iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

  Tevbe Sûresi'nin 5. Ayeti Hakkında Bir Soruya Yanıt....

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
MAVİL
Aktif Üye
Aktif Üye
MAVİL


Mesaj Sayısı : 266
Kayıt tarihi : 14/11/10
Yaş : 52
Nerden : izmir

 Tevbe Sûresi'nin 5. Ayeti Hakkında Bir Soruya Yanıt.... Empty
MesajKonu: Tevbe Sûresi'nin 5. Ayeti Hakkında Bir Soruya Yanıt....    Tevbe Sûresi'nin 5. Ayeti Hakkında Bir Soruya Yanıt.... Icon_minitimeSalı Kas. 23, 2010 8:29 am

Tevbe Sûresi'nin 5. Ayeti Hakkında Bir Soruya Yanıt
Hazırlayan: Akhenaton
2. Bölüm
Benzer şekilde; bu "savaşın" emri, öldürmek ve katliam yapmak için verilmemiştir. O zamana kadar hangi şartlarda olursa olsun can almanın yanlış olduğunu düşünen insanlara sıradan bir savaşın açıkça izah edilmesidir. Yine o zamana kadar savaşa tamamen karşı çıkan Müslümanlara başkalarını kendi inançlarına döndürmeye zorlamak için değil; fakat İslâm'a düşmanlık yapan ve bu amaçla da Müslümanlara zulmeden kimselere karşı bağımsızlık kazanabilmek için savaşmaları gerektiği öğütlenmektedir. Kurân-ı Kerîm'deki "Dinde zorlama yoktur." prensibi yerleşinceye ve din, sadece Allah için oluncaya kadar zulmü ortadan kaldırmak için savaşmalıydılar.

Allah, herkes için tek olduğuna göre din de herkese açık olmalıdır. Allah'ın indinde yegâne ölçü, davranışlardaki doğruluktur. Belirli ve âşikâr durumlarda açık ve şerefli bir savaşa emir vardır. Ancak İslam'ın bir din olarak başarı kazanmasında büyük bir unsur olan bazı kısıtlamalar da mevcuttur.

Savaş, cihâdın yollarından biri ve en son başvurulanıdır. Dinî anlamda cihâd, Allah'ın hâkimiyetini kurmak için Müslümanların dinî görevlerini Kurân-ı Kerîm'de istenildiği şekilde yaparak gösterdikleri tüm çabalardır. Bu çabalar ömür boyu sürmedikçe, hayattaki her işe hâkim olmadıkça gerçek Müslüman olunamaz.Bu görev, insanın kalbinden ve aklından başlayarak her alanda ve her ilişkide kötülüğe karşı iyilik için mücâdele etmesi olarak özetlenebilir. Peygamber Efendimiz, şöyle buyurmuştur:

«En büyük cihâd, insanın kendi nefsine karşı yaptığı cihâddır.»

Allah'ın evrensel hâkimiyetine ve ancak bu barış ve kardeşlik diyârının oluşabileceğine imân için yapılacak dâvetin en iyi yolu, adil bir davranıştır. Peygamber Efendimiz, talebelerin ilim öğrenmek için gösterdikleri çabayı ifâde üzere "Cihâd-ı Ekber" kavramını kullanmış ve şöyle buyurmuştur:

«Alimlerin mürekkebi, şehidin kanından mukaddestir.»

Mesela vebâ hastalığı olan bir yerden kaçmak yerine orada kalarak hastalara bakan, ölenleri defneden kimselerin gösterdiği çabalar, şefkatli davranışlar ve zulüm altında gösterilen sabırlar da cihâd olarak kabul edilir. Müslümanlar, Kurân'da ifâde edildiği gibi, sadece "Allah yolunda" savaşırlar. Bu da savunma, zulüm altındaki zâif kimselerin korunması veya kötülüğün ortadan kaldırılması için olabilir. Sadece dinî görüşleri sebebiyle halka karşı tecâzüzkâr bir savaşa izin verilmez.

Cihâd, "Allah yolunda çaba sarf etmektir." Allah yolunu ifâde etmek için bugün modern bir kavram bulmak istersek, "kendini beşerî ilerlemeye adamaktır." diyebiliriz. Fakat bir millet veya cemaat, Müslümanları köleleştirmek, onları yok etmek ve gerçeği silah zoruyla susturmak gibi sollara saparak onlara karşı büyük bir suç içlerse, bütün Müslümanlar için onlara gereken dersi vermek, yani savaşmak farzdır.[17]

Öte yandan Hz. Peygamber dönemindeki uygulamaların bazısı konjonktürel olduğundan günümüzdeki mevcut durum için geçerli olamaz. Geçici hükümlerden kastımız, şartlara bağlı olarak gerektiğinde uygulamaya konulan veya uygulanmayan hükümlerdir. Vahyin ilk dönemlerinde müşriklerin her türlü sözlü ve fiili sataşmalarına karşı sabrın (belli bir süre pasif kalma) tavsiye edilmesi (Kaf Sûresi 39), yeri geldiğinde ise savaşa izin verilmesi [18] bunun en güzel örneğidir. Ehl-i kitapla savaş izni, h. 5. yıldan sonra, gerginlik üzerine ve olağanüstü bir ortamda ve tabiî ki Müslümanların güç ve kudrete ulaştığı bir dönemde gelmiştir. Yahudiler'den eli silah tutanların kılıçtan geçirilmesine dair verilen hüküm de böyledir. Burada ister Yahudi şeriatına göre hüküm verilmiş olsun, ister Peygamber'in siyasi hükmü olsun, günümüzde bu tür bir uygulamanın imkansızlığı ortadadır. Yine fitne (şirk) ile de mücadele edilmesinin istenmesi (Bakara 193; 8 Enfal 39), anlaşmaya uymayan Yahudilerin lanetlenmesi (Maide Sûresi 13) de bu kabildendir. Ancak savaş hükmü orada kalmış bir hüküm değildir, bütün zamanlarda yeri geldiğinde başvurulabilecek bir araçtır. Ama savaş daima en son çaredir, bu durumda en fazla misliyle mukabele tembih edilmiştir, sürekli savaş durumu zaten kabul edilemez. Nihayet Kur'an, bütün iyi niyetli yaklaşıma ve çağrıya rağmen kendi dini sistemine bağlı kalmak isteyenlere müsamahakâr bakmış, bu amaçla Müslüman hakimiyetinde kalanlar için de otoriteye bağlılığın sembolü olarak vergi (cizye) esasını getirmiştir.

Sürekli olan ve geçici olan ayrımı, ayetlerin hükmünü tamamen kaldıran neshe başvurma zorunluluğunu da ortadan kaldırır. Örneğin savaşa izin veren Tevbe suresinin 5. ve 29. ayetlerinden önce ve sonra inen ayetler hesaba katılarak genel bir teori üretilebilir. Bu arada güncelliğini koruyan "dini ötekine tebliğ etme"nin teorik ve pratik yönüne ilişkin esas da görülebilir. Teorik olarak Kur'an bu meselede tebliğin "hikmetle ve güzel öğütle, zaman ve zemine en uygun yol hangisi ise onunla yapılması"nı [19] öngörmektedir. Pratik olarak da Hz. Peygamber'in bu doğrultuda hareket ettiği bilinmektedir.[20]

<< Önceki Sayfa


Kaynaklar
[1] Konyalı M. Vehbi Efendi, 1-2/331
[2] Elmalılı Tefsiri, 2/864-5
[3] Ebû Dâvud, İmâre, 33, bkz. Münâvî, Feyzu`l-kadîr, 6/19; Bağdâdî, Tarîhu Bağdad, 8/170; Aclûnî, Keşfu`l-hafâ, 2/342.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tevbe Sûresi'nin 5. Ayeti Hakkında Bir Soruya Yanıt....
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Tevbe (Berâe) Sûresinin Fazileti
» Ayeti Şerifeler 'in Mucizevi Faydaları
» Tevbe Hakkında Hadis-i Şerifler
» Tevbe Hakkında Hadis-i Şerifler-1
» Tevbe Hakkında Ashab'ın ve Alimlerin Sözleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

Kuran-ı Kerim Hakkında Herşey

 :: Sureler'in Fazileti
-
Buraya geçin: