iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ESKİ MISIR DİNİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
haydarı kerrar
Administrator

Administrator
haydarı kerrar


Mesaj Sayısı : 2630
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : ANKARA

ESKİ MISIR DİNİ Empty
MesajKonu: ESKİ MISIR DİNİ   ESKİ MISIR DİNİ Icon_minitimeÇarş. Ara. 02, 2009 6:14 pm

ESKİ MISIR DİNİ
Literatür.
1- Barguit P., Les textes des Sarcophages egyptiens du Moyen Empire, Paris, 1986.
2- Budge Wallis E.A, The Gods of the egyptians, 2 Vol, New York, 1969.
3- Daumas Françoİs, La Civilisation de l'Egypte pharaonique, Paris, 1967.
4- Dunand françoise -Zivie- Coche Christiane, Dieuxet Hommes en Egypte, Paris, 1991.
5- Erman Adolphe, des Pharaons, Paris 1939.
6- Faulkner R., ithe Anrient Egyptian Piramid texts, 2 Vol Oxford 1969.
7- Hornung Erik, les Dieux de l'Egypte, Paris 1986.
8- Kolpaktchy Gregoire, le livre des Mort des anciens egyptiens, Paris 1991.
9- Jacq Christıan, Nefertiti et Akhenaton, Paris 1990.
10- Lalouette Claire, Textes sacres et textes profanes de l'ancienne Egypte, Paris 1987.
11- Leveque J., Sagesses de l'Egypte ancîenne, Paris 1983.
12- Montet Pierre, L'Egiypte eternelle, Paris 1970.
13- Moret Alexandre, le Nil et la civilisation egyptienne, Paris 1929.
14- Rachet M.F. et Guy, Dictionaire dela civilisation egyptienne, Paris 1970.
15- H.J.Schoeps, Religionen Gütersloch 1964, s.78-93.
16- Traunecker Claude, les Dİeux de t'Egypte, Paris 1991.
17- Helmuth von Glasenapp, Die nichtchristlichen Religionen, Frankfurt 1957, s.25-37.
18- Talat S. Halman, Eski Mısır Şiiri, İstanbul 1972.
19- E. A. Wallis Budge, The Book of the Dead, New-York.
Firavunlar ülkesi Mısır, Dünya tarihinde en-Eski yazılı metin ve belgelerin ortaya çıktığı, inanç tarihiyle ilgili en eski metinlerin Mezopotamya'dan sonra bu bölgede bulunması pek çok yönden önemlidir. Ayrıca Kur'an'da adı geçen Peygamberlerden Hz.Yusuf (m.ö. XIV.yy.) ve Hz. Musa'nın yaşadıkları çevreler ve Firavunlarla ilişkileri olması bakımından da Müslümanların ilgi alanıdır. Piramitleriyle, hayvan şeklindeki tanrılarıyla ve resim yazılarıyla Eski Yunanlılar tarafından sırlar ülkesi olarak görülmüştü. Ancak yazarlardan Heredot, Josephus, Porphurius, Piodor kendi ilanlarıyla Mısırlılarınkini karşılaştırdıklarında çoğu kere yanlış hükümlere varmışlardır. Mısır yüzyıllar boyunca meçhul ve harikalar diyarı olarak kaldı. Nihayet 1799 yılında Napolyon'un Mısır seferi sırasında Rosette'de üzerinde üç çeşit yazı bulunan bir kitabeye rastlandı. Bu kitabe, 1822 yılında Fransız J.F.ChampolIion tarafından doğru olarak mânâlandınldı ve dolayısıyla hiyeroglif yazısı çözülmüş oldu. Bundan sonra, eski Mısırlılar hakkındaki bilgilerimiz birdenbire arttı ve Eski Mısır ilmi doğdu. Günümüz Batı Üniversitelerinde bu alanda araştırma ve öğretim yaptİran bölümler vardır.
Eski Mısır'da Nil boyunca yaşayan göçebe kabileler Neolitik Çağ'dan itibaren (m.ö.5000-4000) yerleşik hayata geçtiler. Toplumun gelişmesi sonucu kabileler şehir devletçiklerini ve vilayetlerini kurdular. Tarihi devirlerde Yukarı Mısır'da ve Delta bölgesinde (Aşağı Mısır'da) krallıklar ortaya çıktı ve vilâyetler krallıklar etrafında birleştiler. Nehen Kralları Öteki devletlere hakimiyetlerini kabul ettirerek Mısır'ın siyasi ve kültürel birliğini sağladılar. Bu gelişme yazılı tarihe geçişi kolaylaştırdı. m.ö. 3100 dolaylarında Aşağı ve Yukarı Mısır kral Menes tarafından birleştirildi. Menfis adıyla yeni bir başkent kuruldu.
İlk taş piramit grubunun yapımı 3.Sülalenin (m.ö.2686-2613) ikinci firavunu Coser zamanında gerçekleşti. Keops, Kefren ve Mikerinos'un muhteşem piramitlerinin yapımı ise 4. Sülale dönemine (m.ö.y.2613- y.2494) rastlar. Eski dünyanın en güçlü 2-3 devletinden biri olarak yaşayan Mısır, Önce Asurluların sonra da m.ö. VI. yy. da Perslerin saldırılarıyla yıkıldı. M.ö. 332 yılında Büyük İskender Mısır'a girdi ve Makedonya hakimiyetini başlattı. Dış hakimiyetlerden zaman zaman kurtulan Mısır Müslümanlar gelinceye kadar Romalıların hakimiyetinde kaldı.

1- Dini Literatür

Hiyeroglif yazısının kökleri m.ö.3100 yıllarından öncelere kadar giden resim yazısından gelişmedir. Sümer resim yazısından esinlenerek geliştiği tahmin edilir. Ancak farklı bir gelişme göstermiş, Mezopotamya'da çivisel stilize şekle dönüşürken, Mısır'da resimsel sembolleri oluşturmuştur. M.ö. y. 2686, y. 2613 yıllarında büyük gelişme göstermiş ve m.s. 2. ve 3. yüzyıllarda Hıristiyanlığın yayılmasına kadar kullanılmıştır. Bilinen en son hiyeroglif kitabesi m.s. 394 yılından kalmadır.
Hiyeroglifin çözülmesinden bu yana pek çok kazılar yapılmış, piramitlerde, mezar taşlarında, mabed duvarlarında, sandukalarda ve papirüs sayfaları üzerinde değerli metinler bulunmuştur. Hikâye, şiir ve masallar yanında bilhassa ahlâk kaidelerini içeren Hikmetler Kitabı zikre değerdir. Yine ölülerin mezarlarmdaki hayatlarını gösteren ve âhiret için ölülere bilgi vermek gayesiyle mezarlara konmuş veya yazılmış metinler bulunmaktadır. Bunlarda; ölünün yeni hayatı nasıl kazanacağı, Tanrı Öziris gibi tekrar nasıl dirileceği öğretilmektedir. Piramitlerin duvarlarına yazılan Piramit Metinleri ve tabutların kenarlarına yazılan Tabut Metinleri ünlü ölüler Kitabı'nın ilk basamakları ve öncüleridir. Bu kitapta yılanlara ve devlere karşı ölenlerin kendilerini nasıl savunacakları öğretilir. Bunun için büyülü formüller ve sözlere yer verilir. Özellikle, insanların hesaba çekilişleri resimlerle gösterilir. Bu kitap, elde bulunan dünyanın en eski kutsal kitabıdır.

2- Kâinat Tasavvurları

Eski Mısırlılar, çoğu milletlerin aksine, dünyayı erkek, göğü dişi olarak tasavvur etmişlerdi. Dünyanın yaratılışı hakkında Piramit Metinlerinde “İnsanlar ve Tanrılar yok iken, ölüm mevcut değil iken, ezeli karmaşa okyanusunda karalar ve sular meydana geldi” deniliyor. Güneş Tanrısı ve diğer varlıkların çıkışı hakkında ise, sayısız mitolojiler anlatılıyor. Genellikle, Mısırlılar gökyüzüne bir okyanus gözüyle bakarlardı. Güneş, ay ve yıldızlar da bu okyanusta gemilerle dolaşırlardı. Güneş akşamleyin dünyanın altındaki karanlık bir nehirden geçerek her sabah doğu tarafından yeniden görünürdü.
Takvim ile ilgili çalışmaları da vardı. Büyük bir ihtimalle m.ö. 3. bin yılda bir takvim bulmuşlardı. Bu takvim Siriyus yıldızının görülmesiyle başlıyordu. Yılı 365 gün olarak hesap etmişlerdi.

3- İlâhlar Ve Üstün Kuvvetler

Yıldızlar ve tabiat kuvvetleri, bitkiler, hayvanlar ve ölüler âlemi, çok eski zamanlardan beri kaderin hakimleri olarak görülürdü. Muhafazakârlık Mısırlıların özelliği idi. Animizm ve ruhçuluk gibi en eski kült şekilleri burada uzun zamanlar yaşamıştı. Eski hayvan kültlerini kaldırmayarak, müşahhas 1 aştıran tanrı tasavvurlarına bağlamışlardı. Tanrılarını insan vücutlu, hayvan başlı olarak resmetmişlerdi. İzis inek boynuzlarıyla, Horus şahin başıyla, ölüler ilâhı Anubis çakal başıyla resmedilmişlerdi. Bu da, uzun zamanlar yabancıların hayretlerine sebep olmuştu. Büyük bir kayadan yontulmuş yirmi metre yüksekliğindeki Giza Sfenks'i insan yüzlü ve hayvan vücutlu idi.
Kutsal sayılan hayvan türlerinin seçiminde, daha çok mahalli kültlerin tesiri görülür. Meselâ, timsah tanrılarına hemen Nil kenarlarında, aslan tanrılarına çöl kenarlarında rastlanır. Bununla birlikte, Mısırlılar'da totemizm, yani İnsanın veya klânm özel bir hayvan türüyle kendini aynı sayma inancına rastlanmaz. İbâdet edilen boğa, inek, kedi, yılan ve timsahlar ilgili tanrının vücutlaşmış şekli olarak tasavvur edilirdi, Mısır'ın ilâhlar dünyası, Babilliler'inkinden pek farklı değildi. Önemlerine rağmen burada da Nil nehri, ay veya yıldızlar bizzat tanrı sayılmamışlardı.
Güneş İlâhının önemi büyük olmuştur. İsim ve şekillerine çok rastlanır. Mısır dininin merkezinde yer almıştır. Güneş ilâhı için en eski ve en yaygın isim Re'dir. V. Sülale zamanında (m.ö.2500) en yüksek ilah olarak kendisine ibadet edilmişti. Daha sonraki Helyopolis ilahiyatında ise “Re”, ilâhların dedesi ve aynı zamanda her bir firavunda yeniden vücutlaşan “İlâhî hükümdar” olarak kabul edilmişti. Çeşitli mitolojiler, Güneş ilâhı Re'nin gündüz gemisiyle gök okyanusu üzerinde seyahat ettiğini ve akşamleyin batıda gece gemisine binerek büyük yeraltı okyanusundan doğuya, güneşin doğduğu yere gittiğini, ölülerin de bu esnada O'nu ilahilerle, methiyelerle selamladıklarını anlatırlar. Kahire yakınlarındaki Helyopolis şehri, Re'nin en büyük kült yeriydi. Bir tepe üzerinde, göğün altında kendisine dua edilirdi. Çoğu mühür taşları ve muskalarda resmedilen ölü böceği, sadece ölüm ve tekrar doğuşun sembolü değil, aynı zamanda, Güneş Tanrısı Re'nin de nadir sörünen sembolüydü. Başlangıçta mahalli güneş tanrıları olan pek çok tanrılar zamanla Re'de birleşmişlerdi. Tanrı kral Horus bunlardan biriydi. Yeni devletin muhteşem tanrısı olmuştu. Yine Teben şehrinin mahalli tanrısı Amon, Teben'in başşehir olmasından sonra “Re” ile birleşerek, “Amon-Re” namıylabin yıl boyunca Yeni İmparatorluğun ünlü bir tanrısı olmuştu.
Amon-Re kültünün baş rahibi, firavundan sonra devletin en yüksek şahsiyeti olarak görülürdü. Mabedi ise, zengin harp ganimetleriyle doluydu. En fazla politik nüfuz sahipleri de, yine Amon-Re rahipleri idi. Sanat tarihi bakımından çok Önemli olan bu eski güneş kültü kalıntıları, bugün halen Karnak köyündedir.
Güneş ilâhlarının yanında, bilhassa ilk devirlerden gelen yaratıcı tanrı Ptah, önemli bir yer alır. Ptah'a eski başşehir Memfıs'te hürmet ve ibâdet edilmişti. Ptah daima insan suretinde resmedilen tek ilâhtır. Bilhassa sanatkârların koruyucusu idi. Daha sonraları sırlarla dolu, mezar ve ölüler ilahı Sokar ve Öziris'le kaynaşmıştı. Karısı, aslan başlı savaş ilahesi Zehmet'ti., İnsanlara, bulaşıcı hastalıkları gönderirdi. Bazen Ptah'la beraber aynı sayılmıştı. Kutsal Apis boğasının esas kült yeri ise, Memfis'ti. Kültü geç zamanlara kadar kuvvetle yayılmış ve devam etmişti. Bazen ona Serapis ismi altında da hürmet edilirdi. Günümüze kadar, pek çok siyah boğa mumyası bulunmuştur.
Tanrıçalar arasında en önemli yeri izis alır. Mısır dininin son zamanlarında şöhreti artarak, tanrılar dünyası içinde en yüksek mevkii almıştı. Bilhassa kültü, imparator Kaligula zamanında bütün Roma İmparatorluğuna yayılmış, hatta Pompei'de bir İzis mabedi bulunmuştu. Meryem Ana suretinde görüldüğü gibi, İzis oğlu Horus'un bakıcısı olarak kucağında bir çocukla resmedilir. Şefkatli ana olarak çok sevilir. Hıristiyanlıktaki Meryem Ana kültüyle yakın ilişkisi hemen göze çarpar. Yine, kocası Öziris de önemli bir yer alır. Hakkındaki mitolojiye göre, Öziris kardeşi Seth tarafından hileyle bir tabutun içine kapatılarak öldürülür. Tabutuyla beraber Nil sularına atılan ceset Suriye'deki Biblos'a sürüklenir. Diğer bir habere göre de vücudu parçalanarak bütün ülkeye saçılır. Fakat karısı îzis onu ölüm çığhklarıyla arar. Nihayet oğlu Horus'un Seth ile yaptığı savaşta kaybettiği gözünü ona ilâç olarak vererek Öziris'i hayata kavuşturur. Bundan sonra Öziris yer altı dünyasının hükümranı olur. Horus ise, dünyanın hükümdarı ve bütün firavunların atası veya firavunlar onun inkarnasyonu ve vücutlaşmış şekli sayılır.
Öziris'in ölümü; eski çağda tabiatın ölümü ve onun dirilmesi, tabiatın yenilenmesi olarak manalandırılmıştır kî, Mezopotamya'da Temmuz'a, Suriye'de Attis'e ve Adonis'e benzer. Oziris bitkiler tanrısı karakterinde görülür. Yunan Sır dinlerinde de önemli rol oynamıştır. Eski Mısır'da pek çok kült ve tanrıların arasında yükselerek, Mısır'ın millî ilahı olmuştur. Hatta kültü Mısırlı tüccarlar ve tayfalarla bütün Ak Deniz havzasına yayılmış, Tuna ülkelerine kadar ilerlemiştir.
Eski Mısır tanrıları arasında, inek tanrısı Hator da önemli bir yer işgal ederdi. Resimlerini, iki inek boynuzu arasındaki güneş kursu temsil ederdi. Kadınların ve serbest aşkın tanrıçası sayılırdı. Tanrıça Basted kedi başlı, kadın vücutlu olarak resmedilmişti. Eğlence tanrısıydı. Kendisine müzik ve dansla ibadet edilirdi. Basted kedi suretinde göründüğü için, kedi Mısır'ın kutsal hayvanlarından sayılmış ve mumyalanarak gömülmüştü. Kazılarda pek çok özel kedi mezarlıklarına rastlanmıştır. Aslan başlı Mut ise, Teben'de gök ve güneş tanrıçası iken, zamanla harp tanrıçası sayılmıştır.

4- Amonefis Ve Reform Teşebbüsü

Hz. Musa'dan bir buçuk asır kadar önce, muhtemelen Hz. Yusufun Mısır'da bulunduğu sıralarda 18. sülaleden genç kral 4. Amonefis (m.ö. 1377-1358), dini bir reformatör olarak ortaya çıkmıştı. Bütün Mısır tanrılarını kaldırarak, hepsinin yerine tek tanrı ve canlı olarak gökteki Aton dediği güneş kursunu yerleştirmek istemişti. Yaptığı iş bir nevi monoteizm, yani tek tanrıcılık idi. Kendisine de Eknaton (Aton hoşlandı) unvanını vermişti. Fakat, Amon rahiplerinin tepkisi üzerine devletin başkentini Teben'den Orta Mısır'daki Teli el-Amarna şehrine taşımıştı. Zamanında hayvan başlı insan figürleri ve diğer tanrı isimleri ortadan kaybolmuş, Öziris ismi dahi âbidelerden silinmişti. Ayinlerde Eknaton'un şair olarak güneşe dair yazdığı ilahiler okunmuştu. Ölüm ve tanrının adaleti hususlarında ise, Eknaton bir açıklamada bulunmadı. Ancak, Eknaton'un reform hareketi rahipler tarafından zındıklık olarak görüldü ve Asya'daki bazı toprakları kaybetmesi, kendisine kızan tanrıların cezası olarak yorumlandı.
Ölümünden sonra yerine geçen oğlu Tutanhamun, babasının yolundan gitmeyerek eski başşehir Teben'e geri döndü. Tanrı Amon-Re'yi tekrar eski yerine oturttu. Bundan sonra Amon-Re büyük tanrı, diğer tanrılar da Tanrısal yardımcılar olarak görüldü. Genç yaşta ölen Tutanhamun'un cesedi, müteşekkir rahipler tarafından altın bir tabuta kondu ve mücevherlerle doldurularak gömüldü.

5- Hz. Yusuf

Hz. Yusuf (m.ö. 14. yy.) Yakub (a.s.)'ın hanımlarından Rahel'den Harran'da doğdu. Annesi Filistin' e gelirken kardeşi Bünyamin'in doğumunda öldü. Ailenin küçük oğlu ve yetim oluşu sebebiyle babası ona diğer kardeşlerinden daha çok ilgi gösteriyordu. Dedesi İshak (a.s.) da biraz fazla ilgi göstermiş olabilir. Bunda sevimliliğinin de etkisi olmalıdır. Ancak bu, kardeşlerinin kıskançlığına ve düşmanlığına sebep oldu. Ondan kurtulmak için planlar hazırlamaya başladılar. Önce öldürmeyi düşündülerse de, sonradan onu bir kuyuya atmak suretiyle kurtulmanın yolunu seçtiler. Babalarına da kurtların parçaladığını söylediler. [61] Onu bulan Medyenli kervancılar Mısır'a götürdüler ve Firavunun memurlarından Potifar'a köle olarak sattılar. Yusuf efendisine sadakatla hizmet ederken iftiraya uğradı ve ihanetle suçlandı. Hapse atıldı. Ancak Firavunun gördüğü bir rüyayı doğru yorumlamasıyla hapisten kurtuldu. Firavunun güvenini kazanarak ambar memuru oldu.
Bölgede başlayan kıtlık sebebiyle buğday almaya Mısır'a gelen kardeşleriyle karşılaştı ve babası ve tüm ailesinin Mısır'a göçmesini ve yerleşmesini sağladı. Böylece İsrail oğullarının Mısır hayatı başlamış oldu. [62] Hz. Yusuf 110 yaşlarında vefat etti ve Mısır âdetlerine göre mumyalanarak gömüldü. [63] Hz. Yusufun Mısır'a gelmesi muhtemelen IV. Amonefis zamanına rastlamahdir. Tell-el-Amarna'da keşfedilen Tutu isimli bir adamın türbesinde, onun kralın baş hizmetçisi, taahhüt işlerinin takipçisi, hazinelerinin kontrolcüsü ve Sami ırktan olduğu yazılıyor. [64] Bu bilgiler Hz. Yusufa atfedilen tüm görev ve özellikleri yansıtıyor. İsim farklılığı Mısır dili ve isim değişiminden olabilir. Tutu Hz. Yusufun Mısır'daki ismi olmalıdır.
IV. Amonefis'in Hz. Yusuf gibi vahdaniyeti savunması, politeizmle mücadele etmesi ve puta tapıcılığı yasak etmesi ve bu yönde reformlara girişmesi ve bu yöndeki ısrarlarını başka bir yolla açıklamak mümkün değildir. Nitekim Kur'an'da Hz. Yusuf un Mısır'da tebliğden vazgeçmediğine, kendisine inananların olduğuna işaret ediyor. [65] Gelecekte ortaya çıkacak yeni bilgiler ve belgeler konuya daha da açıklık getirecektir.

6- Firavun Ve Rahipler

Devlet sisteminin üzerine kurulduğu teokratik Mısır krallığı, dünyanın en eski teşkilâtıdır. Firavun, güneş ilahının oğlu olarak henüz hayatta iken bir tanrı sayılırdı. Ancak firavunlara karşı yapılan resmî ibâdet, Ölümlerinden sonra başlardı. O, yaşayan güneş veya dünyadaki güneşin sureti olarak adlandırılırdı. Tanrısal tabiatlarını koruyabilmek için kendi kız kardeşleriyle evlenmeleri şarttı. Helyopolİs ilahiyatına göre ise, tanrı Amon-Re saltanat sürmekte olan her bir firavunun suretini alırdı. Mabette ise firavun, baba tanrının karşısındaki yegane Tanrısal varlıktı. Çeşitli âyinleri ve kurban merasimlerini idare etmekle yükümlü idi. Bu sebeple rahipler onun vekili sayılırlardı.
Rahipler devlet memurları şeklinde, bütün ülkeye dağılmışlardı. İlâhlarına efendiler gibi hizmet ederlerdi. Sabahleyin mabedin kapısını açarak tanrılarını
uyandırırlar, üzerlerine muhteşem örtülerini örterler, yiyecek sunarlar ve şereflerine güzel kokular tütsülerlerdi. Merasimlerde tanrı resimlerini taşırlardı.

7- Ölümden Sonraki Hayat Tasavvurları

Mısırlıların âhiret tasavvurlarını piramitler deki kitabelerden ve papirüs metinlerinden anlamaktayız. Mısırlılar ölen kişinin mezarda yaşamaya devam ettiğine inanıyorlardı. Bu sebeple mezarlara yiyecek, içecek koyuyorlar, belirli zamanlarda kurban sunuyorlardı. Henüz Eski İmparatorluk zamanında görülen, ölüyü yağlama, mumyalama vs. gibi işler ölümden sonraki hayatla ilgilidir. Mısırlılara göre insan, beş kısımdan meydana geliyordu: Bir vücut, birisim, bir ah (gölgesi), bir ba ve bir ka idi. Zikredilen son üç kavramı tarif etmek, açıklamak çok zordur ve şimdiye kadar yapılan açıklamalar tartışmalıdır. Büyük bir ihtimalle binlerce yıl boyunca değişikliklere uğramış olmalıdır. Ah, Tanrısal kuvvettir. Tanrısal aydınlanma âyininden sonra insana geçer. Ba, kuş şeklinde tasavvur edilen bir çeşit ruhtur, göğe çıktığı gibi mezardaki mumyaları da ziyaret eder, çeşitli suretlere girebilir. Ka, koruyucu peri olarak tasavvur edilen hayat kuvvetinin şahıslaştırılmasıdır. Ka insanla beraber doğar, fakat ölümünden sonra da mevcudiyeti devam eder ve ölülere sunulan yiyeceklerle kendini doyurur.
Ölenin cesedine gösterilen ihtimam, çok eski devirlerden beri gelen ve Yeni imparatorluk devrinde kemâle ulaşan mumyalama âdeti, açıkça ölülerin mezarda yaşamaya devam ettiği inancını göstermektedir. Yalnız buradan, Ölülerin başka bir dünyada yaşamaya devam ettiği inancının varlığına hükmetmek biraz zordur.
Öte dünya tasavvuru hakkında da çeşitli telakkilerle karşılaşılmaktadır. Başlangıçta, Mısırlılar ölülerin uzak bir ülkede ikâmet ettiklerini sanıyorlardı. Daha sonraları ise, dünyadan ayrılanların gökte oturduklarına ve bir merdivenle yukarı çıktıklarına İnandıklarını görüyoruz. Burada ruhlar Güneş Tanrısıyla beraber, onun gemisiyle dünyayı dolaşıyorlardı.
Diğer bir görüşe göre de, Öziris'in yeraltı dünyasına gidiyorlardı. “Ölüler Kitabı”nda tasvir edildiği üzere, orada, ölünün muhakemesi yapılırdı. Öziris tahtına oturur, hakikat tanrıçası Maat ölüyü içeriye getirir, ölünün kalbi atmaca başlı Horus ve çakal başlı Anubis tarafından tartılır, kâtip Tanrı Thot’da neticeyi yazarak Öziris'e bildirirdi. Ölü, Öziris'in çevresindeki 42 hakimin Önünde hiç bir kötülük etmediğine dair itirafta bulunur, eğer söylediği hakikate uyuyorsa rahmete kavuşurdu. Burada monoteizm olmamakla beraber, üstün bir tanrı anlayışı da görülüyordu. Hüküm giyenlerin cehennem azaplarını tasvir eden bazı resimler ise, geç devirlerden kalmadır. Kendilerine gönderilen peygamberlerin tebliğlerinin kalıntıları olabilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ESKİ MISIR DİNİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Eski Uygarlıklarda Bilim:Mısır ve Mezopotamya
» Antik Mısır Dini
» ESKİ MEZOPOTAMYA DİNLERİ
» Mısır hapishanesinde Yahudi işkencesi
» ESKİ ANADOLU DİNLERİ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

Reddiye Kitabı Ve İslama Davet ( Nasıl Müslüman Olurum )

 :: diğer din ve inanışlar ve Reddiyeleri :: Ve Diğerleri Ve Reddiyeleri
-
Buraya geçin: