iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR ) |
| | Kabede acıkca kılınan ılk namaz | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Kabede acıkca kılınan ılk namaz Ptsi Mayıs 24, 2010 9:29 pm | |
| Hz. Hamza'nın Müslüman olması ile Mekkeli müşriklerin telâş ve endişeleri son noktasına varmıştı. Çünkü parmakla gösterilen kahramanlardan biri Müslüman olmuş, Resulullah'ın saflarında yer almıştı. Bu beklenmedik hâdise, bütün müşrikleri, hem korkuya hem de hiddete sevk etmişti. Hz. Ömer bu sıralarda daha Müslüman olmamıştı. Bir gün, Resûlullah (sav)'ı, gördüğü yerde öldürmek niyetiyle evinden çıktı. Hz. Peygamber'i Mescid-i Harâm'da namaz kılarken buldu ve namazın bitmesini isteyerek, dinlemeye başladı. Hz. Peygamber, nazil olmuş ayetleri okuyordu. Hattâboğlu Ömer, Peygamber efendimizin okuduklarını hayranlıkla dinlemeye başlamış, ömründe böyle güzel sözler duymamıştı. Bunu kendisi, sonradan şöyle anlatır: "İlk defa dinlediğim bu sözlerin belâgatine, düzgünlüğüne, derli topluluğuna hayran olmuş, niçin geldiğimi unutmuştum. Bu hâdiseden sonra, kalbimde İslâm'a karşı bir istek hâsıl olmuştu." Bu hâdisenin, Hz. Ömer'in Müslüman olmasında önemli etkisi olduğu söylenir. Çünkü kalbini yumuşatmış, Müslüman olmasına zemin hazırlamıştır. Hz. Hamza'nın Müslüman olmasından üç gün sonra, Ebu Cehil, müşrikleri toplayıp dedi ki: "Ey Kureyş'in uluları! Muhammed, putlarımıza dil uzattı. Bizden önce gelen atalarımızın Cehennemde azap gördüklerini, bizim de oraya gideceğimizi söyledi! Onu öldürmekten başka çare yoktur! Onu öldürecek kişiye, yüz kızıl deve ve sayısız altın vereceğim! Bir anda Hattâboğlu Ömer yerinden fırlayarak: "Bu işi Hattâboğlundan başka yapacak yoktur." dedi. Hattâboğlu Ömer, kılıcını kuşanarak yola düştü. Giderken Nu'aym bin Abdullah'a rastladı. Ona: "Milletin arasına nifak sokan, kardeşi kardeşe düşüren bir kimseyi öldürmeye gidiyorum." dedi. Onun, "Yâ Ömer, güç bir işe gidiyorsun. Onun Ashabı çevresinde pervane gibi dönmektedir. Ona bir şey olmasın diye titremektedirler. Onun yanına yaklaşıp, zarar veremezsin!" sözleri üzerine, Hz. Ömer kılıcına sarıldı: "Yoksa sen de mi onlardansın? Önce senin işini bitireyim." dedi. O da: "Sen benimle uğraşacağına, kardeşin Fâtıma ile enişten Sa'îd'in yanına git! Onlar, çoktan Müslüman oldular. Sen önce kendi yakınların ile uğraş!" deyince, Hattaboğlu Ömer hiddetini artırarak, onları öldürmek için evlerinin yolunu tuttu. Öldürmeye giderken dirildi Taha suresi yeni nazil olmuştu. Hz. Ömer'in eniştesi Sa'îd ile kız kardeşi Fatıma bunu yazdırıp, Hz. Habbâb bin Eret adındaki sahabiyi evlerine getirmiş, okuyorlardı. Hattâboğlu Ömer, kapıdan bunların sesini duydu. Kapıyı çok sert çaldı. Onu, kılıcı belinde kızgın görünce, yazıyı saklayıp, Hz. Habbâb'ı gizlediler. Sonra kapıyı açtılar. Hattâboğlu Ömer: "Siz de O'nun sihrine aldanmışsınız!" diyerek, Hz. Sa'îd'i yakasından tutup, yere attı. Kardeşi, efendisini kurtarayım derken, onun yüzüne de öfkeli bir tokat indirdi. Yüzünden kan akmaya başladığını görünce, kardeşine acıdı. Fatıma'nın canı yanmış, kana boyanmış idi. Fakat iman kuvveti, kendisini harekete getirip, Allah Telâya sığınarak dedi ki: "Ya Ömer! Niçin Allahtan utanmaz, ayetler ve mucizeler ile gönderdiği Peygamberine inanmazsın? İşte ben ve zevcim, Müslüman olmakla şereflendik. Başımızı kessen de bundan dönmeyiz. Sonra yüksek sesle Kelime-i şehadeti okudu. Hattâboğlu Ömer, kız kardeşinin bu kararlılığı karşısında birden yumuşadı ve yere oturdu. Yumuşak sesle: "Hele şu okuduğunuz kitabı çıkarın." dedi. Kardeşi Fatıma, ayet-i kerime yazılı sahifeyi getirdi. Ömer bin Hattâb güzel okurdu. Taha suresini okumaya başladı. Kur'ân-ı kerimin belâgati, manaları ve üstünlükleri kalbini iyice yumuşattı. "Göklerde ve yeryüzünde ve bunların arasında ve yedi kat toprağın altındaki şeyler hep O'nundur" [Tâhâ: 6] mealindeki ayet-i kerimeyi okuyunca, derin derin düşünceye daldı. Biraz daha okudu. "Allah'tan başka ibadet edilecek, tapılacak hak bir ilâh, bir mabûd yoktur. En güzel isimler O'nundur" [Tâhâ: 8] mealindeki ayet-i kerimeyi de dinledikten sonra dedi ki: "Hakikaten, ne kadar güzel, ne kadar doğru." Habbâb bu sözü işitince, gizlendiği yerden fırladı ve tekbir getirdikten sonra müjdeyi verdi: "Müjde ya Ömer! Resûlullah efendimiz Allah Telâya dua ederek, "Ya Rabbi! Bu dini, Ebu Cehil yahut Ömer ile kuvvetlendir" buyurdu. İşte bu şeref sana nasip oldu." Bu ayet-i kerime ve bu dua, Hattâboğlu Ömer'in kalbindeki düşmanlığı sildi, süpürdü. Hemen: "Resulullah nerede? Beni, Resulullah'a götürür müsünüz? dedi. Zira kalbi, Resûlullah (sav)'a tutulmuştu. Resulullah (sav)'ı görmek üzere hemen yola koyuldu. Yol verin gelsin Hz. Peygamber, Hz. Erkâm'ın evinde Ashabına nasihat ediyordu. Hattâboğlu Ömer'in geldiği, Erkâm'ın evinden görüldü. Kılıcı da yanında idi. Heybetli, kuvvetli olduğundan, Ashab Resûlullah (sav)'ın etrafını sardı. Hz. Hamza dedi ki: "Ömer'den çekinecek ne var, iyilik ile geldi ise, hoş geldi. Yoksa o kılıcını çekmeden başını uçururum." Hz. Peygamber (sav): "Yol verin, içeri gelsin!" buyurdu. Cebrail aleyhisselam, daha önce, Ömer bin Hattâb'ın iman etmek için geldiğini ve yolda olduğunu haber vermişti. Resûlullah (sav), onu, tebessüm buyurarak karşıladı. Ömer bin Hattâb, Resûlullah (sav)'ın önünde diz çöktü. Temiz bir kalp ile Kelime-i şehadeti söyledi. Ashabın sevinçten söyledikleri tekbir sesleri göğe yükseldi. Hz. Ömer, Müslüman olduktan sonraki hâlini şöyle anlattı: "Müslüman olduğum zaman, Ashab, müşriklerden gizlenir ve ibadetlerini gizli yaparlardı. Bu duruma çok üzüldüm ve Resûlullah (sav)'a sordum: "Biz niçin gizleniyoruz? Vallahi biz, Allah'ın dinini, küfre karşı açıklamaya daha haklı ve daha layığız. Allah Telânın dini, Mekke'de, hiç şüphesiz üstün gelecektir. Kavmimiz bize karşı insaflı davranırlarsa ne âlâ, yok taşkınlık etmek isterlerse, kendileriyle çarpışırız. Ya Resulullah! Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah Telâya yemin ederim ki, hiç çekinmeden ve korkmadan, oturup İslâm'ı anlatmadığım bir müşrik topluluğu kalmayacaktır. Artık ortaya çıkalım." Kabul buyurulunca, iki saf hâlinde dışarı çıkıp, Harem-i şerife doğru yürüdük. Safların birinin başında Hamza, diğerinin başında da ben vardım. Sert adımlarla, toprağı un edercesine, Mescid-i harâma girdik. Kureyşli müşrikler, bir bana, bir Hz. Hamza'ya bakıyorlardı." Hz. Ömer'in bu gelişi üzerine, Ebu Cehil ileri çıkıp, "Ya Ömer! Bu ne hâldir?" deyince, Hz. Ömer hiç aldırış etmeden Kelime-i şehadet getirdi: "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh!" Ebu Cehil ne diyeceğini şaşırdı. Donup kaldı. Hz. Ömer bu müşrik güruhuna dönerek dedi ki: "Ey Kureyş! Beni, bilen bilir! Bilmeyen bilsin ki, ben Hattâboğlu Ömer'im. Karısını dul, çocuklarını yetim bırakmak isteyen yerinden kıpırdasın! Kımıldayanı, kılıcımla doğrayıp yere sererim!" Bunun üzerine Kureyşli müşrikler, bir anda dağılıp, oradan uzaklaştılar. Böylece, ilk defa Harem-i şerifte açıktan namaz kılındı.
alıntıdır | |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: Kabede acıkca kılınan ılk namaz Çarş. Ara. 15, 2010 9:31 pm | |
| | |
| | | | Kabede acıkca kılınan ılk namaz | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|