iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR ) |
| | La İlahe İllallah’ın manası: | |
|
+9katip Rayiha arşınca yildiz33 HARE ahmet 42 dua03 türkislam74 kübra2 islam73 13 posters | Yazar | Mesaj |
---|
islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: La İlahe İllallah’ın manası: Cuma Eyl. 24, 2010 6:29 pm | |
| Tek ilah’tan başka kulluk edilecek başka bir ilah yoktur. O tek olan ilah da, şeriki olmayan yüce Allah’tır. Çünkü ibadete layık olan, ancak O’dur. Bu kelimenin gereği, Allah’ın (c.c.) dışındaki bütün sahte ilahları reddetmektir. Zira Allah (c.c.) dışındaki mabutların ilahlık iddiası batıldır. Çünkü O’ndan başka bir şey ibadete (dua edilmeye, emir ve yasak koymaya, nizam tespit etmeye) layık değildir. Uluhiyetin başkaları için reddedilmesi, ilahlığı sadece ortağı olmayan Allah’a (c.c.) ait kılmayı ve O’nun yanında ikinci bir ilah edinmemeyi gerektirir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayın...” (Nisa: 36) “Kim tağutu inkar edip Allah’a iman ederse, muhakkak kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa (La İlahe İllallah’a) yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara: 256) “... Biz her ümmete, yalnız Allah’a kulluk etmeleri ve tağuttan da sakınmaları için Rasul gönderdik.” (Nahl: 136) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim La İlahe İllallah der ve Allah’tan başka tapınılanları reddederse malı ve kanı haram olur...” (Müslim, İman: 8.) Bütün rasullerin kavimlerini davet ettikleri söz şudur: “... Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur...” (A’raf: 59) İbn-i Receb (Allah ona rahmet eylesin) şöyle demiştir: “İlah; yüceliğiyle, aşk ve muhabbetiyle korku ve ümidiyle kendisine güvenilen, tevekkül edilip dayanılarak kendisinden istenilen, kendisine dua ve yakarışta bulunulan, itaat edilip isyan edilmeyendir. Tüm bunlar ancak aziz ve celil olan yüce Allah’a yaraşır.” İşte bu sebeple; Rasulullah (s.a.v.) Kureyş müşriklerine: “La ilahe illallah” deyiniz, dediğinde müşriklerin cevabı; “İlahları tek bir ilah mı kıldı? Gerçekten bu çok acaip bir şey” (Sa’d: 5) demek olmuştur. Kelime-i Şehadet’in genel manası Allah’ın (c.c.) dışında ibadet edilenleri reddeder ve batıl kılar. Yani tağutu red ve Allah’a (c.c.) iman etmeyi gerektirir. Tağutu reddetmek, Allah’ın (c.c.) emir ve yasağına ters düşen emirlerde bulunan kişi ve kurumları, hevayı ve şeytanı reddetmektir. “La ilahe illallah” ın manasıyla birlikte gereğini de yerine getirmek, ibadette Allah’ı (c.c.) birleyerek O’na benzer tutulanları terketmektir. Kul, “La ilahe illallah” dediğinde; ibadette Allah’ı (c.c.) birlediğini, Allah’tan (c.c.) başkalarına, putlara, kabirlere, evliyalara ve salihlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder. “La ilahe illallah” ın gereği, Allah’tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığını, yaratıcı, kudret sahibi ve her şeye kadir olanın Allah (c.c.) olduğunu kabul etmek, Allah’tan (c.c.) başka hiç kimsenin hakimiyet hakkı olmadığına inanmaktır. Çünkü hakimiyet yalnız Allah’a (c.c.) aittir. Kim, “La ilahe illallah” ı bu şekilde inanarak açıklarsa mutlak olarak tevhidin hakkını vermiş olur. Allah’a (c.c.) yaklaşmak için ölülere kurban kesen, türbelere yardımda bulunan, kabirlerin etrafını tavaf eden ve adak adayanlar, Allah’ın (c.c.) yaratıcı ve her şeyin sahibi olduğuna inansalar bile, ilk Arap müşrikleri gibi Allah’a (c.c.) şirk koşmuş olurlar. Mekke müşrikleri, kabirlere ve putlara tapmadıklarını söylüyor fakat uygulamada aksini yapıyorlardı. Onlar yaratıcı ve rızık verici olduğuna inanmadıkları halde, sırf kendilerini Allah’a (c.c.) daha çok yaklaştırsınlar diye salih olduğuna inandıkları bazı kişilere ibadet ediyorlardı. Hakimiyet, “La ilahe illallah”ın gerçek manasının tamamını değil sadece bir cüzünü oluşturur. Çünkü ibadette şirk koşan bir kimsenin, şeriatın hükmünü kabul etmesinin bir faydası yoktur. Şayet “La ilahe illallah” ın manası onların zannettiği gibi olsaydı, Rasulullah (s.a.v.) ile müşrikler arasında herhangi bir mücadele olmaz, onlar da Rasulullah’a (s.a.v.) bağlanırlardı. Böyle bir durumda, Rasulullah (s.a.v.) onlara: “Allah’ın varlığını ve her şeye kadir olduğunu tasdik edin. Hukuki meselelerde şeriatın hükmüne tabi olun” der ve onları ibadetlerinde serbest bırakırdı. O zaman Allah Rasulü’ne tabi olurlardı. Bunlar, Arap lisanının ehli olan bir kavim oldukları için “La ilahe illallah” ın putları tapmayı reddettiğini ve sadece lafzi bir mana taşımadığını anlıyorlardı. Bundan dolayıdır ki bu kelimeden nefret ederek uzaklaştılar ve şöyle dediler: “... İlahları tek bir ilah mı kıldı? Şüphesiz bu çok acaip bir şey...” (Sa’d: 5) Allah (c.c.) onları şöyle vasfediyor: “Onlara “La ilahe illallah” denildiği zaman kibirlenirlerdi ve “mecnun bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz.” derlerdi.” (Saffat: 35-36) Onlar, “La ilahe illallah”ın Allah’ın (c.c.) dışında ibadet edilen her şeyi reddetmek, ibadette sadece Allah’ı (c.c.) birleme manasına geldiğini çok iyi biliyorlardı. Şayet müşrikler “La ilahe illallah” dedikleri halde putlara ibadet etmeye devam etselerdi, kendi içlerinde çelişkiye düşerek bundan rahatsız olurlardı. Günümüzde kabirlere ibadet edenler, bu şiddetli çelişkiden hiç rahatsız olmuyor, onlar “La ilahe illallah” demelerine rağmen bir çok ibadeti ölülere yapmaya devam ediyorlar. Ebu Cehil ve Ebu Leheb, bu kelimenin manasını günümüzde kabirlere ibadet edenlerden çok daha iyi biliyorlardı. Onların bile eli kurudu! Sonuç olarak: Kim bu kelimeyi, manasını bilerek söyler, gereğiyle amel edip açık ve gizli şirkten kaçınırsa, ibadeti tam bir itikatla yalnız Allah’a (c.c.) has kılıp bununla amel ederse, işte o gerçek bir mümindir. Kim “La ilahe illallah” deyip inanmadığı halde zahiren amel ederse, o da münafıktır. Kim bu kelimeyi diliyle söyler fakat onu bozacak amellerden birini işler ve Allah’a (c.c.) şirk koşarsa o da müşriktir. “La ilahe illallah” kelimesinden kastedilen; manasını bilip bu mananın gerektirdiği şekilde Allah’a (c.c.) ibadet etmektir. İbadet, muamelat ve bütün meselelerde Allah’ın (c.c.) hükümlerini kabul edip, beşeri kanunları reddetmek, insan ve cin şeytanlarının revaca çıkardığı bütün hurafeleri ve bidatleri ortadan kaldırmak bu kelimenin ameli gereklerindendir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Yoksa onların dinden Allah’ın izin vermediği bir şeyi kendileri için din gösteren ortakları mı vardır?” (Şura: 21) “... Eğer siz onlara itaat ederseniz, muhakkak ki müşrikler olursunuz...” (En’am: 121) “... Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu Mesih’i Rabler edindiler.” (Tevbe: 31) Nebi (s.a.v.) bu ayeti kerimeyi okudu. Bunun üzerine Adiyy b. Hatem Rasulullah’a (s.a.v.) dedi ki: “Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki. Rasulullah (s.a.v.): “Onlar Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?” dedi. Adiyy b. Hatim: “Evet,” deyince, Rasulullah (s.a.v.): “İşte böylece onlara ibadet ediyorlar.” buyurdu. (Tirmizi, Tefsir: 10; Taberi: 14/210 (61632-61634); Suyuti, Durru’l-Mensur: 3/230; Beyhaki, Sünenü’l-Kübra.) Şeyh Abdurrahman b. Hasan dedi ki: “Allah’tan başkalarına itaat etmekle alimlerini rabler edindiler. Aynı olaylar bu ümmetin içinde de vuku bulmaktadır. Bu ise en büyük şirk olup, “La ilahe illallah” ın manasını ortadan kaldırır.” Bu kelimeyi söyleyen bir kimsenin, beşeri kanunlarla muhakeme olmayı da reddetmesi gerekir. Çünkü sadece Allah’ın kitabıyla hükmolunmak, onun dışında kalan beşeri sistemleri terketmek vaciptir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “... Eğer bir şeyde ihtilafa düşerseniz onu Allah’a ve Rasulü’ne götürün.” (Nisa: 59) “Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onun hakkında hüküm vermek hakkı Allah’ındır. İşte benim Rabbim olan Allah O’dur...” (Şura: 10) Allah (c.c.) kendi indirdiği şeriatle hükmetmeyenler hakkında kafir, fasık, zalim diye hüküm vermiştir. Allah’ın (c.c.) indirdiğinin dışında hüküm veren kişide iman yoktur. “La ilahe illallah” müslümanların yaşamlarının her yönüne hakim olması gereken bir hayat nizamıdır. Bazılarının zannetikleri gibi, sadece manasını anlamadan gereğiyle amel etmeden, sabah ve akşam virdlerinde bereket için tekrar edilen bir söyleyişten ibaret değildir. “La ilahe illallah”ın gereklerine bağlılık, Allahû Teala’nın isim ve sıfatlarına Allah (c.c.) ve Rasûlünün (s.a.v.) bildirdiği şekilde iman etmeyi gerektirir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na bunlarla dua edin. Onun isimlerinde ilhad etmeyin. Onlar yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.” (A’raf: 180) Abdurrahman b. Hasan dedi ki: “Arap dilinde ilhad kelimesinin manası, Allah Teala’nın isim ve sıfatları hakkında sapmaya meyletmek ve yalana yönelmektir. Bilerek veya bilmeyerek birtakım tevillerle Allah’ın (c.c.) isim ve sıfatlarının hak olan manasını inkar etmek ve O’nu mahlukata benzetmektir.” Her kim Allah’ın (c.c.) isim ve sıfatlarını bozar, tevil eder veya kabul etmez, Celil olan manalarına delalet eden manasını ortadan kaldırırsa, Cehmiyye, Mutezile, Eş’ariler gibi La ilahe illallah’ın delaletine muhalefet etmiş olur. Çünkü ilah, isim ve sıfatlarıyla dua edilen ve vesile olunandır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “... En güzel isimler Allah’ındır. Onunla O’na dua edin...” (A’raf: 180) İsim ve sıfatları olmayan nasıl ilah olur? Kendisine ne ile ve nasıl dua eder?" (Fethu’l-Mecid: 237-238) İmam ibn-i Kayyım dedi ki; “İnsanlar ahkam ayetlerinin tefsirinde ihtilafa düştüler. Fakat Allah’ın (c.c.) sıfatlarıyla ilgili ayet ve hadislerin herhangi birinde ihtilafa düşmediler, bilakis sahabe ve tabiin bu ayetlerin manasını anladılar ve gereğiyle amel ettiler. Kur’an’da bulunan ahkam ayetlerinin manasını ilim ehlinden başkası anlayamaz, fakat sıfat ile ilgili ayetlerin manasını bütün insanlar anlayabilirler. Bundan kastettiğim mananın kefiyetinin değil de aslının anlaşılmasıdır.” (İbn Kayyım el-Cevziyye, Medaricu’s-salikin: 1/29-30.) “Bu konu selim fıtrat ve semavi kitaplarla bilinen bir konudur. Kemal sıfatlarını yitiren ilah, müdebbir ve rab olamaz. Bilakis eksikliği sebebiyle kendisiyle alay edilir. Hamd, ezelde ve ebedde celal ve kemal sıfatlara sahip olana aittir. Çünkü hamd’e layık olan sadece O’dur. (Muhtasar Sevaiku’l-Mürsele: 1/10.) Allah’ın (c.c.) kemal sıfatlara sahip olduğuna ve bütün noksan sıfatlardan ve mahlukata benzemekten uzak olduğuna mutlaka inanmak gerekir.” (İbn Kayyım el-Cevziyye, Medaricu’s-salikin: 1/26.) alintidir
| |
| | | kübra2 Usta Üye
Mesaj Sayısı : 575 Kayıt tarihi : 11/07/10 Yaş : 56 Nerden : izmir
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: C.tesi Eyl. 25, 2010 12:00 pm | |
| LA İLAHE İLLALLAH. ALLAH RAZI OLSUN. | |
| | | türkislam74 Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 417 Kayıt tarihi : 08/03/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: C.tesi Eyl. 25, 2010 9:13 pm | |
| | |
| | | dua03 Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 01/09/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: C.tesi Eyl. 25, 2010 9:32 pm | |
| | |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 03, 2010 2:27 am | |
| | |
| | | ahmet 42 Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 72 Kayıt tarihi : 06/10/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 03, 2010 2:41 am | |
| LA ILAHE ILLALLAH ALLAH razi olsun kardesim | |
| | | HARE Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 250 Kayıt tarihi : 02/11/10 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 03, 2010 8:36 am | |
| LA ILAHE ILLALLAH ALLAH razi olsun kardesim | |
| | | yildiz33 Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 21 Kayıt tarihi : 29/10/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 03, 2010 2:49 pm | |
| | |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 03, 2010 11:26 pm | |
| | |
| | | Rayiha arşınca Medaratör
Mesaj Sayısı : 1038 Kayıt tarihi : 06/06/09
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Perş. Kas. 04, 2010 9:20 am | |
| La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah | |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 10, 2010 6:06 pm | |
| | |
| | | katip Normal Üye
Mesaj Sayısı : 244 Kayıt tarihi : 15/01/10 Yaş : 59
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 10, 2010 6:16 pm | |
| | |
| | | MAVİL Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 266 Kayıt tarihi : 14/11/10 Yaş : 52 Nerden : izmir
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 17, 2010 7:41 am | |
| La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah | |
| | | gezgez Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 12 Kayıt tarihi : 06/11/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 17, 2010 10:02 am | |
| La ilahe illallah KADER SIRRINA VAKIF OLMAKTIR. Kader ilmi asırlardır anlaşılmamış bir konudur. Bu konuyla ilgili olarak birinci görüş; cüzi iradenin olmadığını ve kaderi Allah’ın yazdığını söyler. İkinci görüşe göre ise, cüzi irade vardır ve herkes kendi kaderini kendi yazar.
Birinci görüşe göre, hiç kimse Allah’ın yazdığı kaderin dışına çıkamaz. Allah, senin yaptıklarını sana cebren yaptırır. Bu görüşle ilgili olarak birçok ayet ve hadis vardır. Örneğin...
“Yolu doğrultmak da Allah'a aittir, ondan sapan da var. Bununla beraber Allah dilese, hepinizi hidayette kılardı.” (Nahl/9)
“Allah her kime hidayet ederse, işte o ermiştir. Her kimi de sapıtırsa, artık onu irşad edecek bir veli bulamazsın.” (Kehf/17)
Görüldüğü üzere, bu ayetlere ve hadislere göre, insan kendine taktir edileni yaşamaktadır.
İkinci görüşe göre ise, yaptıklarını sen hür iradenle yaparsın, Allah sana zorla yaptırmaz. Bu görüşle ilgili olarak da birçok ayet ve hadis vardır. Örneğin...
“Kim iyi bir iş yaparsa bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir.” (Fussilet/46)
“Herhalde, biz ona yol gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör, kâfir.” (İnsan/3)
İkinci görüşün öne sürdüğü hadiste; insanların anne ve babaları tarafından yönlendirildikleri; ifade edilmektedir. Birinci görüşün öne sürdüğü hadislerde ifade edildiği gibi, kader yazılmış, kalem kurumuş olsaydı, bu mümkün olmazdı.
Dikkat edilirse, iki görüşü de destekleyen hadisleriyle, Peygamberimizin ağzı; yine iki görüşü de destekleyen Kuran'ın ağzıyla aynıdır.
Peki; biz, her iki görüşü de destekleyen ayet ve hadislerden sonra, bu işin içinden nasıl çıkıp, kaderi nasıl anlayacağız?
İlahi kitaplardaki ayetlerde; avam düzeyine, havas düzeyine ve hassül havas düzeyine olmak üzere üçlü bir hitap vardır. Bu hitapların birbirine karıştırılmasından dolayı, kader gibi birçok konuda ihtilafa düşülmüştür. Örneğin; Kuran’daki, “Mahlukatın kaderini önceden yazdık” ayetinden yola çıkan birinci görüşün savunucuları; insanı mahluk olmakla sınırlayıp, insanın biyolojik madde bedenden öte bir varlık olduğunu gözardı ederek, insanın kaderinin önceden yazıldığına inanırlar.
Halbuki; “mahluk” kelimesi, zahirde gördüğümüz; insan, hayvan ve nebatın madde bedenleri, galaksiler, yıldızlar ve gezegenlerle baraber; göremediğimiz cinlerin ateş bedenleri, atomlar, atomları meydana getiren parçacıklar gibi, varlığın madde boyutuna işaret eder. İşte; kaderi önceden yazılmış olan; mahluktur, yani yaratılmış olandır; varlığın madde boyutudur Nasıl ki tüm varlığı madde ile sınırlamak yanlış ise, varlığın özü olan insanı da madde beden ile sınırlamak yanlıştır. Zira varlık ve onun özü olan insan; madde üstü, madde ve madde ötesinin BİR.liğidir. İnsanın madde olan boyutuna „beşer“ denmiştir. Dolayısıyla kaderi yazılan insanın beşeriyetidir.
Ancak insan; beşeriyetin üstünde bir varlıktır. Zira onun ruhu, aşağıdaki ayetlerin de açıkça ifade ettiği gibi, “Allah’ın ruhu”dandır.
“Ve düşün o vakit ki Rabbin meleklere, ‘Ben’ demişti; ‘Kuru bir çamurdan, suretlenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Dolayısıyla onu düzenleyeceğim ve içine ruhumdan nefh eyleyeceğim zaman derhal onun için secdeye kapanın.’” (Hicr/28-29)
İnsan; kendisine üflenen ruh itibariyle ne Allah'tan ayrı, ne de, kendisine üflenen ruhun cüzziyeti itibariyle, Allah'la aynıdır. İnsan; bireysellikten münezzeh madde üstü tümel ruhtan bir cüzzün, madde de büründüğü beşeriyet vesilesiyle bireyselleşerek madde ötesi bilince dönüştüğü varlıktır. İnsan; ademe, bireyselleşme ve kemalleşme sürecinde verilen isimdir. Bu süreçte insan hem ibadeti yapan, hem de yaptırandır... Madde üstü aklı ile ilim elde edip madde bedenine namaz gibi çeşitli ibadetler yaptıran insanın madde ötesi bilinci kemalat elde eder. İşte; peygamberimizin aşağıdaki hadisinde ifade ettiği “hidayet bulan”, kemalleşen insandır.
Kader konusunda birinci görüşün delil gösterdiği ayetleri insanının beşeriyetine göre, ikinci görüşün delil gösterdiği ayetleri ise insanın ruhaniyetine göre yorumlarsak, iki görüşün de delil gösterdiği ayetleri daha iyi anlarız. Birinci görüşe doğru, ikinci görüşe yanlış demek; ikinci görüşün ortaya sürdüğü ayetleri inkâr etmektir. Aynı şekilde ikinci görüş doğru, birinci görüşe yanlış demek ise; birinci görüşün ortaya sürdüğü ayetleri inkâr etmektir. Halbuki her iki görüşün de delil gösterdiği ayetler doğrudur. Bilindiği üzere Kuran’dan bir ayeti inkâr etmek, Kuran’ın tamamını kabul etmemektir. Bu sebeble, kader konusunu tartışmak sakıncalıdır. Bu konuyu tartışmış nice kavim helak olmuştur. Peygamber efendimiz (s.a.v.) de bu sebeble, aşağıdaki hadiste de ifade edildiği gibi, ümmetinin alimlerine dahi kader konusunu tartışmayı yasak etmiştir:
Kader konusu, Allah’a vasıl olmadan anlaşılacak bir konu değildir. Allah'a vasıl olan dahi böyle sınırsız bir manayı kelimlerle tam olarak ifade edemez. Zira, kader Allah'tandır. Bu yüzden, aklımızın almadığı yerde iman edelim... Çünkü kadere iman, imanın şartlarındandır. Kur’an bize, nasıl yaşamamız gerektiğini en doğru şekilde öğretmektedir. Ve Allah'ın rahmetiyle bize dua kapısı, yanlışlardan dönüp yolumuzu doğrultmamız için her an açık tutulmaktadır.
Dua kaderi değiştirir ve kazayı önler. İnsan, kaderine dua ile yön verebilir. “Kaderinde dua etmek varsa edersin, yoksa edemezsin” sözü, cebriye mezhebi anlayışıdır ve insanı ancak duadan alıkoyar. Şeytani bir sözdür. Peygamberimizin dua konusundaki hadislerinde böyle bir ilavesi yoktur.Cafer GEZ GEZ ABDULLAH(K.S)ALINTI | |
| | | MAVİL Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 266 Kayıt tarihi : 14/11/10 Yaş : 52 Nerden : izmir
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 17, 2010 10:03 am | |
| La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah La İlahe İllallah | |
| | | gezgez Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 12 Kayıt tarihi : 06/11/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 17, 2010 11:06 am | |
| La ilahe illallah KADER SIRRINA VAKIF OLMAKTIR. Kader ilmi asırlardır anlaşılmamış bir konudur. Bu konuyla ilgili olarak birinci görüş; cüzi iradenin olmadığını ve kaderi Allah’ın yazdığını söyler. İkinci görüşe göre ise, cüzi irade vardır ve herkes kendi kaderini kendi yazar.
Birinci görüşe göre, hiç kimse Allah’ın yazdığı kaderin dışına çıkamaz. Allah, senin yaptıklarını sana cebren yaptırır. Bu görüşle ilgili olarak birçok ayet ve hadis vardır. Örneğin...
“Yolu doğrultmak da Allah'a aittir, ondan sapan da var. Bununla beraber Allah dilese, hepinizi hidayette kılardı.” (Nahl/9)
“Allah her kime hidayet ederse, işte o ermiştir. Her kimi de sapıtırsa, artık onu irşad edecek bir veli bulamazsın.” (Kehf/17)
Görüldüğü üzere, bu ayetlere ve hadislere göre, insan kendine taktir edileni yaşamaktadır.
İkinci görüşe göre ise, yaptıklarını sen hür iradenle yaparsın, Allah sana zorla yaptırmaz. Bu görüşle ilgili olarak da birçok ayet ve hadis vardır. Örneğin...
“Kim iyi bir iş yaparsa bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara zulmedici değildir.” (Fussilet/46)
“Herhalde, biz ona yol gösterdik, ister şükredici olsun, ister nankör, kâfir.” (İnsan/3)
İkinci görüşün öne sürdüğü hadiste; insanların anne ve babaları tarafından yönlendirildikleri; ifade edilmektedir. Birinci görüşün öne sürdüğü hadislerde ifade edildiği gibi, kader yazılmış, kalem kurumuş olsaydı, bu mümkün olmazdı.
Dikkat edilirse, iki görüşü de destekleyen hadisleriyle, Peygamberimizin ağzı; yine iki görüşü de destekleyen Kuran'ın ağzıyla aynıdır.
Peki; biz, her iki görüşü de destekleyen ayet ve hadislerden sonra, bu işin içinden nasıl çıkıp, kaderi nasıl anlayacağız?
İlahi kitaplardaki ayetlerde; avam düzeyine, havas düzeyine ve hassül havas düzeyine olmak üzere üçlü bir hitap vardır. Bu hitapların birbirine karıştırılmasından dolayı, kader gibi birçok konuda ihtilafa düşülmüştür. Örneğin; Kuran’daki, “Mahlukatın kaderini önceden yazdık” ayetinden yola çıkan birinci görüşün savunucuları; insanı mahluk olmakla sınırlayıp, insanın biyolojik madde bedenden öte bir varlık olduğunu gözardı ederek, insanın kaderinin önceden yazıldığına inanırlar.
Halbuki; “mahluk” kelimesi, zahirde gördüğümüz; insan, hayvan ve nebatın madde bedenleri, galaksiler, yıldızlar ve gezegenlerle baraber; göremediğimiz cinlerin ateş bedenleri, atomlar, atomları meydana getiren parçacıklar gibi, varlığın madde boyutuna işaret eder. İşte; kaderi önceden yazılmış olan; mahluktur, yani yaratılmış olandır; varlığın madde boyutudur Nasıl ki tüm varlığı madde ile sınırlamak yanlış ise, varlığın özü olan insanı da madde beden ile sınırlamak yanlıştır. Zira varlık ve onun özü olan insan; madde üstü, madde ve madde ötesinin BİR.liğidir. İnsanın madde olan boyutuna „beşer“ denmiştir. Dolayısıyla kaderi yazılan insanın beşeriyetidir.
Ancak insan; beşeriyetin üstünde bir varlıktır. Zira onun ruhu, aşağıdaki ayetlerin de açıkça ifade ettiği gibi, “Allah’ın ruhu”dandır.
“Ve düşün o vakit ki Rabbin meleklere, ‘Ben’ demişti; ‘Kuru bir çamurdan, suretlenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Dolayısıyla onu düzenleyeceğim ve içine ruhumdan nefh eyleyeceğim zaman derhal onun için secdeye kapanın.’” (Hicr/28-29)
İnsan; kendisine üflenen ruh itibariyle ne Allah'tan ayrı, ne de, kendisine üflenen ruhun cüzziyeti itibariyle, Allah'la aynıdır. İnsan; bireysellikten münezzeh madde üstü tümel ruhtan bir cüzzün, madde de büründüğü beşeriyet vesilesiyle bireyselleşerek madde ötesi bilince dönüştüğü varlıktır. İnsan; ademe, bireyselleşme ve kemalleşme sürecinde verilen isimdir. Bu süreçte insan hem ibadeti yapan, hem de yaptırandır... Madde üstü aklı ile ilim elde edip madde bedenine namaz gibi çeşitli ibadetler yaptıran insanın madde ötesi bilinci kemalat elde eder. İşte; peygamberimizin aşağıdaki hadisinde ifade ettiği “hidayet bulan”, kemalleşen insandır.
Kader konusunda birinci görüşün delil gösterdiği ayetleri insanının beşeriyetine göre, ikinci görüşün delil gösterdiği ayetleri ise insanın ruhaniyetine göre yorumlarsak, iki görüşün de delil gösterdiği ayetleri daha iyi anlarız. Birinci görüşe doğru, ikinci görüşe yanlış demek; ikinci görüşün ortaya sürdüğü ayetleri inkâr etmektir. Aynı şekilde ikinci görüş doğru, birinci görüşe yanlış demek ise; birinci görüşün ortaya sürdüğü ayetleri inkâr etmektir. Halbuki her iki görüşün de delil gösterdiği ayetler doğrudur. Bilindiği üzere Kuran’dan bir ayeti inkâr etmek, Kuran’ın tamamını kabul etmemektir. Bu sebeble, kader konusunu tartışmak sakıncalıdır. Bu konuyu tartışmış nice kavim helak olmuştur. Peygamber efendimiz (s.a.v.) de bu sebeble, aşağıdaki hadiste de ifade edildiği gibi, ümmetinin alimlerine dahi kader konusunu tartışmayı yasak etmiştir:
Kader konusu, Allah’a vasıl olmadan anlaşılacak bir konu değildir. Allah'a vasıl olan dahi böyle sınırsız bir manayı kelimlerle tam olarak ifade edemez. Zira, kader Allah'tandır. Bu yüzden, aklımızın almadığı yerde iman edelim... Çünkü kadere iman, imanın şartlarındandır. Kur’an bize, nasıl yaşamamız gerektiğini en doğru şekilde öğretmektedir. Ve Allah'ın rahmetiyle bize dua kapısı, yanlışlardan dönüp yolumuzu doğrultmamız için her an açık tutulmaktadır.
Dua kaderi değiştirir ve kazayı önler. İnsan, kaderine dua ile yön verebilir. “Kaderinde dua etmek varsa edersin, yoksa edemezsin” sözü, cebriye mezhebi anlayışıdır ve insanı ancak duadan alıkoyar. Şeytani bir sözdür. Peygamberimizin dua konusundaki hadislerinde böyle bir ilavesi yoktur.Cafer GEZ GEZ ABDULLAH(K.S)ALINTI | |
| | | Gerçeğin Sesi Usta Üye
Mesaj Sayısı : 521 Kayıt tarihi : 19/10/10
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 17, 2010 11:15 am | |
| la ilahe illallah RABBİM sensin sen herşeyi bilensin...
ALLAH razı olsun.. | |
| | | gespenst Administrator
Mesaj Sayısı : 1393 Kayıt tarihi : 23/07/09 Yaş : 44 Nerden : ANKARA
| Konu: Geri: La İlahe İllallah’ın manası: Çarş. Kas. 17, 2010 11:40 am | |
| La İlahe İllallah hiçlik makamına ulaşmaktır , diğer söylevler dil ile ikrardır sadece bundan öteside olamaz olması için kendini görmemesi lazım insanın vesselam | |
| | | | La İlahe İllallah’ın manası: | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|