iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Gaflet...........

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gespenst
Administrator

Administrator
gespenst


Mesaj Sayısı : 1393
Kayıt tarihi : 23/07/09
Yaş : 44
Nerden : ANKARA

Gaflet........... Empty
MesajKonu: Gaflet...........   Gaflet........... Icon_minitimePerş. Mart 11, 2010 3:44 pm

Gaflet

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ve her kim beni anmaktan kaçınırsa artık şüphe yok ki, onun için pek dar bir maişet vardır ve onu Kıyamet gününde kör olarak haşrederiz." (Taha; 124)
Allah"ın hidayet kaynağı, O"nun Kur"an"ına uymak ve Peygamberi"ne tabi olmaktır. Demek ki kim Allah-u Zülcelal"in ipine sımsıkı sarılırsa, onun için ne dünyada, ne de ahirette bir zarar yoktur. Onun vücudu, sakız gibi parça parça da olsa, o yine de kârdadır. Yeter ki insan imtihanını kazansın. İnsan ruhunu samimi olarak, Allah"a feda ettikten sonra her şey ona kolay gelir.
Süfyan-ı Sevri, kendi zamanının büyük alimlerindendi. O kadar alimdi ki, diğer alimler ve insanlar, fetva sormaya onun yanına gelirlerdi. O şöyle demiştir:
"Ben Kur"an okurken, bir ayetten diğer bir ayete geçmeyi istemiyorum. Çünkü bir ayeti okurken, o ayetin bana emrettiği şeyi düşünmem gereklidir."
Biz ise maalesef düşünmüyoruz. Allah-u Zülcelal"in emir ve nehiyleri düşünmemiz lazımdır. Bu ayet bana ne emrediyor, ne yapmam lazımdır, diye düşünmeliyiz.
Okuduğumuz ayet-i kerimede, Allah-u Zülcelal"in bizden ne istediğini düşünmeliyiz. Allah-u Zülcelal bu ayetle, Kur"an"dan, gafil olanlar için kıyamet gününde çok dar, çok sıkıntılı bir geçim olduğunu beyan etmiştir. Bunun için, Süfyan-ı Sevri"nin buyurduğu gibi bir ayet-i kerimeyi, bir hükmü okuduğumuz zaman, onu derinlemesine düşünmeli, Rabbimizin bizden ne istediğini, tefekkür etmeli, çabuk çabuk diğer ayetlere geçmemeliyiz.
Yine Süfyan-ı Sevri şöyle demiştir: "Benim dünyada en çok korktuğum şey, hadis-i şerif öğrenip de, daha sonra onunla amel etmemektir."
Hakikaten insanın, Hz. Peygamber (S.A.V)"in hadis-i şeriflerini okuyup öğrendikten sonra, onu tatbik etmesi lazımdır. İnsan ilmiyle amel etmelidir. Geçenlerde bir mü"min kardeşimizin söylediği şu söz hakikaten çok yerindedir: "Bu Sadat-ı Kiram, bizim ya cennete veya cehenneme gitmemize sebep olacaklardır." Arkadaşları ona: "Niçin?" diye sorunca, o şöyle demiştir: "Sadat-ı Kiram, hiç bir şey bırakmamak suretiyle her şeyi bize söylemektedirler. Biz de bunları bilip de icaplarını yerine getirmez, onlar gibi davranmazsak, cehenneme gideriz. Fakat, onların söylediklerini yerine getirir, onlar gibi davranırsak, cennete gideriz."
İnsan ilim öğrendikten sonra, elinden geldiği kadar, o ilmi tatbik edip amel yapmalıdır. Tabi, biz ne kadar amel etsek de Allah"ın hakkını yerine getiremeyiz. Takatımız yettiği kadar, kuvvetimizi Allah yolunda sarf etmemiz lazımdır. Herkes ben cennetin ve cehennemin olduğunu biliyorum demektedir, hepimiz bunu biliyoruz. Fakat sadece bilmek yeterli değildir.
Bazı insanlar dünya maişetinin (geçiminin) sevgisiyle sarhoş olmaktadırlar. Bunu da hepimiz görüyoruz. Tüccarlar sabahtan akşama kadar çalışmakta, bazıları işiyle uğraşmaktan rahat bir yemek bile yiyememektedirler. Hatta hesaplarını bitiremeyip akşam da onunla biraz meşgul olup uyumakta sabahleyin yine aynen bu şekilde devam ederek işleriyle meşgul olmakta, böylece dünya işinin sevgisi onları sarhoş etmektedir.
İşte Hz. Peygamber (S.A.V) 1400 küsür sene önceden bizim bu zamanımızı görmüş, bizi ikaz etmiştir.Bir gün Hatem-i Esam, bir zâta: "Nasılsınız?" dedi. O da: "Selamet ve afiyetteyim." deyince, Hatem-i Esam şöyle dedi: "Selamet ancak sırat köprüsünü geçtikten sonra olur. Afiyet ise cennette bulunmandır."
İnsan, günah işlemediği zaman ebedü"l-ebed baki olan hayatı afiyetle geçecektir. Hakiki afiyet odur. Bu dünyanın bir kaç günlük afiyeti hakiki afiyet değildir. Çünkü öleceksin, o afiyet de nihayet bitecek!
İnsan ahirette ebedü"l-ebed baki olan hayatta azap içinde olursa, bu dünyanın afiyetinin ona faydası nedir? İşte o zatlar böyle düşünüyorlardı. Allah bizi onların hayrından mahrum etmesin.
Eğer, "Ne yapalım bu ahir zamanda günahlar çoğalmış, kendimizi muhafaza edemiyoruz" dersek, Allah-u Zülcelal"in merhamet kapısı, tevbe kapısı vardır. Maalesef bundan da çok gafiliz.
Hatem-i Esam, Şakik-i Belhi"den şöyle rivayet ediyor: "Bütün insanların listesi, günde yedi defa, şeytanın önüne gelir. Ve şeytan listeyi gözden geçirir. Orada bir kişinin, tevbe ettiğini görürse, bağırır çağırır. Bütün zürriyeti: "Bizim reisimizin başına büyük bir bela geldi, herhalde büyük bir olayla karşılaştı!" diye başına toplanırlar. Ona: "Ne oldu?" diye sorarlar. O da: "Filan adam tevbe etti, Allah da onun günahlarını af etti." der. "Onu tevbesinden döndürmenin çaresi nedir? Ona ne hile yapabiliriz?" diye sorarlar.
"Onun arkadaşlarından, komşularından, dostlarından, sizinle beraber olan bir kişi yok mu?" der. Onlar: "Var!" derler. İnsanlardan da şeytan vardır. Görünmeyen şeytan, vesvese ile insanı yoldan çıkarır. İnsan şeytanları ise direk zahiri olarak arkadaşının elini tutup onu günaha götürür. Hırsız olan bir kimsenin arkadaşını hırsızlığa götürdüğü gibi... İşte o da şeytandır. Şeytan yardımcılarına: "Hemen onun o arkadaşına gidin!" der. Onun o arkadaşını kandırırlar ve arkadaşı, onu tevbeden vaz geçirmek ve aldatmak için çeşitli çarelere başvurur. Eğer tevbe eden kişi, kötü arkadaşları, çeşitli sebepleri bahane ederek, onu tevbesinden vazgeçirmek için uğraştıkları zaman: "Hayır, ben ölsem de tevbemden vazgeçmem!" derse, hüsrana uğrarlar ve o kişi de ebedi saadete kavuşur. Eğer onların hilelerine kanarak, tevbesinden dönerse, o da onlar gibi helak olacaktır. Tevbe bizim düşmanımız olan şeytana çok ağır gelir. Çünkü tevbe, insanın kurtulmasına sebeptir. İnsan tevbe ettikten sonra da ahiret işlerine önem vermelidir.
Hamid el-Rıfat isminde bir zat şöyle anlatmıştır: "Bir gün merkebe buğday yükledim, değirmene götürdüm. Buğdayı merkebin sırtından indirince, merkeb kaçıp gitti. Benim de, bir komşum vardı. Bana gelerek: "Bugün toprak sulama sırası senin, toprağını sula, yoksa sıranı kaçırırsın." dedi. O gün de cuma idi. Kendi kendime: "Bana göre cuma namazını kılmak en iyisi..." dedim. Herşeyi bırakıp gittim. Cuma namazını kıldım. Eve döndüğüm zaman gördüm ki, buğday öğütülmüş, ekmek pişmiş, toprak sulanmış ve merkeb eve dönmüş. Kadınıma: "Bu kadar iş nasıl görüldü?" diye sordum. Kadınım bana: "Komşumuz değirmene gitmiş bizim çuvalları kendi çuvalları sanarak içindeki buğdayı öğütmüş, eve geldiği zaman çuvalların bizim olduğunu anlamış ve bize getirdi. Suya gelince, komşumun toprağından taşmış gelip bizim yeri sulayıp doldurmuş..." dedi. Bu olup biten işleri gördükten sonra, artık dünya işlerimi dert edinmedim, kendimi devamlı ibadete verdim."
İşte Allah-u Zülcelal"in ibadetini tercih etmek böyledir. Bazı büyük zatlar şöyle demiştir: "Eğer Allah-u Zülcelal bir kulun iki rekat namazını kabul ederse, o namaz ahiret günü ona yeter." Yani yapılan ibadet ne kadar az da olsa, Allah-u Zülcelal"in yanında çok sayılır.
Denildiği gibi, şeytan insanoğluna öyle bir düşmandır ki; kulun, kulluk vazifesini yaptırmamaya çok gayret gösteriyor. Anlatıldığına göre, Ebu Zekeriya isimli bir zat sekarat esnasında idi. Kendisine yakın bir dostu geldi ve bu ölüm halinde ona kelime-i şehadeti telkin etti. Ne var ki, Ebu Zekeriya bunu demeyip yüzünü başka tarafa çevirdi. İkinci telkini yaptı, yine yüzünü başka tarafa çevirdi. Üçüncü telkini yaptı, yine yüzünü başka tarafa çevirdi ve: "Demeyeceğim!" dedi. O yakın dostu, onun bu halde gitmesinden korktu. Aradan bir saat geçtikten sonra, Ebu Zekeriya"ya bir hafiflik geldi, gözlerini açtı ve: "Bana bir şey dediniz mi?" diye sordu. Onlar: "Evet" dedik. "Sana üç kere kelime-i şehadet telkin ettik. Ama sen ikisinde yüzünü çevirdin, üçüncüsünde ise: "Demeyeceğim!" dedin."
Bunu dinledikten sonra şöyle anlattı: "Bana iblis şeytan geldi, elinde bir bardak su vardı. Sağıma durdu, bardağı oynatarak: "Suya ihtiyacın var mı?" diye sordu. Kendisine: "Hayır!" deyince, şeytan: "İsa, Allah"ın oğludur diye söyle!" dedi. Ondan yüzümü çevirdim. Sonra ayak ucumdan geldi ve aynı teklifi yaptı. Üçüncüsünde ise: "Allah yoktur diye söyle!" dedi. Ama ben ona: "Demeyeceğim!" dedim. Bunun üzerine bardağı yere vurdu, kaçıp gitti. İşte ben, ondan yüzümü çeviriyordum. Size değil onun teklifine: "Demeyeceğim!" diyordum."
İşte insan sekarat esnasında iken, canı öyle çok su istiyor ki; o anda bütün dünyanın denizlerini içirseler, yine de o insan suya kanmaz. O anda insanda şuur kalmıyor. Eğer Allah-u Zülcelal o anda insana kuvvet vermezse, o kimsenin sonu tehlikelidir. İnsan samimi olarak kalbini Allah-u Zülcelal"e bağlarsa ve Allah-u Zülcelal"in kuvveti de onun arkasında olursa, hiç bir güç o kimseye karşı koyamaz.
Allah-u Zülcelal böyle merhamet sahibidir. Allah-u Zülcelal, kulundan daima alçak gönüllülükle yalvarmasını istemiştir. Bazı alimlerin belirttiğine göre, Allah-u Zülcelal semavi bir kitapta şöyle buyurmuştur: "Benden korkarak ağlayan kulumu mutlaka azabımdan korurum. Benim korkumla ağlayan kulu mutlaka cennetimde güldürürüm."
Muhammed İbn-i Munzir ağladığı zaman gözyaşları ile sakalını ve yüzünü sıvazlayarak: "İşittiğime göre gözyaşının değdiği yeri cehennem ateşi yakmayacaktır." derdi.
İşte bu gibi fırsatlar elimizdedir. Bazı evliyaların: "İnsanın korkudan ağlaması, bizim bu zamanımızdaki gibi paslı kalple olmaz." dediği gibi, bunları içimizden gelerek, halis kalp ile yapmamız gerekir.
Hz. Ali (K.V) şöyle buyurmuştur: "Ben kendi nefsimi yeşillik olan bir yerdeki bir koyun sürüsü gibi görüyorum. O sürüdekiler nasıl yeşilliğe doğru kaçıyorsa, ben de nefsimi günahlara düşmesin diye her an bekliyorum… Nefsinin azgınlıklarını terbiye eden kimse rahmet kefenine sarılarak, azizlerin toprağına defnedilir. Bunun aksine kalbinin iyiliklerini öldüren kimse de, lanetlenmiş kefene bürünerek, azab göreceklerin toprağına defn edilir."
Mutmainne nefsin sahibi Allah"ın arslanı olan Hz. Ali"nin bu sözü bizim için çok büyük bir ibrettir.
Bir zamanlar bir sultan vardı. Onun amcasının oğlu ona hizmetçi idi. Bir gün kendi kendine: "Ben hergün ona hizmet ediyorum, fakat elime birşey geçmiyor. Bir de Allah-u Zülcelal"e hizmet yapayım." diyerek camiye ibadet yapmaya gitti. Birkaç gün ibadetle meşgul oldu ve sultanın yanına gitmedi. Sultan ise birkaç arkadaşıyla beraber onun yanına gelerek: "Ey amca oğlu sana ne oldu. Neden beni terkettin?" diye sordu. O ise şöyle cevap verdi: "Ben sana hergün nöbetçilik yapıyordum. Fakat sen birgün bile bana istirahat vermedin. Bak ben, Allah-u Zülcelal"e iki rekat namaz kılıyorum, daha sonra o bana istirahat veriyor. Sen uyurken ben sana nöbetçilik yapıyordum. Şimdi ise ben Allah"a ibadet ediyorum, Allah bana nöbetçilik yapıyor."
Hakikaten böyledir. Bu dünya hizmeti nedir ki? Şimdi biz ona hizmetçiyiz. Halbuki dünyanın bize hizmetçi olması gerekir. Dikkat edersek, dünya ehli dünyaya hizmetçidirler. Daima gece gündüz dünyanın hizmetinde bulunuyorlar. Hatta yemek yiyecek vakit bile bulamıyorlar. İşte dünyaya o kadar hizmetçidirler. Sonuçta her insan ölecek ve çıplak olarak dünyadan ayrılacaktır.
Hülasa ve netice olarak kendime ve size; Allah için şöyle tavsiye de bulunuyorum: "Zamanımızı değerlendirelim ve düşmanlarımıza aldanmayalım. Kendimizi Allah-u Zülcelal"in rahmetine müstehak edelim." Allah-u Zülcelal öyle merhamet sahibidir ki; insan daima O"nun merhametinden bahsetmek istiyor. Çünkü O"nun merhameti olmazsa, hiçbir mahlukat kendisini kurtaramaz.
Rivayet edildiğine göre, kıyamet gününde bir insanın cehenneme atılması için emir gelir. O kimse, yolun üçte birine geldiği zaman, dönüp arkasına bakar. Yolun ortasına geldiği zaman, yine dönüp arkasına bakar. Yolun üçte ikisine geldiği zaman, yine dönüp arkasına bakar. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal:
"Onu geri çevirin." buyurur. Daha sonra, onun yolda giderken, neden geri dönüp baktığını sorar. Kul da şöyle anlatır: "Ya Rabbi! Yolun üçte birine geldiğim zaman, şu ayet-i kerimeyi hatırladım: "Rabbin merhamet sahibi, çok bağışlayıcıdır." (Bakara; 173) Ben kendi kendime: "Belki beni bağışlarsın!" dedim. Yolun yarısına geldiğim zaman da, şu ayet-i kerimeyi hatırladım: "Günahları, Alllah"tan başka kim bağışlayabilir ki?" (Al-i İmran; 135) Ben yine kendi kendime: "Belki beni bağışlarsın!" dedim. Yolun üçte ikisine geldiğim zaman da, şu ayet-i kerimeyi hatırladım ve bu defa ümidim daha da arttı:"De ki: "Ey nefsine uyup, haddi aşan kullarım! Allah"ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Zümer: 53) Bunun üzerine Allah-u Zülcelal: "Gidebilirsin, seni bağışladım." buyurdu.
İşte Allah-u Zülcelal, Öyle merhamet sahibidir. Allah-u Zülcelal"in merhametini kazanmak; ibadet, taat ve zikirle olur. Hiçbirşey yapmadan veyahut günah işleyerek, Allah-u Zülcelal"in rahmetini beklemek çok yanlıştır.
Süfyan-ı Sevri bir keresinde, Hammad ismindeki bir zata: "Acaba Allah benim gibi bir kimseyi affeder mi?" diye sordu. Yani ben Allah"ın hakkını, yerine getiremiyorum, bu sebepten, Allah benim gibi bir kimseyi affeder mi demek istedi. Hammad ona şöyle dedi: "Eğer Kıyamet Günü"nde, beni, annem ve babamın hesaba çekmesiyle, Allah"ın hesaba çekmesi arasında, serbest bıraksalar, annem ve babam beni hesaba çekmesini değil de Allah"ın hesaba çekmesini isterim. Çünkü Allah bana karşı, anne ve babamdan daha şefkatli ve merhametlidir."
Bakınız, anne ve baba küçük çocuklarına ne kadar şefkatli ve merhametlidirler. Allah-u Zülcelal ise kuluna onlardan çok daha fazla merhametlidir. İşte Hammad, bu sözüyle Süfyan-ı Sevri"ye: "Allah bu kadar merhametli iken seni nasıl affetmez" demek istemiştir. Öyleyse, Allah-u Zülcelal kullarına bu kadar merhametli ise, inşaallah bizi de affedecektir.
Allah-u Zülcelal; fazlı, keremi ve ihsanıyla hepimizi bu gaflet uykusundan uyandırıp hakiki nasuh tevbesi ederek, o büyük merhamet kapısını bütün mü"min kardeşlerimize nasip etsin...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gaflet...........
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Gaflet.....
» Kötü bir manevi hastalık Gaflet

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

İslamiyet ( Her Müslüman 'a Lazım Din 'i Bilgiler )

 :: İslamiyet Genel
-
Buraya geçin: