Abdest
Abdest belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadet ve itaattir. Abdeste, güzel oluşundan ve temizliğe yardımcı olmasından dolayı "Vuzu" adı verilmiştir. Abdestin manevî birçok faydaları ve sevabları olduğu gibi, maddî olarak da pek çok yararları vardır.
"Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur." buyurulmuştur. Bir hadîs-i şerifde şu anlamdadır: "Her kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namazkılarsa,geçmişgünahlarıbağışlanır."
Abdestin Farz olduğunu bildiren Âyet:
«Ey imân edenler! Namaza kalkmayı (dilediğinizde) yüzlerinizi, dirseklerlo birlikte ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedip topuklar¬la beraber ayaklarınızı yıkayın.» [2] Mâide sûresi âyet : 6.
Abdestin Farziyetini açıklayan Hadis ;
Abdesti olmayanın namazı (kabul) değildir. Allah'ın İsmini anmayanm da abdesti ikabul) değildir.» [3] [3] Ebû Davud-îbn Mâce: Ebû Hüreyre 'den
Abdestin Farz Kılındığı Tarih :
İlim adamlarının bu konuda farklı tesbit ve görüşleri olmuştur : Meşhur Siyer sahibi Seyyid Ahmed Zeynî Dahlân'a göre, bi'setin üçüncü yılında Müddesir sûresinin baş kısmındaki «Elbiseni de te¬miz tutmaya devam et,,» mealindeki âyet ve ondan önce ve sonraki cümleler abdestin farz kılındığına delâlet etmektedir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Resûlüllah (A.Ş.) Efendimizin hem kendisi abdest almış, hem de Hazreti Hatice Validemize abdest almasını söylemiş ve böylece iki rek'at sabah, iki rek'at te akşam namaz kıl¬dıkları rivayet yoluyla sabit olmuştur. Çoğuna göre ise, hicretten bir buçuk yıl önce namazla birlikte farz kılınmıştır. Allah (C.C.) da¬ha iyisini bilir.
B) Abdestsiz Kılınan Namaz Var Mıdır?
Cenaze namazı da dahil olmak üzere farz, vacib, sünnet ve müs-tehab bütün namazlar ancak abdestli bir vaziyette kılınabilir. Su bulunmadığı, ya da bulunup ta kullanmaya engel bazı hususlar mev¬cut olduğu zaman onun yerine teyemmüm edilir ki bu da abdest an¬lamına mânevi bir temizlik ve silâh sayılır.
«Cenaze namazı, bir namaz olmaktan ziyade bir duadır, bu ne¬denle abdestsiz de kılınabilir,» diyenler varsa, namazın baştan so¬nuna bir duâ ve zikir olduğunu anlayamıyanlardır. Beş vakitte kılı¬nan namazın rükû ve secde yapılarak kılınmasını emreden din, ce¬naze namazının rükû'suz ve secdesiz kılınmasını emretmiştir. Ama ikisini de «namaz» ismiyle anmış ve ikisi için de abdest bakımından ayni ameliyeyi istemiştir.
C) Abdestin Ruh Ve Beden Üzerindeki Olumlu Etkileri:
a) Ruhun Allah'tan temiz geldiği gibi temiz kalmasına yardım¬cı olur, manevî bir gıda olarak da ruhu besler. Şeytanı kovar, mâne¬vi bir silâh anlamında şer ve kötülüğün karşısına çıkar.
b) Vicdanı geliştirir, kalbi kuvvetlendirip imân cevherini da¬ha iyi korumasını sağlar.
c) Sinir sistemini düzeltir. Asap bozukluğunu giderir.
d) Yorgun bir bedeni rahata kavuşturur. Adaleye zindelik ge¬tirir.
e) Deri altında biriken ve fazlası zararlı olan yağların erimesine olumlu bir neden sayılır.
f) Kan dolaşımını yavaşlatarak geçici bir süre kalbin dinlen¬mesine yararlı bir etken olur.
2 — Abdestin Farzları :
Hanefi mezhebine göre abdestin farzı dörttür yukarıda mealini yazdığımız âyetin açık anlatımından bu dört farz Şunlardır :
1. Yüzü belirlenen ölçü ve biçimde yıkamak,
2. Elleri dirseklerle beraber yıkamak,
3. Bası ıslak elle meshetmek,
4. Ayakları topuklarla beraber yıkamak.
Şafiî mezhebine göre altı, Mâliki mezhebine göre yedi ve Hanbeli mezhebine göre de altıdır.
Şafilerde yukarıda belirtilen dört farzdan başka bir de niyet ve [niyette belirtilen tertip te farzdır. Mâlikîlerde de bu dört farzla birlikte niyet, bir organ kurumadan diğerini yıkamak ve bir de suyu yıkanan organın üzerinde götürüp getirmek suretiyle abdest azasını ovmak farzdır. Hanbelîlerde belirtilen dört farzla birlikte bir de âyet¬le belirtilen tertip üzere abdest almak ve bir organ kurumadan di¬ğerini yıkamak da farzdır.
Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez silmek (meshetmek) tir. Şöyle ki:
Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saz biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kez yıkamak farzdır.
Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez. Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir.
Dirseklere gelince, bunlara "Mirfak" denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve "Topuk" denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez.
Başa meshe gelince: alınla arkaya doğru başın ön kısmına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine meshedilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz.
Abdestin Sünnetleri
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şu hadisini nakletti: "Kim benim abdest aldığım gibi abdest alır da kendisini tamamen Allah'a vere¬rek iki rekât namaz kılarsa, Allah onun geçmiş günahlarını affeder." [8] Buhârî, "Vudu", 24. Ebû Dâvûd, ("Taharet", 51)
139- Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:
1) Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise farzdır. Böylece diğer organlar kirlenmiş olmaz.
2) Abdeste "Eüzü Besmele" ile başlamak. Abdest arasında okunacak Besmele ile bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.
(Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında Besmele okumak vacibdir; kasden terk edilirse, abdest batıl olur. Yanılarak veya bilmeyerek terk edilmesi abdesti geçersiz kılmaz.)
3) Niyet etmek: Abdesti, namaz kılmaya veya abdestsizliği gidermeye veya Yüce Allah'ın emrini yerine getirmeye niyet ederek almak.
Niyet kalb ile olur, dil ile "Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya" denilmesi güzel görülmüştür. Niyetin vakti, elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.
(Malikîlerle Şafiîlere göre, abdestin başında niyet etmek farzdır. Hanbelîlere göre de, niyet abdestin sıhhatının şartıdır.)
4) Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su çekmek). Şöyle ki: Elleri yıkadıktan sonra önce üç kez ağıza dolusunca su alınır ki, buna "Mazmaza" denir. Sonra üç kez de burnun yumuşağına kadar gidecek şekilde buruna su verilir ve sümkürülür. Buna da "İstinşak" denir. Her su verişte su yenilenir. Bunları yapmakla hem ağzın, hem de burnun içi yıkanmış ve kullanılacak suyun tadı ve kokusu anlaşılmış olur.
5) Mazmaza ve istinşakı aşırı derecede yapmak. Şöyle ki: Mazmazada su, boğaza kadar iner. İstinşakta su, burnun katı yerine kadar çıkarılır. Fakat oruçlu olanlar mazmaza ve istinşakı böyle aşırı yapmazlar.
6) Misvak kullanmak. Şöyle ki: Misvak, arak denilen ağacın dalından yapılan ve dişleri temizlemek için kullanılan bir fırçadır. Böyle lifleri olan diğer ağaç dallarından da yapılabilir. Misvak, parmak kalınlığında ve bir karış boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır ve serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmak ve işaret parmağı ile tutularak ıslak olan ağzın sağ tarafından enine olarak dişler fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez.
Misvakın pek çok yararları ve sevabı vardır. Dişleri temizler, ağız kokusunu giderir, sağlığa yararlı olur. Bir hadis-i şerifte: "Misvak, ağzı temizleyici ve Rabbin rızasını kazandırıcıdır," buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: "Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım, her abdest için misvak kullanmalarını onlara emrederdim," buyurulmuştur.
Misvak bulunmaz veya kullanıldığında dişleri kanatırsa, onun yerine parmak kullanılabilir. Şöyle ki: Baş parmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına salınarak üst ve alt dişler ovalanır. Misvak kullanmak yalnız namazlara özgü değildir, kullanılması her zaman iyidir; çünkü temizliğe yardımcıdır. Kıl fırçalarla yapılan diş temizlemelerine de üstünlüğü vardır.
Kadınlar oruçlu olmadıkları zaman çiğnedikleri sakız misvak yerine geçer.
7) Sıra gözetmek: Abdest alırken önce yüz, sonra kollar yıkanır. Bundan sonra başa meshedilir ve arkasından da ayaklar yıkanır. Ayaklarda mest varsa, mestlerin üzeri meshedilir. Bu şekilde sıra gözetilmezse, yine abdest sahih olur, ancak sünnete uyulmuş olmaz.
(Şafiî ve Hanbelîlere göre, abdest alırken bu sıraya uymak farzdır.)
Abdesle sağ tarafdan başlamak: Sağ kol, sol koldan önce ve sağ ayak, sol ayakdan önce yıkanır. Sağ taraf daha şerefli olduğu için böyle yapılır.
9) Abdest organlarını üçer kez yıkamak. Bunlardan biri farz, diğer ikisi sünnettir. Üçten fazla veya üçten az yıkamak sünnete aykırıdır. Şüphe sebebiyle veya su azlığı dolayısıyla bu sayılar azaltılıp çoğaltılabilir.
10) Elleri ve ayakları yıkamaya başlarken parmak uçlarından başlanır.
11) Eller ve ayaklar yıkanırken parmakların arasını yoklayıp yıkamak (hilallamak): El parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları da el parmaklarından biri ile yapılır. Sol elin serçe parmağı ile sağ ayağın altından ve serçe parmağın arasından hilallamaya başlayarak sıra ile sol ayağın serçe parmağında sona erdirilmesi iyidir. Parmakları akar suya koymak da hilallama yerine geçer.
12) Abdest suyunu, bıyıkların ve kaşların altlarına ve yüzün çevresinden sarkmış bulunan fazla kıllara eriştirmek.
13) Sakalın çeneden aşağıya uzamış kısmını meshetmek ve sık olan sakalı bir avuç su ile alt tarafından el parmakları ile hilallamak. Bu, iki İmama göredir, İmamı Azam'a göre müstahabdır.
14) Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna "Kaplama Mesih" denir. Sünnet üzere kaplama mesih şöyle yapılır: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin baş parmakları ile işaret parmaklarından sonra gelen üç parmak birbirine bitiştirilir. Bu ellerin ayaları yukarı kaldırılıp o bitişik parmaklar uç uca gelmek üzere birbirine yaklaştırılır.
Böylece bitişik halde olan iki elin parmakları başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra ellerin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Böylece bütün başın meshi bitmiş olur. Sonra başa değdirilmeyen baş parmakların içi ile kulakların dışları ve şehadet parmakları ile de kulakların içleri meshedilir. Parmakların arkaları ile de boyun meshedilir. Bununla beraber başın her tarafı istenildiği bir şekilde meshedilebilir.
(Şafiîlere göre, meshi üç kez tekrarlamak sünnettir.)
15) Kulakları meshetmek. Bu mesih bir su ile yapılabileceği gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir. Serçe parmaklarını kulak deliklerine sokarak kımıldatmalıdır.
(Hanbelîlere göre, kulakları ve içlerini meshetmek farzdır; çünkü bunlar da baş kısmına dahildir.)
16) Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid'attır.
17) Abdest organlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak.
18) Abdest organlarını, arada kesinti yapmadan yıkamak. Bir organ henüz kurumadan diğerini yıkamaya geçmek. Buna "Vila" denir. Havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan organın hemen kuruması vilaya engel değildir.
Bazı alimlere göre vila: Abdest alırken araya başka bir iş sokmamaktır.
Abdestin Edebleri
140- Abdestin birçok edebleri vardır. Başlıcaları şunlardır:
1) Henüz vakit girmemişken abdest alıp namaza hazır bulunmak. Ancak özür sahibleri abdestlerini vakit girdikten sonra alırlar.
2) Kıbleye yönelerek abdesti almak.
3) Abdest sularının elbiseye sıçramaması için, yüksek bir yerde durmak.
4) Abdest için başkasından yardım istememek. Ancak bir özür sebebi ile başkasından yardım istemelidir. Başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması veya abdest alana su dökmesi edebe aykırı olmaz.
5) Abdest alma sırasında zaruret olmadıkça dünya lakırdısı yapmamak.
6) Abdestin başından sonuna kadar niyeti unutmayıp kalbde tutmak ve her organı abdest niyeti ile yıkarken Besmele çekmek ve dua etmek. Salat ve selam getirmek.
7) Elleri yıkarken dar olmayan yüzükleri oynatmak. Eğer yüzük dar ise, muhakkak suretle yüzükleri oynatıp altına su geçmesini sağlamak gerekir.
Abdest alırken ağıza ve buruna sağ el ile su vermek ve sol el ile sümkürmek.
9) Yüzü yıkarken göz pınarlarını yoklamak, abdest suyunu dirseklerin ve topukların yukarlarına eriştirmek.
10) Abdest için yeterinden fazla su harcamamak. Organlardan su damlamayacak kadar da kısıntı yapmamak. Deniz kenarında bulunulsa bile, gereksiz su harcamak kerahet olur.
11) Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamalıdır.
12) Abdest için toprak ibrik kullanmak ve bunu sol tarafta bulundurmak. Kullanırken de, ağzından değil, kulpundun tutmak ve ibriği kendine özel yapmamak. Destiyi boş bırakmayıp diğer bir abdest için dolu bulundurmak.
13) Abdest tamamlanınca kıbleye karşı şehadet kelimelerini okumak. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: "Sizden biriniz abdest alırda, abdestini noksansız tamamlar ve sonra: "Şahidlik ederim ki, Yüce Allah'dan başka ibadet edilecek varlık yoktur; Hazret-i Muhammed de 0'nun kulu ve Resulüdür; derse ona cennetin sekiz kapısı açılır. Artık dilediği kapıdan cennete girer."
14) Artan abdest suyundan ayakta kıbleye karşı biraz içip: "Ya Rabbî! Beni, her günah işledikçe tevbe eden ve günahdan kaçınıp tertemiz bulunan iyi kullarından et." diye dua etmek.
Şöyle de dua edilebilir.
"Allah'ım! Senin şifanla beni şifalandır, senin ilacınla beni tedavi et. Beni korkudan, hastalıklardan ve ağrılardan koru."
15) Abdestin sonunda bir veya birkaç defa "Kadir" suresini okumak.
16) Abdest aldıktan sonra, eğer kerahet vakti değilse, iki rekat namaz kılmak. Bu saydıklarımız, din ve sağlık yönünden çok yararlı oldukları için abdestin edebleri olmuşlardır. Abdestin sünnet ve edeblerine aykırı olan şeyler ya tahrimen, ya da tenzihen mekruhtur.
Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir gün Bilâl'e dedi ki :
— «Ya Bilâl! İslâm'da en çok umut bağlandığın bir amelinden bana haber ver. Çünkü Cennette hemen önümde senin ayakkaplann sesini işittim.»
Bunun üzerine Bilâl (R.A.) dedi ki :
— Benim en çok umut beslediğim amelim, gece olsun, gündüz olsun hangi saatte abdest aldımsa mutlaka o abdestle bana nasîb olan ölçü ve anlamda namaz kıldım. [69] Buhari - Müslim : Ebû Hüreyre (R.AJ'den.
Diğer bir hadîste ise şöyle buyuruluyor :
«Her kim abdest alır, abdestini güzelleştirir ve kalbini, yüzünü çevirerek iki rek'at namaz kılar (yani kalbiyle kalıbıyla kendini o namaza verir) se, mutlaka cennet ona vâcib olur.» [70] Müslim - Ebû Davud - îbn Mâce - tbn Huzayme : Akabe bin Amir (R.A.) 'den.
ABDESTİN ÇEŞİTLERİ
1-Farz Olan Abdest
Namaz kılmak, Kur'ân-ı Kerim'e el sürmek ve tilâvet secdesi yapmak için abdest almak farzdır. Cünüp veya abdestsiz olan kimsenin Kur'ân-ı Kerim'i eline almasının helâl olamayacağı hususunda Islâm bilginleri arasında ittifak vardır.
2-Vâcip Olan Abdest
Kâbe-i Muazzama'yı tavaf* etmek için abdest almak vaciptir. Bir kimsenin Kâbe'yi abdestsiz tavaf etmesi vacibi terk ettiğinden dolayı sorumlu olmakla beraber yaptığı bu tavaf câiz ve
geçerlidir. Ancak bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:
"Tavaf, namaz gibidir. Fakat tavaf sırasında konuşmak câizdir. Tavafta konuşan kimse hayırlı söz söylesin." (Tirmîzî, Hacc, 112; Nesâî, Menasik, 126) .
Farz olan tavaf abdestsiz olarak yapıldığı takdirde bir küçükbaş hayvan kurban etmek gerekir. Cünüb olan kimsenin ise böyle bir farz tavafı yapması hâlinde bir büyükbaş hayvan kurban etmesi lâzımdır. Ancak bu farz tavaf, abdest alınarak yeniden yapılırsa böyle bir kurbana gerek kalmaz. Fakat farz günler dışında tekrar yapılması hâlinde geciktirilmiş olduğundan
dolayı kurban kesmek gerekmektedir .
Yapılması vacipolan vedâ tavafını abdestsiz olarak yapan kimse bir miktar sadaka vermelidir. Fakat vacip olan tavafı cünüb olarak yapanın bir küçükbaş hayvan kurban etmesi lâzımdır.
3-Mendup Olan Abdest
Abdestin mendup olduğu pek çok yer vardır ama başlıcaları şunlardır. Uykudan önce veya uykudan kalktıktan sonra, cenâze yıkamak, cenâze taşımak, cenâzeyi yıkadıktan sonra, cinsel temastan önce, ezberden Kur'ân okumak, hadîs okumak, Cenâb-ı Allah'ı ta'zim veya tesbih etmek için veya kızgınlık sırasında kızgınlığını gidermek gayesiyle abdest almak ve sürekli abdestli olmak niyetiyle abdest almak menduptur.
ABDESTİN MEKRUHLARI
1- Abdest alırken gereğinden fazla suyu boş yere tüketmek.
2- Gereği yokken suyu âdetâ âzaları mesheder gibi çok az kullanmak.
3- Suyu abdest âzalarına hızlı çarpmak, etrafa su sıçratmak.
4- Abdest alırken gereksiz yere konuşmak.
5- Ihtiyacı olmadığı halde abdest almak için başkasından yardım ve su dökmesini istemek.
6- Temiz olmayan pis ve kirli bir yerde abdest almak.
7- Abdestin sünnetlerini bilerek terk etmek
FARZ, SÜNNET VE ADABINA UYGUN ABDEST NASIL ALINIR?
Küçük ve büyük tabii ihtiyacı giderdikten ve iyice temizlendik¬ten sonra kollar dirseklerden, yukarıya kadar sıvanır. İbrik sol tara-fa konur. Musluk başında bulunuyorsa musluğu sağa ya da sola almaya gerek yoktur. Durulan yer elverişliyse kıbleye yönelir. Önce iki elini bileklere kadar üç defa iyice yıkar, dar yüzük varsa oyna¬tır, parmakları birbirine geçirerek ara yerlerinin iyice yıkanmasına özen gösterir. tabii başlarken euzü- besmele çeker niyet eder Allahım senin rızan için abdest almaya ve sonra sağ eliyle ağzına su verir ve iyice çalkaladıktan sonra suyu dışarı atar, bunu üç defa tekrarlar. Sonra yine sağ eliyle su alıp burnuna üç de¬fa çeker, her defasında hem yeni su alır, hem burnunu sol eliyle sümkürerek iyi bir temizlenmeyi sağlamaya çalışır. Sonra iki ele su alıp saç bitimi (Alnın üstü) kabul edilerek yukarıdan aşağıya doğru kaydı¬rılarak yüze su dokundurulur ve çene altına kadar suyun dokunma¬sına .kulak yumuşaklarına kadar ulaşmasına, sakal, bıyık ve kaş¬ların altına suyun geçmesine dikkat edilir. Daha çok sakal çene al¬tından parmaklarla aralanır ve bu yıkama üç defa ayni ölçü 've bi¬çimde tekrarlanır. Sonra sağ ele su alınarak dirsek dahil olmak üzere yıkanır, kuru yer kalmasın diye ovulur ve bu yıkama üç defa ayni ölçü ve biçimde yeni su ile tekrarlanır. Sonra ayni ölçüde sol el dirsekle birlikte yıkanır. Sonra yeni su ile iki.el ıslatılarak ön kıs¬mından başlanarak başın tamamı veya dörtte biri meshedilir. Mesih tekrarlanmaz sadece bir defa yapılır. Islaklığı taze olarak duran parmak uçlarıyla kulaklar içli ve dışlı meshedilir, mümkünse serçe parmaklar kulak de¬liklerine sokularak temizliğe özen gösterilir. Yine ıslaklığı taze ola¬rak duran elin dış kısmıyla boyun meshedilir.
Bu düzenle devam edilerek sıra ayakları yıkamaya gelir. Önce sağ ayağın parmak uçlarından başlanarak topuklarla birlikte iyice ovularak yıkanır ve parmak aralarına sol elin serçe parmakla dokunularak iyi bir temizlenme sağlanır. Sonra ayni biçimde sol ayak yıkanır. Tabii her organı yıkarken ya belirtilen dualar okunur, ya da Ke-lime-i Şehadet getirilerek yetinilir. Abdest bitince sağ ele su alınıp ayakta içilir. Kerahet vakti değilse iki rek'at nafile namaz kılınır. Abdestten sonra kadir suresi veya Allahümmecalni minettevvabin vec alni minettahirin diye belirtilen duaları bilenlerin okunması tav¬siye edilir. Hanefiler ıslak organları temiz bir havlu ile kurularlar
Abdestin Duaları
141- Abdeste ait önceki alimlerden zamanımıza kadar gelmiş dualar vardır. Her abdest uzvu yıkanırken onunla ilgili uygun bir dua okunur. Bunlar okunmasa da, yine abdest tamam olur; fakat okunmaları iyidir. Şöyle ki:
1) Abdest alacak kimse, abdeste başlarken "Eûzü ve Besmele" çektikten sonra:
اَلحَمْدُلِلَهِ الَّذِىجَعَلَ المَاءَ طَهُورًاوَجَعَلَ اْلاِسْلاَمَ نُورًا
"Yüce Allah'a hamd olsun ki, suyu temizleyici ve İslam'ı nur yapmıştır," der.
2) Ağzına su alırken:
اَللَّهُمَّ اَسْقِنِىمِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ كَاْساً
"Allah'ım! Peygamberinin Kevser Havuzundan bana öyle bir kâse içir ki, ondan sonra asla susamayayım," der.
3) Burnuna su verirken:
اَللَّهُمَّ لاَتَحْرِمْنِىرَايِحَةَ نَعِيمِكَ وَجِنَانِكَ
"Allah'ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme," der.
4) Yüzünü yıkarken:
اَللَّهُمَّ بَيِّضْ وَجْهِىبِنُورِكَ يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ
"Allah'ım! Bazı yüzlerin aklanacağı ve bazı yüzlerin kararacağı günde benim yüzümü ak yap," der.
5) Sağ kolunu yıkarken:
اَللَّهُمَّ اَعْطِنِىكِتَابِىبِيَمِنِىوَحَاسِبْنِىحِسَاباًيَسِيراً
"Allah'ım! Kitabımı sağ elime ver ve benim hesabımı kolay yap," der.
6) Sol kolunu yıkarken:
اَللَّهُمَّ لاَتُعْطِنِىكِتَابِىبِشِمَالِىوَلاَمِنْ وَراَءِ ظَهْرِىوَلاَتُحَاسِبْنِىحِسَابَاًشَدِيداً
"Allah'ım! Kitabımı soldan ve arka tarafımdan verme ve beni zor bir hesaba çekme," der.
7) Başını meshederken:
اَللَّهُمَّ غَشِّنِىبِرَحْمَتِكَ وَاَنْزِلْ عَلَىَّمِنْ بَرَكَاتِكَ
"Allah'ım! Beni rahmetinin içine koy, üzerime de bereketlerinden indir," der.
Kulaklarını meshederken:
اَللَّهُمَّ اجْعَلْنِىمِنَ الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ
"Allah'ım! Beni, hak sözü işitip de onun en güzeline uyanlardan yap," der.
9) Boynunu meshederken:
اَللَّهُمَّ اعْتِقْ رَقَبَتِىمِنْ الناَّرِ
"Allah'ım! Bedenimi cehennem ateşinden azad et," der.
10) Ayaklarını yıkarken:
اَللَّهُمَّ ثَبِّتْ قَدَمَىَّعَلَىالصِّرَاطِ يَوْمَ تَزِلَّ فِيهِ اْلاَقْدَامُ
"Allah'ım! Bir takım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı Sırat Köprüsü üzerinde sabit kıl," der.
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER :
1 — Ön Ve Arkadaki Tabii Yollardan Çıkan İdrar, Dışkı, Yel, Me-Niy, Mezyi, Vedyi Ve Benzeri Şeyler. Çıkan Bu Şeyler Az Olsun, Çok Ol¬sun Abdesti Bozar.
Sahih rivayette Resûlüllah (A.s.) Efendimiz buyurdular
«Sizden biriniz abdestsiz olduğunda abdest almadıkça Allah onun hiç bir namazını kabul buyurmaz.» [75]
Hâvi bu hadisi naklettiğinde bir adam ona sordu :
— Ya Ebû Hüreyre! Abdestsizlik nedir?
Cevap verdi : [76]
2 — Sesli Ve Sessiz Yellenmektir.
Yine Ebû Hüreyre (R.A.)'nin yaptığı rivayette buyuruluyor ki : «Sizden biriniz karnında bir şeyler hisseder de dışarıya bir şeyin çı¬kıp çıkmadığında müşkil durumda kalırsa (yani şüphe ve tereddü¬de düşerse), bir ses ya da koku duymadıkça mescidden çıkmasın.» [77]
Meni konusunda ise, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu konuda ge¬reken açıklamayı yapmıştır. Nitekim İbn Abbas (R.AJ diyor ki ;
«Mezyi'den dolayı abdest almak, meni'den dolayı gusletmek ge¬rekir.» Yine meyzi ve vedyi hakkında İbn Abbas'm şöyle dediği riva¬yet olunmaktadır : «Bu iki sıvıdan biri aktığında tenasül aletini yıka ve namaz abdesti al.» [78]
Tenasül cihazından ya da âletinden, çıkan yel abdesti bozmaz. Sahih olan görüş budur. Meğerki kadının tenasül cihazı yırtılıp dü-bürle birleşmiş ola, o takdirde abdest alması müstehabdır. Cevhe-re-i Neyyire ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de de bu husus açıklanmıştır.
İdrar sünnet olmadık tenasül âletinden çıkıp fazla olan deri al¬tında kalırsa, yine dışarı çıkmış sayıldığından abdesti bozar. Sahih olan görüş budur. Bahrirâik kitabında da ayni konu işlenmiştir. [79]
3 — Hastalıktan Dolayı Dübürü Dışarı Sarkan Kimse, Bunu Par¬maklarıyla Ya Da Biraz Pamukla İçeri Sokarsa Abdesti Bozulmuş Olur.
Çünkü eline ya da pamuğa bu durumda pislik dokunmuş sayılır. Hatta bu konuda Şemsül-Elimme El-Helvanî (R.A.) sadece dübürün dı¬şarı çıkmasiyle abdest bozulur, demiştir. Zahire kitabında da ayni husus açıklanmıştır [80].
4 — Akan Her Meni Guslü Gerektirir Mi?
Şehvetle dışarı fışkıran meni guslü, şehvetsiz ağır bir yük taşın¬dığı ya, da yüksekçe bir yerden düşüldüğü için dışarı çıkıp akan me¬ni abdesti gerektirir. Nitekim gusül konusunda bu husus daha de¬taylı açıklanacaktır. El-Muhit kitabında da ayni husus açıklanmıştır. [81]
A) Meni İle Mezyi Arasındaki Fark :
Meni şehvet nedeniyle çıkar, kokusu ekşimiş hamiar kokusunu andırır, rengi kremidir. Mezyi de cinsel konular düşünüldüğünde ve¬ya kadınla oynaştığında akar, şehvetle fışkırmaz, rengi beyaza ya¬kındır, Yumuşatıcı bir salgıdır. Bazen idrardan sonra da akar.
Kadından gelen meni de şehvet nedeniyle akar, rengi sarımtırak¬tır. Erkekte olduğu gibi guslü gerektirir.. Fetâvâ-yi Hindiyye, Beda-yiussanayi', Fethulkadir, Bahrirâik ve İbn Abidîn'de de ayni konu açıklanmıştır. [82]
B) Tenasül Aletine Akıtılan Ya Da Damlatılan İlâç Dışarı Çıka¬cak Olursa, Orucu Bozmadığı Gibi Abdesti De Bozmaz.
Fetâvâ-yi Hin¬diyye ve Ez-Züheyriyye kitaplarında da ayni'meseleye yer verilmiş¬tir. [83]
C) Şırınga Kullanıldıktan "Sonra Akıtılan Sıvı Dışarı Çıkıp Akar¬sa, Abdesti Tazelemek Gerekir.
Muhit-i Serahsî ve Fetâvâ-i Hindiyye'¬de bu mesele açıklanmıştır.
Bu konu esas alınarak şu genel kaide konulmuştur :
Dübürden içeriye akıtılan her şey, dışarı çıktığı takdirde ab¬desti bozar. Çünkü konulan şey pamuk bile olsa ıslanarak çıkar. Tabii yollardan çıkan yel, ıslaklık ve benzeri şeyler mutlaka abdesti bozar. İsterse içeri sokulan şey tamamen girip kaybolmasın, bu ko¬nuda hüküm değişmez. [84]
5 — Tabii Yolların Dışında Vücudun Herhangi Bir Yerinden Kan, İrin, Kanlı Su Ve Benzeri Şey Çıkarsa Abdesti Bozar Mı?
Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan, irin, kanlı su ve benzeri bir akıntı, çıktığı yeri aşıp etrafa yayılırsa, o takdirde abdesti bozmuş olur. Yaranın ucunda kalır, etrafa yayılmazsa -bir kolaylık olmak üzere- abdesti bozmaz. Fethulkadir, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de bu meseleye yer verilmiştir. Serahsî'nin Muhitin'de ye¬terince açıklanmıştır. En sahih olan görüş te budur.
Çıkan kan ya da irin, yaranın başından büyür, ama etrafa yayılmayıp çıktığı yerde kalırsa, yine de abdesti bozmaz.
Bir hastalık ya da üetten dolayı çıkan kan, irin, kanlı su, yara akıntısı, meydana gelen bir kabarcıktan akan su, göbek, göğüs, göz ve kulaktan yine illet sebebiyle çıkan akıntı, en sahih görüşe göre hükümde eşittirler. [85]
A) Kulağa Akıtılan Herhangi Bir Yağ :
Kulağa-akıtılan herhangi bir yağ bir müddet içeride bekledik¬ten sonra yine kulaktan akıntı halinde çıkarsa abdesti bozmaz. Ay¬ni yağ burundan da akarsa yine bozulmaz. [86]Ebû Yusuf a göre bu ağızdan akıntı yapıp çıkarsa, abdesti bozar. Çünkü mideye ulaş¬madan ağızdan çıkması mümkün değildir. Mide ise necaset yeridir. Bu nedenle ona da kusmuk hükmü verilir. Bu husus Serahsî'nin El-Muhit'in'de de açıklanmıştır. [87]
Buruna çekilen bir ilâç yutkunma sonucu ağıza gelirse, bakılır, ağız dolusu ise abdesti bozar, azsa bozmaz. Ayni ilâç kulaklardan çıkacak olursa bozmaz. Siracü'l-Vehhac ve Fetâvâ-yi Hindiyye'de de bu mesele açıklanmıştır.
Bu konuda diyebiliriz ki, gerek kulağa akıtılan, gerekse buruna çekilen bir ilâç bu iki organ arasında bir menfez buluyorsa, konu¬yu kulak zarının patlak olmasıyla izah edebiliriz. Başka türlü izahı mümkün değildir. Müctehid imamlar zamanında anatomi (organlı varlıkların yapısını inceliyen bilim) yeterince gelişmediğinden fık¬hı konuların bir kısmında açıklanması zor bazı meselelere yer veril¬miştir. Ama buna rağmen biz, müctehidlerin bu ve benzeri mesele¬leri ele alıp hükme bağlamasını bir bakıma Fıkh-i Farazî ola¬rak kabul ediyor ve saygı duyuyoruz. [88]
B) Kulaktan Çıkan Akıntı :
Kulaktan çıkan kan ya da irin gibi bir akıntıya bakılır : Hiç bir ağrı sızı yokken akıp geliyorsa, abdesti bozmaz. Aksi durumda ise bozar. Çünkü ağrı ve sızı ile birlikte meydana gelen bir akıntının bir yaradan çıktığı açıktır. Şemsü'l-Eimme El-Helvanî'nin fetvâsi de bu anlamdadır. Zahire, Tebyîn ve Siracü'l-Vehhac kitaplarında da ayni mesele belirtilmiş ve yukarıdaki hükme bağlanmıştır.
Akıp ta tekrar tekrar silinen kan :
İmam Muhamnıed (R.A.) El-Asıl adlı kitapta diyor ki -.
«Yaradan kan çıkar da az bir miktar olduğundan silinir, sonra yine çıkar yine silerse bakılır : Eğer silinen kan kendi haline bıra¬kıldığında akıntı yapacak, yani çıktığı yeri aşacak oranda ise ab¬desti bozar. Aksi durumda ise bozmaz. Bunun gibi akan kan üzerine kül ya da benzeri bir şey konulur, ama yine belirir, yine kül gibi bir şey konulur ve birkaç defa tekrar ederse bakılır : Hepsinin toplamı akıntı yapacak nisbette ise abdest bozulmuş sayılır. Zahire ve Fetâ¬vâ-yi Hindiyye'de de ayni husus açıklanmıştır. [89]