimse kurtulamayacaktır derse, cevabında deriz ki: Dediğin gibi değildir. Öyle insanlar vardır ki, dünyadan geçmiş olurlar, onların dünyada lezzet alacakları ve rahat bulacakları yerleri yoktur. Ölümü arzularlar. Derviş [yâni fakîir] vaziyetindeki Müslümanların çoğu böyledir. Zengin insanlar da ikiye ayrılır: Bir kısmı, bu şeyleri sevdikleri gibi, Allahü Teâlâ'yı da severler. Onlar için de, bu azab yoktur. Bunlar şu kimseye benzer ki, kendisinin evi ve sarayı vardır, bunları sever. Fakat, baş olmayı, saltanatı, köşkü ve bağı ondan daha çok sever. Padişahın emri ile ona bir başka şehrin valiliği verilirse, ona bulunduğu yerden çıkmak hiç üzüntü vermez. Zira, evinin, sarayının ve şehrinin sevgisinden daha çok olan reislik sevgisi, diğer sevgileri siler, onlardan eser bırakmaz. O hâlde, peygamberler, evliya ve zâhidlerin kalbi, kadına, evlâda, şehre ve vatana yakınlık duysalar da, Allah sevgisi hâsıl olduğu ve ona kavuşmak ünsiyetinin verdiği lezzet sebebiyle, diğerlerini siler, yok eder. Bu lezzet ise ölüm ile hâsıl olur. O hâlde onlar bundan emindirler. Ama, dünya arzularını daha çok sevenler, bu azabdan kurtulamazlar. Bunlar daha fazladır. Bunun için Allahü Teâlâ buyurur: «Sizden gideceği yer o [Cehennem] olmayan kimse yoktur. Bu öyle bir iştir ki, hükmü Rabbinin irâdesi ile nihayetlenir. Sonra, müttekî olanları ondan kurtarırız. Kâfirleri ise dizleri üzerine çökmüş olarak terkederiz» (1). Bu kimselere, bir müddet azab ederler. Dünyadan uzun zaman ayrı kaldıkları için, dünya lezzetini unuturlar. Kalbde olan Allahü Teâlâ'ya ait sevgisi tekrar zuhur etmeye başlar. Bu bir sarayı, diğerinden; yahut bir şehri, diğer bir şehirden, veya, bir kadını, diğer bir kadından daha çok seven bir kimseye benzer. Fakat, diğerini de seviyor. Onu en çok sevdiğinden ayırırlar ve diğer sevdiğine bırakırlarsa, bir zaman ondan ayrıldığına üzülür, sonra unutur, buna alışır, işte kalbde olan o sevginin aslı, uzun zamandan sonra tekrar görünür.
Fakat Allahü Teâlâ'yı asla sevmeyen, o azabda kalır. Zira, o daima O'ndan uzak kalmayı seviyordu. Hangi bahane ile ondan kurtulabilir? Kâfirlerin ebedi azabta kalmalarının sebeplerinden biri de budur.
Biliniz ki, herkes, «Ben Allahü Teâlâ'yı severim, yahut dünyadan daha çok severim», diye iddia eder. Bütün dünyadakiler bunu diliyle böyle söylerler. Fakat bunun bir mihenk taşı ve miyarı [ölçüsü] vardır ki, onunla anlaşılır. Bu da şöyledir: Bir kimseye şehveti ve nefsi bir şey emretse, Allahü Teâlâ'nın gönderdiği şeriat da bunun aksini emretse, kalbini Allahü Teâlâ'nın emrine doğru meyletmiş, yaklaştırmış görürse, o Allahü Teâlâ'yı seviyor demektir. Bahusus iki kimseyi de seven bir kimse, bunlardan birini daha çok seviyorsa, aralarında bir ihtilâf çıktığı zaman kendini daha çok sevdiğinin tarafından görür ve onu daha çok sevdiğini bununla, anlar. Böyle olmayınca, dil ile söylemekte hiç fayda yoktur. Çünkü o söylemek yalan olur.
Bunun için Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: «La ilahe illallah diyenler, daima kendilerini Allahü Teâlâ'nın azabından koruyorlar. Bu, dünya işlerini, din işlerine tercihlerine kadar devam eder. Dünyayı dine tercih edip de, La ilahe illallah dedikleri zaman, Allahü Teâlâ onlara: Yalan söylüyorsunuz. Bu işten sonra la ilahe illallah demeniz yalan olur, der».
O hâlde, buradan, basiret sahiplerinin kalb gözleriyle, kabir azabından nasıl kurtulacağını görmeleri anlaşıldı. Ve yine insanların çoğunun kurtulamayacağını, fakat tıpkı dünyaya bağlılıklarının farklı olması gibi azablarının da müddet ve şiddet bakımından çok farklı bulunduğunu bildikleri anlaşıldı.
(1) 19 - Meryem: 71 - 72.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kabir´deki Eyderhalar bas gözüyle görülebilir mi? Imam - Gazali
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kabir Azabi - Imam Gazali
» İmam-ı Gazâlî
» İMAM GAZALİ
» Imam Gazali'den Ölümün Dehseti
» Ölüm nedir? İmam’ı Gazâli’

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

İslamiyet ( Her Müslüman 'a Lazım Din 'i Bilgiler )

 :: Ölüm ve Ötesi
-
Buraya geçin: