iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ Empty
MesajKonu: ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ   ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ Icon_minitimeC.tesi Mayıs 08, 2010 4:22 am

26- ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) KİTABI



Adâhî: Udhıyye'nin çoğuludur. Udhiyye: Kurban bayramı gün­lerinde kesilen kurban, demektir. Buna Dahiyye ve Dıhıyye de deni­lir. Bunun çoğulu da Dahâyâ'dır.

Müellifimiz bu kitabı Menâsik kitabından sonra zikretmiştir. Çünkü Kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanlar, hac münâse­betiyle Harem-i Şerif te kesilen kurbanlara âit bir çok hükümlere tâbidir. Bu itibarla anılan iki kitab arasında ilişki vardır. Fakat Buhâri, Müslim, Tirmizİ ve Nesâi bu kitabı Sayd ve Zebâih kitabından sonraya almışlardır. Ebû Dâ-v û d ise Müellifimiz gibi yapmıştır.

Udhiyye, yâni Kurban bayramı günlerinde kesilen kurbanın meş­ruluğu Kitâb, Sünnet ve ümmet'in icmâı ile sabittir. Hicretin ikinci

yılı meşru kılınmıştır. Kevser sûresinin; = «O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes» âyeti Kurban bayramı namazını kılmak ve kurban kesmek hakkındadır. [1]


1- Resûlullah (Sallallahü Aleyhi Ve Sellem) 'İn Kurban Bayramı Günü Kestiği Kurbanlar Babı





3120) Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre :

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Kurban bayramında iki boynuzlu, alaca iki aded koç kurban ederdi ve (kurbanları keseceği zaman) "Bismillah! vallahü ekber" derdi. And olsun ki ben O'nu, aya­ğını kurbanların (sağ) yanlarına basarak kendi eliyle keserken gör-

düm.'



3121) Câbir bin AbdilUh (Radtyallâkü ankümâ)}âan; Şöyle demiştir:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir Kurban bayramı günün iki aded koç kurban etti ve onları kıbleye yönelttiği zaman şöyle dedi:

Ben bütün dinlerden yüz çevirip İbrâhînTin dîni (yâni İslâmi­yet) üzerinde olup müşriklerden olmadığım halde, gökleri ve yeri ya­ratan (Allah)'a şüphesiz tüm kalbimle yöneldim. Şüphesiz namazım, diğer bütün ibâdetlerim, hayatım (yâni hayat boyunca işlediğim ameller) ve ölümüm (yâni ölüm hâli yaklaşırken taşıyageldiğim imân ve amel) âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. Hiçbir ortağı yok­tur. Ben ancak bununla (yâni tevhîd ve ihlâsla) emrolundum ve ben müslumanların ilkiyim. Allahım (bu kurban) senden (bana bir ni­metidir ve Muhammed ile ümmeti (tarafın) dan sırf senin (rızan) içindir.*"



3122) Âişe ve Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle de­miştir:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Kurban bayramında kurban kesmek istediği zaman iri, semiz, çift boynuzlu, alaca ve ta-şakları burkulmuş iki aded koç alırdı. Bunlardan birisini Allah'ın bir­liğine şehâdetle, O'nun (yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sel­lem)'in) elçiliğine şehâdet eden ümmeti yerine, diğerini de Hz, Mu­hammed ve Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in âl'ı yerine boğazlardı/'

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Abdullah bin Muham­med bulunur. Bu râvi'nin güvenilirliği ihtilaflıdır. [2]



İzahı





E n e s (Radıyallâhü anhî'ın hadisi Kütüb-i Sittenin hepsinde rivayet olunmuş ve T i r m i z i bunun hasen - sahih olduğunu söy­lemiştir.

C â b i r (Radıyallâhü anh) 'in hadisini Ebû Dâvûd, Ah-med ve Dârimi de rivayet etmişlerdir. Bunun senedinde bu­lunan Muhammed bin îshâk, an'ane ile rivayet ettiği zaman, rivayeti aleyhinde konuşulmuştur. Diğer râvi İsmail bin Ayyaş da zayıftır.

Son hadîs Zevâid nevinden olup durumu notta belirtilmiştir.

îlk ve son hadiste geçen "Emlah" kelimesinin anlamı hakkında e I -1 r â k i' nin dediği gibi beş görüş vardır. En sıhhatlisi; beyaz­lığı, siyahlığına galebe çalan şeydir.

Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) boğazladığı bir kur­banı ümmeti yerine kesmiştir. Bu, ümmetine sevab kazandırmak için­dir. Onların kurban kesme yükümlülüğünü kaldırmak için değildir. Bu itibarla o günlerde mâli durumu kurban kesmeye müsâid olanlar, yine kesmekle mükellef tutulmuştur. [3]



Hadîslerden Çıkarılan Hükümler =





1. Kişi kendi nefsi için kurban kesebildiği gibi aile ferdleri ve kendisine bağlı kimseler yerine de kurban kesebilir. Yâni kurban sevabını başkasına hediye, edebilir. Ama kişinin kesmekle mükellef olduğu kurbanını kesmek için kendisinden vekâlet almak gerekir.

2. Kurbam boğazlarken boynunun sağ tarafına ayakla basmak müstehabtır.

3. Hayvan boğazlamayı beceren kimsenin kendi kurbanım ken­di eliyle kesmesi müstehabtır. Bunu beceremediği takdirde becerebi­len bir kimseye vekâlet vermesi uygurıdıv. Kendisinin de boğazlama işinde hazır bulunması müstehabtır.

4. Kurbanı keserken "Bismillâhi vallahü ekber" deyip ikinci ha­dîste anılan duayı okuması sünnettir.

5. Kurbanı keserken kıbleye doğru tutması müstehabtır.

6. Yumurtaları burkulmuş davarı kurban etmek meşrudur. Hat­tâ bütün âlimlere göre daha faziletlidir. Çünkü eti daha lezzetli ve güzel kokuludur.

7. Davarın erkeğini kurban etmek, dişisini kurban etmekten da­ha sevabtır.

8. Kesilecek kurbanın iri ve semiz olması daha sevabtır. [4]


2- Kurban Bayramında Kesilen Kurbanlar Vâcib Mi - Değil Mi, Babı





3123) Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SaUalîahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

«Varlıklı (mâlî durumu kurban kesmeye müsâid) olup da Kur­ban bayramında kurban kesmeyen kimse bizim musalla'mıza (namaz kıldığımız yere) yaklaşmasın.»"

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Abdullah bin Ayyaş bu­lunur. Müslim bunun rivayetlerini almış ise de ancak mütâba' ve şevâhid kısmın­da {yâni başka râvîlerle teyid edilmiş kısımda) ki rivayetlerini almış, diğerlerini almamıştır. Ebû Dâvûd ve Nesâİ bu râvînin zayıf olduğunu söylemişlerdir. Ebû Hatim ise bunun çok doğru olduğunu söylemiştir. îbn-i Yûnus ise bunun hadisle­rinin münker olduğunu söylemiştir, Îbn-I Hibbân ise bunu sıka, yâni güvenilir râ-vller arasında anmıştır.



3125) Mihnef bin Süleym (Radtyaltâkü anhyden; Şöyle demiştir:

Biz (Veda haccında) Arafat'ta Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında duruyorduk. Şöyle buyurdu:

«Ey insanlar! Şüphesiz, her yıl her ev halkı üzerinde bir udhiyye (Kurban bayramı günü kesilen kurban) ve bir atîre vardır. Atîre'nin ne olduğunu bilir misiniz? Atîre, halkın Recebiyye ismini verdikleri

(kurban) dır.»" [5]



İzahı





Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini A h m e d, Dârimî ve Hâkim de rivayet etmişlerdir. Sindi bu ha­dîsin izahı bölümünde: 'Bir kavle göre hadîs, zekât nisâbına mâlik olanlar hakkındadır. Yâni şer'an zengin sayılan bir kimse Kurban bayramında kurban kesmezse bizim namazgahımıza yaklaşmasın, bu-yurulmak istenmiştir. Bu hadîs, böyle bir kimsenin namazının sıh­hatli sayılabümesi için kurban kesmesinin şart olduğu hükmünü ifâ­de etmez. Hadîs, böyle bir kimsenin iyi insanların meclislerinden ko­vulmaya müstehak olduğunu ifâde eder. Bu itibarla kurban kesme­nin böyle kimselere vâcibliği hükmü çıkarılır' demiştir.

Kurban kesmenin vâcibliğine hükmeden âlimler bu hadîsi delil gösterirler.

Tuhfe yazarının beyânına göre Tahâvî: Bu hadîsin râvi-Ieri sıka, yâni güvenilir zâtlardır. Ancak hadîsin merfû veya mev­kuf olduğu hususunda ihtilâf vardır. Yâni Peygamber (Aleyhi's-sa-lâtü ve's-selâm)'in sözü mü, Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'m sözü mü? yolunda iki görüş vardır. Mevkuf olduğu görüşü daha isabetli gibi görülür, demiştir. El-Hâfız da: Tahâvi'-nin beyân ettiği durumla beraber bu hadîs, kurban kesmenin vâcib-liğini açıkça ifâde etmez, demiştir.

Müellifimizin iki senedle rivayet ettiği ikinci hadisi T i r m i z i, Cebele bin Sühaym (Radıyallâhü anh) 'den rivayet etmiş ve: Bu, hasen bir hadîstir. îlim adamları bu hadîsle amel ederek de­mişler ki, bayram günü kurban kesmek vâcib değil ve lâkin Resûl-i Ekrem (Aleyhi1 s-salâtü ve's-selâm)'in sünnetlerindendir. Kurban kes­mek müstehabtır. Süfyân-i Sevri ve Îbnü'1-Mübâ-r e k * in kavli budur, demiştir.

Tuhfe yazan da bu hadisin izahı bölümünde özetle: "Bu hadisin açık durumu şunu gösterir: Kurban kesmenin vâ-cibliği îbn-i Ömer (Radıyallâhü anh) tarafından sabit görül­memiştir. Bunun içindir ki, İbn-i Ömer, "Kurban vâcib mi­dir?" sorusuna, 'Evet' diye cevap vermeyerek, hadîste belirtilen şekil­de cevablamıştır. B u h â r i de kendi sahihinde : "İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ), kurban kesmek sünnet ve maruftur, demiş­tir, der.

El-Hâf iz da el-Fetih'te : Bana öyle geliyor ki, T i r m i z i, İbn-i Ömer (Radıyallâhü anh)'ın verdiği cevabta, Evet vâcib-tir, demeyişini onun kurban kesmenin vâcibliğine hüküm vermeyişi mânâsında anlamıştır. Çünkü Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) 'in sırf fiili, vâciblik anlamını ifâde etmez. îbn-i Ömer (Radıyallâhü anh), Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in fiil ve hareketlerine düşkün olduğu için kurban kesmenin vâcib olma­dığını da açıkça söylememiştir, der."

Mıhnef bin Süleym (Radıyallâhü anh) Tın hadisini sünen sâhibleri ile A h m e d rivayet etmişlerdir. Tirmizi: Bu hadîs garîb - hasen'dir. Bunu ancak îbn-i A v n ' den rivayet olunmuş olarak biliriz, demiştir.

Bu hadîste geçen "Udhiyye" kelimesi yukarda da belirttiğim gibi Kurban bayramı günlerinde kesilen kurban mânâsını ifâde eder.

"Atîre" kelimesini Resül-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) açıkhyarak: «Halkın Recebiyye dedikleri (kurban) dır», buyurmuş­tur. Bu kurban R e c e b ayının ilk on gününde kesildiği için Be-cebiyye ismini almıştır. Bu kurban nevi İslâmiyet'in ilk zamanların­da vardı. Sonra buna âit hüküm neshedildi. Ebû Dâvüd, bu hadîsi rivayet ettikten sonra; Atîre mensûhtur ve bu, mensûh bir hadîstir, der.

Atîre ile ilgili gerekli bilgi Zebâih kitabının 2. babında verilecek­tir. Bu itibarla burada ayrıca üzerinde durmaya gerek yoktur.

Bu hadîsin zahirine göre her yıl kurban kesmek her aile üzerine vâcibtir. Lâkin bu hüküm zenginlere mahsustur. 3123. nolu hadis bu­nun hükmünü husûsîleştirir durumdadır. [6]



Kurban Kesmenin Vâcib Olup Olmadığı Hususundaki Görüşler:





Âlimler bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Şöyle ki;

1. Ebû Hanîfe, Muhammed bin el-Hasan ve Hasan bin Ziyâd; zengin ve bayramı ikâmetgâhında geçiren kimseye vâcibtir, demişlerdir. EI-Leys bin Sa'd ve E v z â i de böyle hükmetmişler. Bu görüş Mâlik' den de riva­yet olunmuştur.

Bunların delilleri, bu bâbta geçen Mıhnef (Radıyallâhü anh)'in hadisi ile 3152 nolu C ü n d ü b (Radıyallâhü anh)'m ha­disidir.

2. Şafiî, Ahmed. İshâk, Dâvûd ve Ebû Sevr'e göre kurban kesmek sünnettir. Bu görüş, Ebû Yû­suf tan ve Sahâbîler ile Tabiilerden bir cemaattan da rivayet olun­muştur. T a h â v i, kurban kesmenin Ebû Hanîfe'ye gö­re vâcib ve iki arkadaşına (Yâni Ebû Yûsuf ile Muham­med' e) göre sünnet olduğunu söylemiştir. M â 1. i k ' in meşhur kavli de böyledir.

Bu grubun delili ise Ümmü Seleme (Radıyallâhü an-hâ)'nın 3149, 3150 nolu hadisleridir. Şafii bu hadîsle ilgili ola­rak: Çünkü bu hadîslerde kurban kesme işi irâde ve isteğe bağlan­mıştır. Bu ise kurban kesmenin vâcib olmamasını gerektirir, demiş­tir. Bu grubun diğer delilleri hadislerin şerh kitablarında anlatılmak­tadır, îki grubun gösterdikleri deliller ile bunlara karşı verilen cevab-lar Tekmile ve Tuhfe'de etraflıca anlatılmaktadır.

İki Hâl Tercemesi

Muhammed bin Şirin hakkında bilgi 24. hadisin izahı bölümünde verilmiştir.

Cebele bin Suhaym et-Teymî el-Kûfİ, sıka, yâni güvenilir ravilerdendir. Mua-viye ve İbn-i Zübeyr'den rivayet etmiştir. Râvileri Şu"be ve Sevri'dir. Kattan, îbn-i Muîn, Ebû Hâtem ve Nesâî onun sıka olduğunu söylemişlerdir. Hicretin 125. yılı vefat etmiştir. (Hulasa. 60)

Mıhnef bin Süleym bin el-Hâris bin Avn el-Ezdl el-Ğâmıdî (R.A.) Peygamber (S-A.V.)'den bu hadisi rivayet etmiş, ayrıca Ali bin Ebi Tâlib ve Ebû Eyyûb (R.A.V-den rivayette bulunmuştur. Kavileri ise Ebû Sâdık el-Ezdi ve Avn bin Ebi Cuheyfe'-dir. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) hayatta iken müslüman olmuş ve sahâbilik şerefine erişmiştir. Kûfe'ye yerleşmiş ve Ali (R.A.) tarafından İsfahan'a vali olarak atanmıştı. Siffîn olayında da el-Ezd'in sancaktarlığım yapmıştır. Süleyman bin Sured ile beraber Aynü'l-Verde olayına katılanlardan olup hicretin 64. yılı bu olayda öl­dürülmüştür. Sünen sâhibleri onun hadislerini rivayet etmişlerdir. (Tekmile, C. 3, Sah. 3) [7]


3- Kurban Bayramında Kurban Kesmenin Sevabı, Babı





3126) Âişe (Radıyallâkü ankâ)'dan rivayet edildiğine göre; Peygam­ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :

«Âdem oğlu Kurban bayramı günü kan akıtmaktan fazla Allah (Azze ve Celle) katında sevimli hiç bir amel işlememiştir. Şüphesiz o (yani kesilen kurban), kıyamet günü boynuzları, tırnakları ve kıl-lanyla gelir. Şüphesiz kurbanın kanı da yere düşmeden önce, Allah (Azze ve Celle) katında kabul olunur. Artık (sevabı böyle olunca), gönülleriniz kurban (kesmek sebebi) ile (sıkıntılı değil) hoş olsun.»



3127) Zeyd bin Erkam (Radıyallâkü anhyden; Şöyle demiştir: Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashâb'i; Yâ Resûlallah! Şu udhiyyeler (yâni bayramda kesilen kurban­lar) nedir? dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Babanız İbrahim'in sünnetidir» diye cevab verdi. Sahâbîler: Peki. Kurbanlarda bizim için ne (sevab) var? Yâ Resûlallah, de­diler.

Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : Her kıla karşılık bir hasene var» buyurdu. Sahâbîler: Ya yün (Yâni kesilen kurban koyun - kuzu olunca sevab nasıl) ? dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

«Yünden beher taneye karşılık bir hasene (var) dır* buyurdu."

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Ebû Dâvüd bulunur. Bunun adı Nüfey* bin el-Haris'dir, rivayetleri terkedilmiştir ve hadîs uydurmakla itham edilmiştir. [8]



İzahı





Bu babın ilk hadisini Tirmizî ve Hâkim de rivayet etmişlerdir. Tirmizi, senedinin hasen-garîb, Hâkim de sahih olduğunu söylemişlerdir.

Sindi bu hadisle ilgili olarak: Hadîs, farzı ayn olan namaz gibi ibâdetlerin dışında kalan ibâdetin en faziletlisinin kurban kes­mek olduğu mânâsına yorumlanır. Hadiste geçen "Hırâka" kelimesi­nin aslı İraka'dır. Bunun hemzesi, hâ harfine çevirilmiştir, der.

Tuhfe'de beyân edildiğine göre Zeynü'1-Arab da: Yâni kurban bayramı günü ibâdetlerin en faziletlisi kurbanların kanını akıtmak­tır. Kesilen kurban bütünüyle ve eksiksiz kıyamet günü gelip sahi­binin hayrat terazisine konulur, beher uzvu karşılığında sahibine sevab verilir ve sahibi için Sırat köprüsü üstünde binek hayvanı olur, demiştir.

Zeyd bin Erkam (R.A.)'ın Hâl Tereemesi

Zeyd bin Erkanı bin Zeyd bin Kays bin Numân bin Mâlik el-Hazrecl (R.A.) Hendek savaşına katılmış ve 17 savaşta bulunmuştur. Kûie'de ikamet eden sahabilerdendir. 90 aded hadîsi var. Buhârî ile Müslim onun 4 hadisini ittifakla, ayn-ca yalnız Buhâri 2 hadisini ve yalnız Müslim 6 hadîsini rivayet etmişlerdir. Kütüb-i Sitte'nin kalanlarında da onun hadislerini rivayet etmişlerde. Râvileri, Abdurrah-man bin Ebî Leylâ, Tâvûs, Muhammed bin KaTa, Nadr bin Enes ve bir cemaattır. Bir ara gözlerinden rahatsızlandığında Resûl-i Ekrem (S.A.V.) onu ziyaret etmişti, Hz. Ali (R.A.)'in samîmi ahbablarındandı. Hicretin 66 veya 68. yılı vefat etmiştir. (Hulâsa, 126) [9]


4- Müstahab Olan Kurbanlar, Bâbı





3128) Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre :

Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), karnında, ayaklarında ve gözlerinde siyahlık bulunan, çift boynuzlu ve döl bir koçu (kurban bayramında) kurban etti."



3129) Yûnus hin M ey sere bin Halbes (Radıyullâhii

Ben Resûluüah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in sahâbîlerinden Ebû Said-i Zurakî (Radıyallâhü anhJ'ın beraberinde kurbanları al­maya çıktım. Yûnus demiştir ki: Ebû Said, vücûtça ne iri ne de alçak olan siyah nişanlı bir koça işaret ederek bana dedi ki •.

Şu koçu benim için satın al. (Yûnus elemiştir ki:) Bana öyle ge­liyor ki, Ebû Said o koçu Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in (kurban ettiği) koça benzetti."

Not: Zevâid'de, bunun senedinin sahih olduğu belirtilmiştir.



3130) Ebû Ümâme el-Bâhili (Radtyallâhü anh)\\en rivayet edildiği­ne yöre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Srllnn) sjiiyle buyurmuştur:

•Kefenin en hayırlısı (ndan birisi de) hülle (yâni iki parçadan iba­ret takım elbise) dir. Bayramda kesilen kurbanların en hayırlısı da iki boynuzlu koçtur.»" [10]



İzahı





Ebû Said (Radıyallâhü anh)'ın hadîsini T i r m i z i, Ebû Dâvûd ve Nesâî de rivayet etmişlerdir. Hadîste ge­çen "Fâhîl" yumurtaları alınmamış döl hayvanı, demektir.

Bu hadîs Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in kestiği kurbanlık koçun yumurtalarının burkulmadığını ifâde eder. Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in kestiği kurbanın burkulmuş koç olduğuna dâir hadîsler de vardır. Bunlardan birisi 3122 nolu hadîsimizdir. Orada belirttiğim gibi böylesini kurban etmek âlimlerce daha faziletli görülmüştür. Şu halde Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) döl hayvanı durumundaki koçun kurban edilmesinin câiz-liğini bildirmek için bu neviden de kurban etmiştir. Âlimler böyle yo­rum yapmaktadır.

Bu babın ikinci hadisi Zevâid nevindendir.

Ebû Ümâme (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini T i r m i z i de rivayet etmiştir. Ayrıca Ebû Dâvûd, bunun mislini Ubâ-de bin Sâmit (Radıyallâhü anh)'den rivayet etmiştir. Müel­lifimiz de Cenaze bölümünde Ubâde' nin hadîsini rivayet etmiş, fakat müellifimizin oradaki rivayetinde sadece kefenle ilgili cümle bulunur

Hadîsin kefenle ilgili cümlesinin gerekli izahı ve şer'î hükmü orada, yâni 1473 ve 1471 nolu hadîslerin izahı bölümünde açıklan­mıştır. Artık burada tekrarlamaya gerek yoktur.

«Kurbanların en hayırlısı iki boynuzlu koçtur» mealindeki fıkra ile ilgili olarak T ı y b i .- Bu nevî koçun diğerlerinden faziletli ol­ması, genellikle böylesinin daha iri ve daha semiz olmasından ola­bilir, demiştir.

İkinci hadîste geçen "Edğam" vücûdunda az siyahlık bulunan de­mektir. Özellikle kulaklarında ve çene altında siyahlık bulunan hay­van hakkında kullanılır. Siyah burunlu hayvan mânâsında da kulla­nılır.

Hâl Tercemesi

İldnci hadiste adı geçen Ebü Said ez-Zuraki (R.A.)'m asıl adı Sa'd bin İmâ-re'dir. Bir kavle göre ismi Ziyâd'dır. İsmi hakkında başka rivayetler de vardır, îbn-i Hibbân bu zâtın Ebü Said el-Hayr olduğunu kesinlikle söylemiştir. Bu zât sahâbîdir. Birkaç aded hadisi vardır. Onun hadîslerini Nesâî ve fbn-i Mâceh ri­vayet etmişlerdir. Bâvîleri ise Abdullah bin Mtirre ve Mekhûl'dur. (Hulâsa, 451)

Bu zâtın râvlsi Yûnus bin Meysere bin Halbes el-Himyeri ed-Dımışki, zühd-u takva sahibi bir zâttır. Tirmizi, Ebû Dâvüd ve İbn-i Mâceh onun rivayetlerini al­mışlardır. Kendisi Muâviye ve Vâsile'den rivayette bulunmuştur. Râvileri ise Ev-zâî ve Mervân bin Cenâh'tır. Dârekutni ve başkaları onun sıka olduğunu söyle­mişlerdir. Hicretin 132. yılı Dımışk'ta Abbasiler tarafından öldürülmüştür. (Hu­lâsa, 441) [11]



5- Deve Ve Sığır (Kurban Olarak) Kaç Kişi İçin Kifayet Eder, Babı





Bu bâbta rivayet olunan hadîslerin tercemesine geçmeden önce yukarda işaret ettiğim hususu belirteyim.

Hediy: Hac veya umre münâsebetiyle Harem-i Şerife gönderilen kurban, demektir.

Udhiyye: Kurban bayramında kesilmesi meşru kılınan kurban, demektir. Bu babın ilk hadîsi Udhiyye hakkındadır. İkinci, üçüncü ve beşinci hadisi ise Hediy hakkındadır. Dördüncü hadîs umûmidir.



3131) İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümây âa.r\; Şöyle demiştir:

Biz bir yolculukta Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'in be­raberinde idik. Kurban bayramı günü geldi. Devede on kişi ve sığır­da yedi kişi olarak ortaklaştık (yâni kurbanları böylece kestik)."



3132) Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle de­miştir :

Biz Hudeybiye (umresin) de Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem)'in beraberinde iken, deveyi yedi kişi adına ve sığırı yedi kişi adına (kurban olarak) kestik."



3133) Ebû Hüreyre (RadtyaUâhü anhyden rivayet edildiğine göre: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Veda haccında temet­tü eden (yâni önce umre ve bundan sonra hac eden) zevceleri yerine aralarında (bölüşülmek üzere) bir sığır boğazladı."



3134) İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâ)'dan, Şöyle demiştir:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatta iken develer azaldı. Bunun üzerine sahâbîlere sığır kesmelerini emretti."

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih ve râvileri sıka (gü­venilir) zâtlardır. Râvî Ebû Hâdır'ın adı. Osman bin Hâdir'dır.



3135) Aişe (Radtyallâhü anhâ)'â&n rivayet edildiğine göre:

Resûlullah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem), Veda haccında Muham-med (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in Âl'ı (yâni zevceleri) yerine tek bir sığır kurban etti." [12]



İzahı





Bu babın ilk hadisini Tirmizi, Nesâî ve Ahmed de rivayet etmiştir. Bu hadîs, devenin on kişi ve sığırın yedi kişi için bayramda kurban olarak kesilmesinin yeterli olduğuna delâlet eder. Âlimlerin bu konu hakkındaki görüşlerini aşağıda beyân edeceğim.

C â b i r (Radıyallâhü anh)'m hadîsini imamlar, diğer sünen sâhibleri ve Müslim de rivayet etmiştir. Tirmizi bu ha­dîsin hasen - sahih olduğunu söylemiştir.

Bu hadîs, hediy denilen yâni hac veya umre münâsebetiyle ke­silmesi meşru kılman kurbanın deveden veya sığırdan olduğu za­man ortaklaşarak kesmenin câizliğine ve bir sığır veya bir devenin yedi kişi için yeterli olduğuna delâlet eder. Aşağıda belirteceğim gibi Udhiyye denilen bayram kurbanı hükmü de böyledir.

Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini Ebû D â -v û d da rivayet etmiştir. Bu da C â b i r (Radıyallâhü anh)'in hadisindeki hükmü ifâde eder. Çünkü Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü veVselâm) 'e Veda haccında refakat eden zevceleri sekiz idi. Bun­lardan  i ş e (Radıyallâhü anhâ) dışında kalanlar Temettü'a ni­yetlenmişlerdi. Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) onlar için bir sığırı temettü kurbanı olarak boğazlamıştı.

 i ş e (Radıyallâhü anhâî'mn hadisini Ebû Dâvûd ve Ahmed de rivayet etmiştir. Bu hadîs Ebû Hüreyre (Ra­dıyallâhü anh)'m hadisi gibidir. Aynı hükmü ifâde eder.

İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anh) 'in 3134 nolu hadisi ise Ze-vâid nevindendir. [13]


Udhiyye Ve Hediy Kurbanlarının Deveden Veya Sığırdan Olduğu Zaman Kaç Kişi İçin Yeterli Olduğu Konusuna Dâir Görüşler :





1. Hanef îler'e göre bir sığır veya bir deve yedi kişi için kurban olabilir. İster hac veya umre münâsebetiyle kesilen kurban olsun, ister bayramda kesilen kurban olsun fark etmez, Hüküm ay­nidir. Yedi kişinin bu şekilde ortaklaşmasının şahinliği için hepsinin kurban kesmek niyetini taşıması gereklidir. Şayet ortaklardan biri­si kurban niyetiyle değil de et almak niyetiyle ortak olursa, hiç biri­sinin kurbanı sahih olmaz. Yukardaki hükümler nafile ve vâcib kur­banların hepsine şümullüdür.

2. Şâfiîler ile Hanbeliler'e göre yedi kişinin bir devede veya bir sığırda ortak olması caizdir. Hepsinin kurban niyeti taşıması da şart değildir. Bu noktada H a n e f i 1 e r' den ayrılır­lar. Yâni bu iki mezhebe göre ortakların bâzısı kurban niyetiyle de­ğil de et almak niyetiyle ortak olsa yine caizdir. Vâcib kurban ile nafile kurban arasında bu hususta bir fark yoktur. S ü f y â n - i S e v r i ve Cumhurun görüşü de budur.

Dâvûd-i Zahirî ile Mâlikîler'in bâzısı da bu görüşte olmakla beraber yukardaki hükmün nafile kurbana mahsus olduğunu söylerler. Yâni bunlara göre vâcib kurbanda ortaklık sahih değildir.

3. M â 1 i k 'in meşhur kavline göre ne devede ne de sığırda ortaklık caiz değildir, Nafile olsun, vâcib olsun bu hayvanlar koyun ve keçi gibi ancak bir kişi için kurban olur.

Yukarda görüşlerini beyân ettiğim âlimler Hediy ile Udhiyye ara­sında bir fark görmezler. Yâni ister bayram münâsebetiyle kesilen kurban olsun ister hac veya umre münâsebetiyle kesilen kurban ol­sun hüküm aynidir.

4. Saîd bin el-Müseyyeb, İshâk bin Râhe-veyh ve İbn-i Huzeyme'ye göre deve Udhiyye kurbanı olduğu takdirde on kişi için yeterlidir. Bunlar İbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhJ'ın 3131. hadisini delil gösterirler. Bâzı hadis sarih­leri Udhiyye konusunda bu grubun görüşüne katılırlar. [14]


6- Kaç Davar Bir Deve Yerine Kifayet Eder, Babı





3136) îbn-i Abbâs (Radtyattâhü anhümâ)'âan rivayet edildiğine gö­re bir adam Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'e gelerek :

Benim boynumda bir deve (boğazlama borcu) var ve ben deve almak varlığına sahibim. Fakat deve bulamıyorum ki satın alayım, dedi. Bunun üzerine Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) ona yedi davar satın alıp boğazlamasını emretti."

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun râvîleri sahîh hadîs râvlleridir. Fakat Atâ el-Hurâsânî, îbn-i Atıbâs (R.A.)'den hadis işitmemiştir. Bunu imam Ahmed, söylemiştir. Lâkin şeyhimiz Ebû Zur'a: Bu râvinin îbn-İ Abbâs'tan ri­vayeti, Buhari'nin Sahih'inde mevcuttur, demiştir. Yâni bu durum, Atâ*nın îbnri Abbas'tan hadîs işitmesine delâlet eder. Zevâid yazan : Râvi İbn-i Cüreyc, ted-lisçidir ve bu hadîsi an'ane ile rivayet etmiştir. Yahya bin Saîd el-Kattân da de­miş ki: Atâ el-Hurasârü'den îbn-i Cüreyc'in rivayeti zayıftır. Çünkü bu, sadece İbn-i Cüreyc'in yazıp Atâ*ya isnâd ettiği bir kitabtan ibarettir, diye bilgi verir.



3137) Râfi' bin Hadîc (Radıyallâ/ıü an/t)\\en; Şöyle demidir:

Biz Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde (Ye­men'deki) Tihâme'nin Zü'1-Huleyfe (denilen yerin) de idik. O esnada (düşmana âit) bir sürü deve ve davarı ele geçirdik. Arkadaşlarımız (in bir kısmı) acele etti ve (ganimet malı olan) bu hayvanlar henüz tak­sim edilmeden önce (hayvanlardan boğazlayıp etini) çömleklerde pi­şirmeye başladık. Sonra Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), yanımıza geldi de çömlekler O'nun emriyle ters çevrildi (yâni içinde­kiler yere döküldü). Sonra (hayvanlar taksim edilirken) Resûl-i Ek­rem deveyi on davara denk kıldı." [15]



İzahı





Bu babın ilk hadîsi Zevâid nevindendir. İkinci hadîs Kütüb-i Sit-te'nin hepsinde rivayet edildiği gibi Mâlik, Şafii ve Ah­in e d tarafmdan da rivayet edilmiştir. Bâzı rivâyetlerdeki metin uzundur. Bâzıları kısadır.

İkinci hadîste geçen Zü'1-Huleyfe, Medine-i Mü­nevvere' den hac veya umre niyetiyle M e k k e' ye gitmek isteyenlerin ihrama girecekleri Mîkat yeri olan Zü'1-Huleyfe değil, Yemen tarafında kalan bir yerin ismidir.

Ganimet malı olan deve ve davarların bir kısmı boğazlanıp çöm-lekde pişirilirken Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in bunu dökmesinin sebebi ile ilgili müteaddid görüşler beyân edilmiştir. Tekmile yazarı bunları anlatmaktadır. Biz sadece Kadı Iyâz'ın belirttiği sebebi bildirmekle yetineceğiz. Gaziler, küfür diyarından dö­nüp İslâm memleketine girdikten sonra ganimet hayvanlarından ye­mek istemişlerdi. Halbuki ganimet malı İslâm ülkesine getirilince, taksim edilmeden önce bundan yemek caiz değildir. Fakat henüz İs­lâm memleketine varılmadan önce, küfür diyarında gazilerin ganimet malından yemeleri caizdir.

Diğer bir husus da çömleklerdeki etin durumudur. Acaba sade­ce et suyu mu döküldü, yoksa et de dökülüp atıldı mı?

N e v e v i, sadece et suyunun döküldüğü ve çömleklerdeki etin ganimet malı meyâmnda müstehaklarına taksim edildiği görüşünde­dir.

Diğer bir görüşe göre çömleklerdeki et de atılıp toprağa karıştı­rılmıştır.

Bu hadise göre Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) gani­met malı olan develeri ve davarları taksim ederken bir deveyi on davara denk tutmuştur. Tekmile yazan bu hususla ilgili olarak şöyle der:

Söz konusu muvazenenin o günkü davarların değerine göre ya­pıldığı yorumu uygun görülmüştür. Belki o esnada deve nevi azdı ve­ya kıymetliydi. Davarlar da çoktu veya cılızdı. Bu gibi nedenlerle o gün için bir deve on davara denk sayılırdı. Bir devenin yedi kişi için mi, on kişi için mi kurban edilebileceğine dâir ihtilâf ve âlimlerin gö­rüşleri daha önce beyân edilmiştir. [16]



7- Bayramda Kurban Edilen Hayvanların Asgarî Yaş Haddinin Beyânı Babı





3138) Ukbe bin Amir el-Cühenî (RadıyaUâhü a«A>'den rivayet edil­diğine göre:

Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), (sahâbîler arasında vekâleten taksim etmek üzere) kendisine bir mikdar (kurbanlık) da­var vermiş. Kendisi de bunları kurbanlık olarak sahâbîlere taksim etmiş ve bir tane atûd (yâni ikinci yaşına basmış, kuvvetli keçi oğ­lağı) geri kalmıştı. Ukbe bunu Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel­lem)'e arz etmiş. Resülullah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) da:

«Onu da sen kendine kurban et», buyurmuştur."



3139) Ümmü Bilâl bint-i Hilâl'ın babası (Radtyallâhü anhümâydan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SoUallakü Aleyhi ve Seltem) şöyle buyur­muştur :

«Koyun nevinden ceza' (yâni altı ayını doldurmuş ve bir yılını doldurandan farksız, kuvvetli kuzun) un bayram kurbanı olması caiz­dir.»

Not: Sindi şöyle demiştir: Bu hadîs Zevâid nevilidendir. Zevâid kitabında bunun senedinin durumuna değinilmemiştir. Ed-Dümeyrİ: tbn-İ Hazm demiş ki: Bu hadis sakıttır. Çünkü Muhammed bin Ebî Yahya'nın anası meçhuldür. Bilâl'ın anası da meçhuldür., sahâbî olup olmadığı bilinmiyor, der. Sindi daha sonra şöyle der: İbn-i Hazm böyle demiştir. İlk sözünde isabet etmiş ise de ikinci sözünde hatâ etmiştir. Çünkü İbn-i Müneddeh, EbÛ Nuaym ve tbn-İ Abdilber, Bilâl'ın ana­sını sahâbîler arasında artmışlardır. Sonra Zehebî, el-Mîzân'da, Bilâl'ın anasının tanınmadığını, fakat el-İclî'nin onu sıka saydığını söylemiştir. Zevâid yazan, bu hadîsin aslının Ebû Dâvûd ile Tirmizî'nin sünenlerinde mevcut olduğunu ve sene­dinin sahih olduğunu ifâde etmiştir.



3140) Âsim bin Küleyb'in babası (Küleyb bin Şihâb) (Radtyaüâhü anhümâ)'&dn: Şöyle demiştir:

Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in sahâbüerinden, Süleym oğullarından Müşâcf isimli bir zât ile beraber idik. (O esna­da) davarlar az idi. Bunun üzerine Müşâci' bir adama emretti. Adam (da halka) şu duyuruyu yaptı:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : Seniyye'nin (yâni iki yaşma basmış koyunun) yettiği şeye, ceza'ın (yâni altı ayını doldurup bir yaşını tamamlayandan farksız görülen kuvvetli kuzunun) yetti­ğini buyuruyordu."



3141) Câbir (bin Abdillah) (Radıyallâhü anhütnâ)'âân rivayet edil­diğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiş­tir;

«Siz (kurban olarak) yalnız müsinne (yâni yaşça büyük hayva­nı) kesiniz. Meğer ki, (bulamamaktan dolayı) bunu kesmek size güç ola. O takdirde koyun nevinden cezaa (yâni altı ayını doldurup bir yılını doldurandan farksız ve kuvvetli görülen kuzu) kesebilirsiniz.»" [17]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ Empty
MesajKonu: Geri: ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ   ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ Icon_minitimeC.tesi Mayıs 08, 2010 4:23 am

İzahı





U k b e (Radıyallâhü anh) 'm hadisini Buhârî, Müslim, T i r m i z i ve N e s â i de rivayet etmişlerdir. Bu hadiste geçen "Atûd" bir yaşını doldurmuş, kuvvetli keçi oğlağıdır. Hadîs bunun kurban olarak kesilebileceğine delâlet eder. Ata, Evzâî ve Ş â f i i 1 e r' in bâzısı bu görüştedir. Fakat halef ve selefin cum­huruna göre atûd kurban olamaz. Çünkü onlara göre Atûd, henüz bir yaşını doldurmamış keçi oğlağına denilir. Bir yaşını doldurunca âlimlerin ekserisine göre buna Müsinne ve Seniyye denilir. Hülâsa âlimlerin ekserisine göre bir yaşını doldurup ikinci yaşına basmış keçinin erkek ve dişisi kurban olabilir. Ş â f i i 1 e r' e göre ise Seniyye, iki yaşını bitirip üçüncü yaşına basmış keçidir. Bundan kü­çük olanı kurban olamaz.

Bu bâbm ikinci hadîsi Zevâid nevindendir. Şafii ve Ah-m e d de rivayet etmişlerdir. Bu hadîs altı ayını doldurmuş ve bir yaşını doldurandan farksız, kuvvetli kuzunun kurban olmasının câiz-liğine delâlet eder.

Bu bâbm üçüncü hadîsini Ebû Dâvûd da rivayet etmiş­tir. Bu da bir önceki hadîsin hükmünü ifâde eder.

C â b i r (Radıyallâhü anh) 'in hadîsini Müslim, Ebû Dâvûd ve Ahmed de rivayet etmişlerdir. Bu hadîsin zahiri deve, sığır ve davar nevilerinden Müsinne denilen yaştaki hayvan bu­lunmadığı takdirde Cezaa yâni en az altı ayını doldurmuş, kuvvetli ve bir yaşmdakinden farksız kuzuyu kurban etmenin câizliğine delâ­let eder. Anılan vasfı taşıyan kurbanlık hayvan bulunduğu takdirde ise hadisin zahirine göre kuzu kurban olamaz. Lâkin bu hadîsin, za­hiri mânâsının kasdedilmediği hususunda icmâ vardır. Çünkü kuzu­nun yukarda anılan vasfı taşıması hâlinde kurban olmasının câizliği müteaddid hadîslerle sabittir. Bu babın bâzı hadîsleri de ayni hükmü ifâde etmektedir. [18]



Hadîslerde Geçen Bâzı Kelimeleri Açıklayalım





Ganem î Davar, manasınadır. Koyun ve keçi nevine şümullüdür.

Atud j Keçi oğlağıdır. Ancak âlimlerin ekserisine göre henüz bir yaşını doldurmamış oğlak kurban olamaz. 3138. hadîsteki müsaade yalnız Ukbe (Radıyallâhü anh) içindir.

Müsinne: Altıncı yaşma basan deve, üçüncü yaşma basan sığır, Mâlik'e göre dördüncü yaşma basan sığır, ikinci yaşma basan koyun ve keçi, Ş â f i i' ye göre üçüncü yaşına basan keçi, de­mektir.

Yukardaki yaşlarda bulunan hayvanlara Seniyye de denilir.

Cezaa: Beş yaşma giren deve, iki yaşına basan sığır, Mâlik'e göre üç yaşına basan sığır, altı ayının doldurup bir yaşını dolduran­dan farksız ve kuvvetli kuzu, Ş â f i î 1 e r' e göre bir yaşım dol­duran kuzu, ikinci yaşına henüz basmamış keçi, Ş â f i î 1 e r' e göre henüz üç yaşma basmamış keçi, demektir.

Yukarda anlatılan develerle ilgili yaş hususunda âlimler ittifak halindedir. îki yaşına basmış koyuna Müsinne denilmesi hususunda da ittifak vardır. Diğerlerindeki ihtilâfın bir kısmı yukarda işaret­lendi.

Şu noktayı da belirteyim ki, selef ve halef âlimleri; kurbanlar ancak deve, sığır, camus ve davardan olabilir. Başka hayvanlardan olamaz, derler. Bu hususta ittifak vardır.

Bu hayvanların müsinnelerinden kurban olur. Deve, sığır ve ke­çinin Cezaa denileninden kurban olmaz. Bu hususta da ittifak var­dır.

İki yaşındaki koyunun kurban edilmesinin câizliği hususunda da ittifak vardır. Henüz bir yaşını doldurmamış kuzunun kurban olması için fıkıh kitablarında belirtilen bâzı şartlar noktasında mezhebler arasında bir farklılık vardır. Hanefî mezhebine göre yukarda anlattığım gibi altı ayını doldurmuş, kuvvetli ve bir yılım doldurmuş­tan farksız olan kuzuyu kurban kesmek caizdir. Şâfiîler'in görüşü de buna yakındır.

Yukarıda anılan hayvanların dişisi de erkeği de kurban olabilir. Ancak efdâliyet bakımından farklılık vardır. Bu farklılık hususunda mezheblerin değişik görüşleri vardır. Tekmile yazarı efdâliyet husu­sunda mezheblerin görüşlerini ayrıntılı olarak beyân etmektedir. Öze­ti şöyledir:

1. Hanefiler'e göre yukarda anılan hayvanlar, et ve de­ğer bakımından eşit olduğu takdirde eti daha lezzetli olanı tercih edi­lir. Değer veya et bakımından birisi diğerinden fazla ise fazla olanı tercih edilmelidir. Koç ile koyun değer ve et bakımmdan eşit olduğu takdirde koç tercih edilir. Keçi, sığır ve devenin erkeği ile dişisi de­ğerce eşit olduğu zaman dişisini tercih etmek efdaldır.

2. Şafiî ve Ahmed'e göre efdaliyet şu sıraya göredir : Deve, sığır, koyun ve en son keçi.

3. M â 1 i k ' e göre koyun diğer cinslerden üstündür. Sonra keçi, sığır ve deve sırayla gelir. Bunların her nevinin erkeği dişisin­den efdaldır.

Daha geniş bilgi için fıkıh kitablanna müracaat edilmelidir[19]



8- Bayramda Kurban Edilmesi Yasak Olan Hayvanlar Babı





3142) Ali (RadıyaUâhü anhyfen rivayet edildiğine göre :

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), kulağının Ön kısmı ke­silen veya kulağının arka kısmı kesilen veya kulağı uzunlamasına ya-nhp ikiye bölünen, ya da kulağı delinen veya burnu kesilen hayvanı bayramda kurban etmeyi yasaklamıştır."

İki Hâl Tercemesi

3140. hadisin râvîsi Küleyb bin Şihâb el-Cirmî, Kûfe'lidir. Ömer (R.A.) ile Ali (R.A.)'den rivayette bulunmuştur. Kendisinden de oğlu Asım ve İbrahim bin Muhacir rivayet etmişlerdir. İbn-i Sa'd ile İön-i Hibbân onun sıka olduğunu söy­lemişlerdir. Ebû Dâvüd ise : Küleyto, babasından, o da dedesinden, biçimindeki ri­vayet bir şey değildir, demiştir. Sünen sâhibleri onun hadislerini rivayet etmişler­dir. (Hulâsa: 322)

Müşâci' (B.A.) bin Mes'ûd bin Sa'lebe bin Veheb es-Sülemî, Peygamber (S.A.V.)'den rivayet etmiştir. Kendisinden de Abdülmelik bin ümeyr, Küleyb bin Şihâb ve Ebû Osman en-Nihdî rivayette bulunmuşlardır. Hz, Ömer (B.A.)'m hilâ­feti döneminde el-Müğîre bin Şu'be (R.A.) tarafından Basra valiliğine atanmıştır. Cemel vak'asinda Hz. Âişe (R.A.) tarafdan olarak öldürülmüştür. Buhârî, Müslim,

Ebû Dâvûd ve İbn-i Maceh onun hadislerini rivayet etmişlerdir. Tekmile: C. 3, Sah. 17)



3143) Ali (Radtyallâhü a«A)'den; Şöyle demiştir;

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bize (kurban edece­ğimiz) hayvanın gözüne ve kulağına iyice bakıp incelememizi (yâni bu iki organda kusur bulunup bulunmadığını tetkik etmemizi) em­retti." [20]


İzahı





Ali (RadıyaUâhü anh)'ın ilk hadîsini diğer sünen sâhibleri, Ahmed, Hâkim, Dârirai ve İbn-i Hibbân da rivayet etmişlerdir. İkinci hadîs ise N e s â i tarafından da rivayet edilmiştir. İkinci hadîsin metni birinci hadîsin metni içinde bâzı ri­vayetlerde mevcuttur.

Şafii ikinci hadîsi şöyle yorumlamıştır: "Yâni Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selânı), gözleri geniş ve büyük, kulakları da uzun olan hayvanları kurban etmemizi emretmiştir."

Diğer âlimlere göre, tercemede belirttiğim gibi kurban edilecek hayvanın gözünde ve kulağında kurban edilmeye mâni bir eksikli­ğin veya kusurun bulunup bulunmadığına iyice dikkat edilmesi em-rolunmuştur.

Birinci hadiste geçen bâzı kelimeleri açıklayayım : Mukabele: Kulağının ön kısmından birazı kesilip salman, yâni kopanlmayan hayvandır.

Müdâbere: Kulağının arka kısmından birazı kesilip salman ve koparılmayan hayvandır.

Şarkaa: Kulağı uzunlamasına yarılıp ikiye ayrılan hayvandır.

Harkaa: Kulağında yuvarlak delik bulunan hayvandır.

Ced'â: Burnu kesik olan hayvandır. Bu kelimenin masdan olan Cedı'ın asıl mânâsı burun, kulak ve dudağı kesmektir. En çok, burun kesmek mânâsında kullanılır. Bu nedenle kayıtsız kullanıldığı zaman burun kesmek mânâsına yorumlanır. [21]



Hadisin Fıkıh Yönü





Hadisin zahirine göre uzunlamasına veya genişlemesine kulağı yarılmış veya delinmiş hayvanı kurban etmek caiz değildir ve böyle bir hayvan kesildiği takdirde kurban yerine geçmez. Zâhiriyye mezhebi mensubları ile Ş â f i i 1 e r' in bâzısı böyle hükmetmiş­lerdir. Fakat Cumhura göre buna ait yasaklama tenzîhen mekruh-luk içindir. Yâni anılan kusurlardan hiç birisini taşımayan hayvanı kesmek daha iyidir.

Tekmile yazarının beyânına göre H a t t â b i şöyle demiştir: "Âlimler, hadiste anılan kusurların kurban etmeye mâni mikda-rı hakkında ihtilâf etmişlerdir. Şöyle ki:

1. Re'y ehline göre kulağın yarısından fazlası bulunduğu zaman kurban edilebilir. (Bir kavle göre kulağın üçte birinden fazlası ke­silmiş ise kurban olmaz.)

2. Mâlikiler'e göre kulağın üçte birinden fazlası kesilmiş veya yarılmış ise kurban olamaz.

3. Ş â f i i 1 e r' e göre kulağının az veya çok bir parçası kesi­lip koparılmış ise kurban olamaz. Kulağı yarılmış veya delinmiş hay­vanı kurban etmek mekruhtur. Bununla beraber kurban edilebilir.

4. H a n b e 1 i mezhebine göre kulağı delinen veya yanlan hay­vanı kurban etmek mekruhtur. Kulağının yarısından fazlası yarılan veya delinen hayvan kurban olamaz."

Burnu kesik olan hayvanı kurban etmek ise caiz değildir.



3144) Ubeycl bin Feyrûz (Radıyallâhü anh)'dçı\; Şöyle demiştir:

Ben, Berâ bin Âzib (Radıyallâhü anh)'a: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in hoş görmediği veya yasakladığı kurbanlıkları bana anlat, dedim. Bunun üzerine Berâ, şöyle dedi:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) eliyle (dört sayısını) şöyle işaret etti. Benim elim O'nun elinden kısadır ve şöyle buyurdu:

«Dört hayvan vardır ki kurban olamaz: Bir gözünün görmediği apaçık belli tek gözlü hayvan, hastalığı besbelli hasta hayvan, topal­lığı açıkça görülen topal hayvan ve kemiklerinde ilik kalmamış de-decede zayıf olan hayvan.»

Ubeyd bin Feyrûz (Berâ'a) : Ben kurbanlık hayvanın kulağında bir eksiklik olmasından hoşlanmam, demiş. Berâ (da buna cevaben) :

Sen (kurbanlık olmasından) hoşlanmadığın (hayvan) ı bırak (yâ­ni kurban etmeyiverirsin). Fakat onu hiç kimseye yasaklama, demiş­tir." [22]



İzahı





Bu hadîsi, diğer sünen sâhibleri, Mâlik, Ahmed, İbn-i Hibbân, Hâkim ve Dârimi de rivayet etmişlerdir. Hadîste geçen bâzı kelimeleri açıklayayım:Avrâ: Bir gözü görmeyen hayvan mânâsında kullanılmıştır.

Meriza : Hasta hayvan mânâsında kullanılmıştır.

Arca: Topal hayvan mânâsında kullanılmıştır.

Kesîre: Bunun asıl mânâsı, ayağı kırık olan dişi canlı demektir. Burada zayıf hayvan mânâsı kasdedilmiştir. Nitekim Tirmizi'-nin rivayetinde bu kelime yerine "Acfâ" kelimesi kullanılmıştır. Bâ-zılan bunu ayağı kırık olan hayvan mânâsına yorumlamışlardır.

Yukarıda sayılan kusurlar apaçık olduğu takdirde kurban edil­meye mânidir. Hafif olduğu takdirde ise mâni değildir. Şu halde bir gözü biraz gören hayvanın diğer gözü sağlam olursa kurban edile­bilir.

Hayvanın hastalığının besbelli olmasının Ölçüsü; sürüyle beraber normal yürüyememesidir.

Hayvanın topallığının apaçık olmasının ölçüsü de; sürüden geri kalmasıdır.

Hadîste geçen "Tünkı" fiili, İnkaa masdanndan türemedir. İn-kaa'ın kökü olan Nikı, kemik iliğidir. Şu halde kemiklerinde ilik kal­mamış derecede zayıf olan hayvan kurban edilemez. [23]



Hadîsin fıkıh yönü:





Kurban edilecek hayvanın anılan kusurlardan hiç birini taşıma­ması şarttır. Anılan kusurlardan birisi aşikâr

biçimde bulunduğu tak­dirde kurban edilmeye mânidir. N e v e v î bu hususta âlimlerin ittifakı bulunduğunu beyân eder. Körlük, bir ayağın kesik olması gi­bi daha büyük kusuru, eksikliği olan ayıplı hayvan da kurban ola-

maz.

Hadiste söz konusu edilen kulaktaki eksiklik ile ilgili hüküm bun­dan önceki hadîsin fıkıh bölümünde anlatıldığı için tekrarlamaya ge­rek görmüyorum.

Hadîsin râvîsi Ubeyd bin Feyrûz eş-Şeybâni Ebü'd-Dahhâk el-Kûfî, Berâ bin Azib (Radı-yallâhü anh)'den rivayette bulunmuştur. Râvisi de Süleyman bin Abdirrahmân ed-Dımışkî' dir. E b û Hatimile N e s â i onun sıka olduğunu söylemişlerdir. Sünen sahihleri onun hadîslerini rivayet etmişlerdir.[24]



3145) Alî (Radıyallâhü anlı)'den rivayet edildiğine göre:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), boynuzunun veya ku­lağının yansından fazlası kesilmiş olan hayvanı kurban etmeyi ya­saklamıştır." [25]



İzahı





Bu hadîsi Ebû Dâvûd, Nesâî, Ahmed ve T a -h â v i de rivayet etmişlerdir. [26]



Hadîsin Fıkıh Yönü





1. Kulağının tamamı veya yansından fazlası kesilmiş olan hay­van kurban edilemez. Âlimler bu hususta ittifak halindedir.

2. Boynuzunun tamamı veya çoğu kesilmiş veya kırılmış olan hayvan kurban edilemez. Âlimler bu hususta ihtilâf halindedir. Şöy­le ki :

Nahai, Ebû Yûsuf, Muhammed ve Ahmed bu hadîsle amel etmişlerdir.

Ebü Hanife'ye göre ise boynuzu kırılmış veya kesilmiş olan hayvan kurban edilebilir. Şafii de böyle demiştir. Ancakşu farkla ki, boynuzun kırılması veya kesilmesi, hayvanın etine olum­suz yönde etki yapmış ise, yâni bu nedenle hayvanın etinden bir par­ça kesilmiş ise kurban edilemez.

Mâlik ise şöyle demiştir: Hayvanın boynuzu kesilmiş olup bu yüzden kanama varsa kurban edilemez. Kanama yok ise kurban edilebilir. [27]



9- Bir Kimse Kurban Niyetiyle Bir Hayvan Satın Alır Da Kurban Adamın Yanında Ayıplı Olur, Babı





3146) Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü anh)>den; Şöyle demiştir: Biz kurban etmek üzere bir koç satın aldık. Sonra kurt onun kuy­ruğundan (veya butundan) ya da kulağından bir parça kaptı. Biz durumu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'e sorduk. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), onu kurban etmemizi emretti."

Not; Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Câbir el-Ca'fl bulunur. Bu râvi, zayıftır, hadis uydurmakla itham edilmiştir. Ed-Dümeyrİ'nin dediğine gö­re İbn-i Hazm demiş ki : Bu, bir eserdir, senedinde Câbir el-Ca'fi vardır. Bu râvî, kezzâb'tır (yâni çok yalancıdır). [28]



İzahı





Bu hadîs Zevâid nevindendir. Senedinin zayıflığı notta belirtil­miştir. Hadîsin senedi zayıf olduğu için delil sayılmamıştır. Miftâhül'-Hâce yazarı bu hadisin haşiyesinde râvi Muhammed bin K a r a z a' nın Ebû S a i d (Radıyallâhü anh) 'den hadîs işit­mesinin de ihtilaflı olduğunu bildirir. Sonra, bu hadîsin tâyin edilmiş durumdaki kurban hakkında olması ihtimâlinden söz eder.

Hanefi fıkıh kitablanndan Tenvîrü'l-Ebsâr'da: Bir kimse bir kurbanlık hayvanı sağlam iken satın alır. Sonra hayvan adamın yanında kurban edilmeye mâni bir ayıp ile ayıplanırsa, sahibinin mâ­li durumuna bakılır. Eğer adam, seran zengin sayılırsa o ayıplı hay­van yerine, sağlam bir hayvanı kurban etmekle mükelleftir. Şayet adam kurban kesmekle mükellef olmayacak derecede fakir ise o ayıp­lı hayvanı kesmek onun için yeterlidir, denilir.

tbn-i Abidin'de de: Çünkü fakir olan kişi hayvanı satın almak­la, onu kurbanlığa tâyin etmiş sayılır. Hattâ böyle fakir olan kimse, bir kurban kesmeyi kendi nefsine vâcib kılar ve kesmek istediği hay­vanı tâyin ve tesbit etmez. Sonra kendine vâcib ettiği kurban kesmek üzere gidip sağlam bir hayvanı satın alır. Sonra da bu hayvan onun yanında ayıplanırsa artık zengin kişi gibi onu kesemez. Şayet kesse, borcu ödenmiş sayılmaz. Çünkü kendisine vâcib olmayan kurbanı ken* di nefsine vâcib etmiş olur ve bu yüzden zengin kişi gibi sağlam bir hayvanı kurban etmekle mükelleftir, der.

Şafiî mezhebine göre zengin veya fakir bir kimse kurban ni­yeti ile bir hayvan satm alırsa bu akidle, hayvan kurbanlık sayılmaz. Hüküm bu olunca hayvan sahibinin yanında iken, yâni henüz kesil­memiş iken kurbanlığa engel teşkil eden bir ayıpla ayıplanırsa, kurban edilemez. Sahibi onu başka türlü değerlendirir ve kurban kesmek is­terse başka bir hayvanı satın alır.

Konu hakkında geniş bilgi için fıkıh kitablarına müracaat edil­melidir. [29]


10- Aile Ferdlerinin Tümü Yerine Bir TaneDavarı (Koyun Veya Keçiyi) Kurban Bayramında Kurban Edenin Babı





3147) Ata bin Yesâr (Radtyallâhü anh)'âen; Şöyle demiştir:

Ben Ebû Eyyûb el-Ensâri (Radıyallâhü anh)'a: ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), hayatta iken sizde (sa­yı bakımından) bayram kurbanları nasıl idi? diye sordum. Ebû Ey­yûb (Radıyallâhü anh) :

Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî, hayatta iken adam kendisi ve ev halkı için bir aded davan bayramda kurban ederdi, (ve ondan) yiyerlerdi, yedirirlerdi. (O devirden) sonra halk (çok sayıda kurban kesmekle) iftihar etmeye başladı ve durum gördüğün hale dönüştü, dedi/'



3148) Ebû Serîha (Huzeyfe bin Esîd [30]) (Radtyallâhü «mA/den; Şöyle demiştir :

Ben sünneti bildikten sonra ev halkım beni (çok sayıda kurban kesmeye) zorladılar. Ev halkı bir davarı veya iki davarı bayramda kurban ederlerdi. Şimdi (bir veya iki davarı kurban etmekle yetinir-sek) komşularımız bizi cimrilikle itham ederler."

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih ve râvlleri sıka (gü-venilir) zâtlardır. [31]



İzahı





Bu babın, ilk hadîsini îirmizi ve Mâlik de rivayet etmişlerdir. îkinci hadis ise Zevâid nevindendir. T i r m i z i, ilk hadîsin hasen - sahih olduğunu söylemiştir.

Bu babın hadisleri bir davarın bir ev halkı adına kurban edilme­sinin yeterli olduğuna delâlet ederler. Mâlik. Şafii, Ah-med, el-Leys, Evzâi ve Ishâk bu ve benzeri hadisleri delil göstererek böyle hükmetmişlerdir.

Hanef iler iie S e v r i ise bir davarın bir ev halkı için kurban olarak yetmediğine hükmetmişlerdir. Bunlar, bu ve benzeri hadisleri, sevaba ortak etmek mânâsına yorumlamışlardır.

İki grubun delilleri ve yek diğerine verdikleri cevablan germek isteyenler, T i r m i z i' nin Tuhfe şerhine ve Ebû Davud'un Tekmile şerhine başvurabilirler. [32]



11- Kurban Bayramında Kurban Kesmek İsteyen Kimse, Zilhicce Ayının İlk On Gününde Kıllarından Ve Tırnaklarından Bir Şey Almasın, Babı





3149) Ümmü Seleme (Radtyallâhü anhâ)'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurmuştur:

«Zilhicce ayının ilk on günü girip de biriniz bayramda kurban kesmek istediği zaman artık (kurbanını kesinceye kadar) kendi vü­cûdunun kıllarından ve derisinden hiç bir şeye dokunmasın.»"



3150 Ümmü Seleme (Radtyallâhü anhâ)\\an rivayet edildiğine göre; Resûluüah (SallaUahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurdu, demiştir:

-Sizden kim Zilhicce ayının hilâlini görüp de bayramda kurban kesmek isterse artık (kurbanını kesinceye kadar) vücudundaki kıl­lara ve tırnaklara yaklaşmasın.»" [33]



İzahı





Müellifimizin iki senedle rivayet ettiği Ümmü Seleme (Radıyallâhü anhâ)'nın aynı hükmü ifâde eden bu babın iki hadîsini Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi, Nesâi ve D â -r i m İ de rivayet etmişlerdir.

Bu hadîslerin zahirine göre kurban bayramında kurban kesmek isteyen kimsenin Zilhicce ayının ilk on gününde saçından,kıllarından ve tırnaklarından bir şey alması, kesmesi, kısaltması, yol­ması ve diğer şekillerde gidermesi haramdır. Bayramda kurbanını kestikten sonra tıraş olabilir, eteğini ve koltuk altlarını temizleyebilir ve tırnaklarını kesebilir. Daha önce bunlara dokunamaz. [34]



Âlimlerin Bu Konudaki Görüşleri





1. Ahmed, îshâk, Said bin el-Müseyyeb, Dâvüd-i Zahiri ve bâzı Ş â f i i 1 e r bu hadîsin zahiriy­le hükmetmişlerdir.

2. Mâlik bir rivayete göre şöyle demiştir: Nafile kurban kesecek kimsenin anılan sürece kıl veya tırnak kesmesi veya başka türlü gidermesi haramdır. Vâcib kurban kesecek kimse için bu şeyler haram değildir.

3. Hanefiler, Şafiî mezhebinin meşhur kavli ve Mâ­lik1 ten yapılan bir rivayete göre hadîsteki yasaklama tenzihen mekruhtuk içindir. Haramlık mânâsına yorumlanmamasının delili ise  i ş e (Râdıyallâhü anhâVntn 3094, 3095 ve 3098. hadîsleridir. Oralara bakılabilir. Çünkü o hadislere göre Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) kurbanlığını Medine-i Münevvere'-den M e k k e ' ye gönderirdi. Kendisi M e d İ n e ' de kalırdı ve ihrâmlı kimse için yasak olan şeylerin hiç birisinden sakınmazdı.

Bayramda kurban kesmek niyetinde olan kimsenin Zilhicce ayının ilk 10 gününde kıllarım gidermemesi ve tırnaklarım kesme­mesinin hikmeti ile ilgili olarak Sindi: Bir kavle göre kurban sahibinin kendisini ihrâmlı kimselere benzetmesidir. Diğer bir görü­şe göre amaç, vücûdun bütünüyle cehennem ateşinden âzadlanması-dır, der.

Şafii bu hadisi bayramda kurban kesmenin vâcib olmadığı­na delil saymıştır. Çünkü hadîste "...kurban kesmek isterse..." ifâ­desi kullanılmıştır. Bu ifâde kurban kesmenin isteğe bağlı olduğunu gösterir.

Sindi bu nokta ile ilgili olarak da: Eğer biz Hanefiler kurbanın herkese vâcib olduğunu söyleseydik, bu hadis görüşümüzü reddederdi. Ama biz kurbanın zenginlere vâcib ve zengin olmayan­lara mendub olduğunu söyleyince bu hadis, bizim aleyhimizde bir de­lil olmaz, der. [35]



12- Bayram Namazından Önce Kurban Kesmenin Yasaklığı Babı





3151) Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anAJ'den rivayet edildiğine göre :

Bir adam kurban bayramının ilk günü, yâni bayram namazından önce kurban kesti. Sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ona (kurban kesmeyi) iade etmesini (yâni yeniden kurban kesme­sini) emretti."



3152 Cündeb (bin Abdillah bin Süfyân) el-Becelî (Radtyaltâhü anh)'-den; Şöyle demiştir :

Ben Kurban bayramının ilk günü Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idim. Bâzı kimseler kurbanlarını bayram namazından önce kestiler. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu -.

«Sizden kim kurbanını bayram namazından önce kesti İse kur­banını iade etsin (yani yeniden kurban kessin). Kim de henüz kes­memiş ise Bismillah diyerek kessin.»"



3153) Uveymir bin Eşkar (Radtyallâhü anh)'dea rivayet edildiğine göre kendisi kurbanını bayram namazından önce kesmiş, sonra durumu Peygam­ber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)ye arzetmiş. Bunun üzerine Peygamber (Sallal­lahü Aleyhi ve Sellem) :

«Tekrar kurban kes» buyurmuştur.*'

Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun râvlleri sıka (güvenilir) kimse­lerdir. Fakat sened munkati (kesik)dir. Çünkü el-Hâfız bin Hacer, Abb&d bin Te-mîin'in Uveymir bin Eşkar'den hadis işitmediğini söylemiştir.



3154) Ebû Zeyd el-Ensârî (Radtyallâhü aw*)'den; Şöyle demiştir:

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ensâr'ın evlerinden bi­rinin yanından geçti de pişirilmekte olan et kokusunu duydu da bu­nun üzerine:

«Şu boğazlayan adam kimdir?» diye sordu. Bizden bir adam Onun huzuruna çıkarak t

Benim, Yâ Resûlallah. Çoluk çocuğuma ve komşularıma (et) ye­di re yi m diye ben bayram namazını kılmadan önce kurbanımı boğaz­ladım, dedi. Resul i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de adama yeniden kurban kesmesini emretti. Adam da:

Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki (kur­ban edeceğim başka hayvan) yoktur. Benim yanımda ceza* (yâni yaş­ça küçük hayvan) veya kuzudan başkası yoktur, dedi. Resul i Ekrem

(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :

Cezaa'yı boğazla, fakat cezaa, senden sonra hiç kimse için kifa­yet etmez (yâni kurban olamaz), buyurdu. [36]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ Empty
MesajKonu: Geri: ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ   ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ Icon_minitimeC.tesi Mayıs 08, 2010 4:23 am

İzahı





E n e s (Radıyallâhü anh) 'in hadisini Buhârî ve Müs­lim de rivayet etmişlerdir.

C ü n d e b (Radıyallâhü anh) 'in hadisini bunlarla beraber N e -s â i de rivayet etmiştir.

Zevâid nevinden olan U v e y m i r (Radıyallâhü anh)'in ha­disini îbn-i Hibbân da rivayet etmiştir.

Ebû Zeyd (Radıyallâhü anh)'in hadîsinin Zevâid nevinden olduğuna dâir bir kayıt bulunmamakla beraber, buna Kütüb-i Sit-te'nin kalanlarında rastlayamadım.

Son hadiste geçen "Hamel" kuzu demektir.

Ceza' ve Cezaa yaşça küçük deve, sığır ve davar hakkıda kul­lanılan birer kelimedir. Ceza' erkeğine, Cezaa da dişisine denilir.

Bu kelime, beş yaşına girmiş deve, cumhura göre iki yaşına gir­miş sığır, M â 1 i k' e göre üç yaşına basan sığır, altı ayını doldur­muş olup bir yılını doldurmuşundan farksız görülen kuzu ve âlim­lerin ekserisine göre henüz iki yaşına basmış keçi oğlağı, Şafii-ler'e göre henüz üç yaşına girmemiş keçi oğlağı hakkında kulla­nılır. Başka görüşler de vardır.

Deve, sığır ve keçinin cezaa denilen küçük yaştakilerden kurban olamaz. Bu hususta âlimlerin ittifakı vardır. Koyundan olan cezaa ise cumhura göre kurban olabilir. îbn-i Ömer ile ZührS buna karşı çıkmışlardır.

Son hadîste Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm), ensarî olan zâta mahsus olmak üzere cezaa'yı kurban etmesine izin vermiş­tir. Bu ruhsat özel olduğuna göre ensârî'nin kesmek istediği cezaa, muhtemelen keçi oğlağıdır. Ya da sığır veya devedendir. Çünkü ko­yun nevinden olan cezaa, yâni en az altı ayım doldurmuş ve bir yı­lını doldurandan farksız olan kuzuyu kurban etmek meşrudur, hat­tâ bâzı âlimlere göre daha faziletlidir. Bu konu bu kitabın yedinci babında rivayet edilen 3138 - 3141 nolu hadislerin izahı bölümünde etraflıca izah edilmiştir.

E 1 - H â f ı z, el-Fetih'te : Ebû Zeyd el-Ensâri' nin hadîsinde, yâni 3154 nolu hadîsimizde sözü edilen ensârî adamın Ebû B ü r d e olduğu yorumu yapılır. Çünkü Ebû Bürde ensâr'-dandır, der' Ebû Bürde (Radıyallâhü anh)'m kesmesine izin verilen kurbanlığının keçi oğlağı olduğu Ebû Dâvûd ile Bu­hârî' nin rivayetlerinde belirtilmiştir.

E 1 - H â f ı z' in yorumlamasına göre bu hadiste geçen Cezaa, keçi oğlağı mânâsına yorumlanır. [37]



Bu Babın Hadîslerinden Çıkan Fıkıh Hükmü





Kurban kesme zamanı, Kurban bayramı namazından sonra girer. Bayram namazından önce kesilen kurban, kurban sayılmaz. Böyle yapan bir kimse kurbanını iade etmekle, yâni tekrar kurban kesmek­le mükelleftir. [38]


Âlimlerin Bu Husustaki Görüşleri





1. Hanefi mezhebine göre kurban kesme zamanı şehirlerde ve şehir hükmünde olan yerlerde bayram namazı kılındıktan sonra başlar. Şayet böyle bir yerde herhangi bir sebeble bayram namazı ki-lınmazsa, bayramın ilk günü öğle namazı vaktinin girmesiyle kur­ban kesme zamanı başlamış olur.

Göçebe hayatı yaşayan kimseler ile köylerde ikâmet edenler bay­ram namazı kendilerine vâcib olmadığı için bayramm ilk günü fecir doğduktan sonra kurban kesebilirler. Çünkü böyle kimseler kurban kesmekle meşgul olmaları, onları vâcib olan başka bir ibadetten ala-koymaz.

Bir kimse yukarda belirtilen vakit girmeden önce kurban keser­se, onun kestiği kurban sayılmaz. Dolayısıyla yeniden kurban kes­mekle mükelleftir. Yâni şer'an zengin sayılıyorsa yeniden kurban kesmesi vâcibtir.

2. Şafiî, Dâvûd ve Îbnü'l-Münzir'e göre bay­ramın ilk günü güneş doğduktan sonra bayram namazını kılmak ve iki hutbe okumak için gerekli sürenin geçmesiyle kurban kesme za­manı girmiş olur. Bu zaman girdikten sonra kesilen kurban geçerli­dir. İster henüz imâm bayram namazını kıldırmış olsun veya olma­sın, keza kurban sahibi bayram namazını henüz kılmamış ise de hü­küm aynidir. Bu hüküm hususunda köylü veya şehirli ayırımı yoktur. Keza misafir ile memleketinde ikâmet eden arasında da bir fark yok­tur. En faziletlisi ise kurban sahibinin imâmla beraber bayram na­mazını kıldıktan sonra kurban kesmesidir.

3. M â I i k' e göre kurban kesme zamanı bayram namazı ve hutbesinden sonra girer. İmâm kurban kesecekse, bayram namazı ve hutbesinden sonra önce kendisi kurban keser. Bundan sonra kişiler kurbanlarını kesebilirler. Şayet bir kimse namazdan veya hutbeden önce ya da imâmdan önce kurban keserse, onun kestiği kurban sa­yılmaz. Şayet imâm kurban kesmeyecek ise onun kurban kesmesi süresi kadar bir zaman geçtikten sonra cemâat kurbanlarım keser­ler. Bu hüküm hususunda köylü ve şehirli, ayırımı yoktur.

4. Ahmed, Evzâi, İshâk ve Hasan-i B a s r i' -ye göre imâm bayram namazını kıldırdiktan sonra kurban kesme za­manı girmiş olur. Köylü ve şehirli farkı yoktur. [39]


Kurban Bayramının Kaçıncı Gününe Kadar Kesilebilir ?





Âlimler arasında bu hususta da ihtilâf vardır. Şöyle ki:

1. Hanefiler, Mâlik, Ahmed ve Sevri'ye göre kurban, bayramın üçüncü günü akşamına kadar kesilebilir. Da­ha sonra kesilemez. Bu görüş, Ömer, oğlu Abdullah ve Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anhüml'den de rivayet olunmuş­tur.

2. Şâfiiler ve Zâhiriyye mezhebi mensublanna gö­re ise kurban, bayramın dördüncü günü akşamına kadar kesilebilir. Daha sonraya bırakılamaz. Ali, Cübeyr bin Mut'im, lbn-1 Abbâş (Radıyallâhü anhüm) ile Ata, Hasan-İ Basri ve Ömer bin Abdilazîz' den de bu görüş riva­yet olunmuştur.

Yukarıdaki görüşlerden başka görüşler de vardır. Onları buraya aktarmaya gerek görmüyorum.

Hanefiler, Şafii, îshâk ve Cumhura göre kurbanı geceleyin kesmek caiz ise de mekruhtur, tfu görüş Ahmed' den de rivayet edilmiştir. [40]


13- Kurbanını Kendi Eliyle Kesen (Kimse Hakkında Gelen Hadîsleri Babı





3155) Enes bin Mâlik (Radıyattâhü anh)'den; Şöyle demiştir:

And olsun ki ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SeIIem)'i aya­ğını kurbanının (sağ) yanına basarak, kendi eliyle onu boğazlarken gördüm."



3156) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"in müezzini Sa'd (bin Aiz el-Karaz) (Radıyallâhü anh)*den rivayet edildiğine göre :

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), kurbanını Zürayk oğul­ları yolu olan sokağın kenarında kendi eliyle, keskin bir bıçakla bo­ğazladı." [41]



İzahı





Enes (Radıyallâhü anh)'ın hadisinin bir benzen 3120 numa­rada geçti. Gerekli bilgi orada verildiği için burada aynca izahat vermeye lüzum görmüyorum.

Hadisler, kişinin kendi kurbanını kendi eliyle kesmesinin müs-tehabhğına ve boğazlarken sağ ayağını kurbanın sağ yanına basma­sının da müstehablığına delâlet eder.

Kişinin kurban kesmeyi beceremediği takdirde başkasına vekâ­let vermekle beraber, kendisinin de hazır bulunması müstehabtır. Ni­tekim Tabarâni ile Hâkim'in İra rân bin Hu­şa y n (Radıyallâhü anh)'den rivayet ettikleri bir hadîse göre Re-sûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm) kızı F â t i m e (Radıyal­lâhü anhâ) 'ya kurbanı kesilirken başında hazır bulunmasını emrede­rek faziletini beyân buyurmuştur.

Sa'd (Radıyallâhü anh) 'in hâl tercemesi 710. hadis bölümün­de geçmiştir. [42]


14- Bayramda Kesilen Kurbanların Derileri Babı





3157) Alî bin Ebî Tâlib (Radıyallâhü anh)'Atn rivayet edildiğine göre:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kendisine. Haremi Şe­rife (Veda Haccında) sevkettiği bütün kurbanlarının etlerini, deri­lerini ve çullarını fakirlere dağıtmasını emretmiştir." [43]



İzahı





Bu hadisin benzen 3099 numarada geçmiştir. Harem-i Şe­rife gönderilen veya orada satın alınıp boğazlanan kurbanlar ile diğer memleketlerde kurban bayramında kesilen kurbanların etleri, derileri ve çulları hakkındaki hükümler aynıdır. Orada gerekli bilgi verilmiştir. Hulâsası şudur; Kurbanların etleri, derileri ve çullan sa­tılamaz. Cumhur ve dört mezheb imâmlan bu konuda ittifak halin­dedir.

Bayramda kesilen kurban etinden bir mikdarım yemek, bir kıs­mını konu komşuya hediye etmek ve bir kısmını da fakirlere dağıt­makla ilgili izah bundan sonra gelen 3158. hadisin izahı bölümünde verilecektir. [44]



15- Kurban Bayramında Kesilen Kurbanların Etlerinden Yemek Babı





3158) Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet edildi­ğine göre :

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kurban ettiği her deve­den bir parça etin alınmasını emretti. (Toplanan) etler bir çömleğe konulup pişirildi. Sonra Resul i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve beraberindekiler etten yediler ve et suyundan içtiler."

Not: Bu senedin râvllerinin sıka (güvenilir) zâtlar olduğu, Zevâid'de bil­dirilmiştir. [45]



İzahı





Bu hadîs Zevâid nevinden sayılmıştır. Ancak bu hadîste bildiri­len hüküm Câbir (Radıyallâhü anh) 'm 3074 nolu hadîsinde de belirtilmiştir.

Hadîs, kişinin kendi kurbanlarının etlerinden yemesi ve et suyun­dan içmesinin müstehablığına delâlet eder.

Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâmî bilindiği gibi yüz aded kurbanı Veda haccmda Mekke'ye göndermişti ve bunlardan bi­rer parça etin alınıp çömlekte pişirilmesini emretmiş. Sonra kendisi ile, kurbanlara ortak kıldığı A 1 i (Radıyallâhü anh) bu etlerden yemişler ve suyundan içmişlerdir. Et suyundan içmelerinin hikmeti, bütün kurbanların et suyundan içmiş olmalandır. Çünkü yüz deve­nin birer parça etleri ayni çömlekte pişirildiği zaman her devenin etin­den birer lokma yemek çok güçtür, hattâ mümkün değildir, denile­bilir. Fakat etlerin suyu birbirine kanştığı için, içilen su bütün kur-banlann et suyundan sayılır. Böylece her kurbandan bir mikdar alın­mış olur.

Hadis, kişinin kestiği kurbanın etinden bir mikdarım yemesi ve suyundan içmesinin müstehablığına delâlet eder.

Kurban etinin ne mikdan dağıtılmalıdır?

Âlimlerin bu husustaki görüşlerinin özeti şöyledir:

1. Hanefi mezhebine göre, kurban etinden sadaka olarak dağıtılacak mikdarın etin tamamının üçte birinden az olmaması müs-tehabtır. Bunun dışında kalan üçte ikinin ne kadannı konu komşuya hediye etmesi ve ne kadannı yemesi hakkında bir sınırlama yoktur.

2. Şafii mezhebine göre etin çoğunu sadaka olarak dağıt­mak mûstehabtır. Faziletin en alt derecesi ise kurban sahibinin etin üçte birini sadaka etmesi, üçte birini hediye etmesi ve üçte birini ye-mesidir.

Bü mezhebe göre, tâyin edilen fazilet dereceleri konusunda Ah-m e d de aym görüşe katılmıştır.

3. Mâliki mezhebine göre; kişi kendi kurbanından yemeli,

bi# mikdarım sadaka ve bir kısmını da hediye olarak dağıtmalıdır.

Böyle yapması mendubtur. Ancak kendi çoluk çocuğuna ayıracağı mikdar ile dağıtacağı mikdar üçte bir veya başka bir ölçü ile sınırlı değildir. [46]


16- Kurbanların Etlerini (Üç Günden Fazla) Saklamak Babı





3159) Âişe (Radtyallâhü anhâ)'dan rivayet edildiğine göre:

Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), halkın maddi sıkıntısı nedeniyle kurbanların etlerini (saklamayı) yasaklamış. Sonra (sıkın­tı kalmayınca) kurban etleri (ni saklamak) hakkında ruhsat vermiştir.



3160) Nübeyşe (bin Abdİllah bin Amr) (Radtyallâhü öwA/den ri-vâyet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyur-muştur :

Ben sizi uç günden fazla kurban etlerinden (yâni saklayıp yemek­ten) menetmiştûn. Bundan sonra yeyiniz ve saklayınız.»" [47]



İzahı





Âişe (Radıyallâhü anhâ)'nın hadîsini N e s â i de rivayet etmiştir. Nübeyşe (Radıyallâhü anh)'nın hadisini Ebü Dâvûd, Şafii, Ahmed ve Dârimi de rivayet etmiş­lerdir.

Bu hadîsler, Resûl-i Ekrem (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm)'in fakir­lere olan merhametine, kurban etinden sahibinin yemesinin ve üç günden fazla bir süre ile saklamasının mübahhğma, üç günden faz­la süre ile sahibi tarafından saklanması, yâni daha sonraki günlerde yemek üzere geriye bırakmasının yasaklığma dâir daha önce konan hükmün yürürlükten kaldırıldığına delâlet eder.

Sahâbîler, Tabiîler ve İmamlar, bu görüştedirler. Yâni saklama yasağının kaldırıldığına hükmetmişlerdir. Cumhurun görüşü böyledir. Yalnız Ali ve İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâ) 'nın söz konusu yasağın neshedilmediğine, yâni kaldırılmadığına hükmettik­leri rivayet olunmuştur. Bu iki sahâbînin yasağın kaldırılmasına dâir buyurulan talimatı işitmemiş olmaları muhtemeldir.

Kurban etinden yeyiniz, mealindeki emir, cumhura göre mendub-luk içindir, vâciblik için değildir. Yâni kişinin kendi kurbanından ye­mesi mendubtur, vâcib değildir. Selef âlimlerinin bâzısı ile Şafiî-1 e r' in bâzısı anılan emrin vâciblik için olduğunu söylemişlerdir. Bu görüşe göre kişinin kendi kurbanının etinden yemesi vâcib olur. [48]



17- Kurbanı Musalla'da (Yani Bayram Namazı Kılınan Alanda) Kesmek Babı





3161) İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre:

Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), kurbanım musalla'da (yâni bayram namazını kıldırdığı alanda) boğazlardı." [49]


İzahı





Bu hadisi Buhâri, Ebü Dâvüd, Nesâi ve Ah-m e d de rivayet etmişlerdir. Hadis, kurbanın bayram namazının kılındığı yerde boğazlanmasının müstehabhğına delâlet eder. Bunun hikmeti kurbanın fakirlerin gözleri önünde kesilip onların rahatlıkla yararlanmasını sağlamaktır.

M â 1 i k' e göre musalla'da kurban kesmek yalnız imâm, yâni devlet temsilcisi için sünnettir. Bunun hikmeti de halkın ondan son­ra kurban kesmeye başlamasıdır. Çünkü M â 1 i k ' e göre imâm kesmedikçe, halk kesmeye başlayamaz. Mâliki mezhebinin meş­hur kavline göre ise herkesin kurbanını musalla'da kesmesi sünnet­tir, îmâm için daha kuvvetli sünnettir.

Cumhurun görüşü de böyledir. Yâni herkesin kurbanını musal­lada kesmesi sünnettir. N e v e v i' nin beyânına göre kişinin ken­di kurbanını kendi ev halkının huzurunda ve evinde kesmesi daha fa­ziletlidir. [50]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ADÂHÎ (KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNDE KESİLEN KURBANLAR) BÖLÜMÜ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» KURBAN BAYRAMI ....
» Kurban Bayramı Nedir?
» Kurban ve Kuraban Bayramı
» Kurban bayramı mesajları
» Kurban Bayramı Güzel Sözler

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa ( SAV) Hakkında Herşey

 :: Hz. Peygamber Efendimiz'in Hadisi Şerifleri Hakkındaki Eserler :: İbni Mace
-
Buraya geçin: