iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Kâlû-belâ ne demektir?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




Kâlû-belâ ne demektir? Empty
MesajKonu: Kâlû-belâ ne demektir?   Kâlû-belâ ne demektir? Icon_minitimePtsi Ara. 14, 2009 5:58 am

Kâlû-belâ ne demektir?

Bu sözler, Yaratanın yarattıklarıyla; hususiyle insanla olan mukâvelesine ait bir kısım sözlerdir ki, bu mukâvelede: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorulur. Karşılığında da: "Evet, Rabbimizsin" cevabı alınır.

Bu meselenin iki yönü vardır:
1- Bu soru kime ve nasıl sorulmuştur?
2- Ne zaman sorulmuştur?

Birinci şık itibariyle, birkaç mülâhaza arz edilebilir.
1- İnsan henüz hiçbir şey değilken "var olma" emrini alması ve onun da bu emre, "evet" demesi ki; tekvînî mâhiyette bir soru ve cevap ve bir mukâvele sayılır.

2- İnsan atomlar âleminde, hattâ bu âlemin de ötesinde parçacıklardan ibâret iken, her şeyi bir kemâle doğru sevk edip terbiyeye tâbi tutan Rabbülâlemîn, bu parçacıklara insan olma şevkini duyurarak, o istikâmette onlardan bir söz ve mîsâk almasıdır ki; bu da, her zerrenin kendi tâkatinin çok üstünde, Kaf dağından ağır yükleri omuzlayarak, Rabbin "varetme" teklifine "evet" demesinden ibâret sayılabilir.

Bu iki şekilde cereyan eden "soru ve cevap" veya "teklif ve kabûl" söz ve beyânla değil gibidir. Buna binâen, bir kısım tefsirciler bu mukâveleye, temsîli şekilde yapılmış bir anlaşma nazariyle bakmışlardır. Yani, sanki öyle denilmiş, öyle cevab verilmiş ve öyle hukûkî kıymeti hâiz bir sözleşme kabûl edilmiş; yoksa, beyânla ve yazışma ile yapılmış bir akit değildir.

Aslında, binbir çeşit hitab ve binbir çeşit cevap sahibi Rabbin, "hitab ve cevab" indeksini nazara almadan böyle bir hükme varmak, yanlış bir hükümdür. Yeri gelince ona da temas edeceğiz.

3. Bu türlü bir ikrar isteği ve şehadette bulunma sözleşmesi, insanın kendini duyması ve kendinin, kendinden başka bir şey olmadığını anlamasından ibâret, bir nefis marifeti, bir "Nefsini bilen Rabbini bilir" hakîkatini temsil; bir mâhiyet âyinesini seyre koyulma ve bu yolla şuûruna akseden rengârenk hakîkatlerin petekleşmesine şahit olma ve bu şehâdeti ilân etmektir. Ne var ki, bu îcâp ve kabûl; Bu söz verip söz alma, bu duyma ve duyurma, çok açık ve hemen sezilecek gibi de değildir. Belki, çok îkaz ve tenbihlerde duyulup hissedilebilecek şeylerdendir ki; irşâdın ehemmiyeti de, bu noktadan ileri gelmektedir.

Bu sözleşme, kudret ve irâdenin yazdığı muhteşem kitabın mânâsını anlama ve hâdisat satırlarının sırlarını kavrama neticesinde, âdeta bir "icâb ve kabûl" gibidir.

4. Bu sözleşme ve sözleşme içindeki suâl ve cevab, cismâniyâta göre düşünülmemeli ve yine ona göre değerlendirilmemelidir. Hak (C.C) bütün varlıklara, kendi mâhiyetlerine göre emirler verir ve yine mahlûkatdan yükselen sesleri, sadâları dinler. anlar ve yerine göre onları yerine getirir. Kelâmî ıstılahla ifade edecek olursak; insan gibi ayrı ayrı dil ve lehçelerle merâmını ifade eden varlıkların her dediğini anlayan Hz. Allah (C.C), aynı zamanda, öyle ayrı ayrı lisan ve lehçelerle, onlara emirler verir, hakikatleri anlatır; insan ve kâinatı şerh eder; yarattıklarından sözler alır, mîsâklar yapar ve mukâvelelerde bulunur ki, lâfzî kelâm ve beyanla yapılan bunların hepsi "kelâmı lâfzi cümlesindendir. Bir de, bize göre kelâm ve beyân olduğu açık olmayan, hayvanlara olan ilhamdan meleklerin mazhar olduğu ilâhî hitap tarzına kadar, Hakkın bir çeşit konuşması vardır ki, o da, "Kelâmı nefsînin ayrı bir tezâhür ve tecellîsidir.

Allahın, bu çeşit konuşması, insanın kalbine gelen esintilerden, melekler âlemine kadar çok geniş bir dâirede cereyan ediyor olmasına rağmen, her dâirenin "alma ve verme" keyfiyeti başka başka olduğu için, bu dâirelerden herhangi birine gelen mesajı, ondan yükselen söz ve ifadeyi, bir başka dâireye göre ne duymak, ne de tespit etmek mümkün değildir.

Bu îtibarla, Cenabı Hakkın zerrelerle konuşması; sistemlere emirler vermesi; terkipler, tahliller yapması, çok yüce buudlarda cereyan edip durduğundan bizim küçük ölçücüklerimizle tespit edilmesi mümkün olmayacaktır.

Allah (C.C) zerrelerle mukâvele yapacak, moleküllerle mukâvele yapacak, hücrelerle mukâvele yapacak; atomlar âleminde, anne karnında, çocukluk devresinde mukâvele yapacak, fakat biz bunları, kendi ölçülerimiz içinde açık seçik olarak hiçbir zaman tespit edemeyeceğiz.

Hele bu görüşme, insan ruhu ve o ruhta bir mekanizma olan vicdanla olmuşsa...

Binâenaleyh, "elest" bezminde de ruhlar Rable mukâveleye çağrıldılar. Cismâniyet berzâhı arada olmadığı için, her şeyi ayan beyan gördüler ve "evet" diyerek böyle bir mukâveleye imza attılar. Ancak günümüzde çokça bulunduğu gibi bir kısım kimseler, ruh kitabının vicdan bölümünü hiç kurcalamadıkları için böyle bir imzaya ve mîsâka rastlamadılar. Rastlamalarına da imkân yoktu; çünkü o âleme ne bir bakışları, ne de araştırmaları olmamıştı.


M. Fetullah Gülen
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kâlû-belâ ne demektir?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Kâlû Belâyı niçin hatırlamıyoruz...?
» Hadis-i Şeriflerde Belâ-İmtihan
» Günahkar müminlere beddua etmek, bela okumak günah mıdır?
» Tevekkül ne demektir?
» Manevi temizlik ne demektir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

İslamiyet ( Her Müslüman 'a Lazım Din 'i Bilgiler )

 :: İslamiyet Bölümü Soru ve Yardım İstekleri
-
Buraya geçin: