iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR ) |
| | Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) | |
|
+15sahra mrve Gerçeğin Sesi Semihbaba4125 türkislam74 ykmz perebr Tevazu 511deniz nisra fraude haydarı kerrar Havas-Hoca islam73 ulvi 19 posters | Yazar | Mesaj |
---|
ulvi Administrator
Mesaj Sayısı : 3306 Kayıt tarihi : 30/10/09
| Konu: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Nis. 18, 2010 4:41 pm | |
| Eğer bu dünyada Mutlu Olmak ve İşlerinde Akıbeti Hayra Nail Olmak istiyorsan
Sadece ve sadece Muhyiddini Arabi Hazretlerini Canı Gönülden, Karşılıksız Sev Ve Muhyiddini Arabi Hazretlerini Heryerde Öv
İnanki Hayatın Çok değişecektir, tarafımdan Mücerebbtir Şükürler Olsun, Anlatırsam Hayranlıktan Ağzınız Açık Kalır
Demin Muhyiddini Arabi Hazretlerini Överken Olan Bir Hadiseyi Anlatayım ( diğer Başlıktaki Övgümden Bahsediyorum )
Senle davalıyız canını yok yakacağız diyen insanlar bana telefon açıp kardeşiz ömrün boyunca yanındayız dediler
Ben bile Hala İnanmakta Zorluk Çekiyorum
Allah Şefaatinden Mahrum Etmesin, İyiki Varsın Ya Hazret Saygıyla Önünde Diz Çöker, O Güzel Ellerinden Öperim
Maşaallah, Maşaallah, Maşaallah | |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Nis. 18, 2010 5:29 pm | |
| Hocam muhyiddini arabi hazretlerinin cogu kitabi bende var. onlari okumuyordum, zamanla okuyacagim. Insallah sevecegim. | |
| | | Havas-Hoca Usta Üye
Mesaj Sayısı : 577 Kayıt tarihi : 16/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Nis. 18, 2010 11:16 pm | |
| Allah razı olsun hem burda paylaşam ulvi kardeşimden hemde o mübarek Muhiddini Arabi hazretlerinden o öyle mübarek birisidirki. Şeyh-i ekberdir.
ulvi kardeşim
''( diğer Başlıktaki Övgümden Bahsediyorum )'' demişsin linkini verirsen sevinirim okumak isterim eğer ayrı bir konu varsa açtığın selametle kal | |
| | | ulvi Administrator
Mesaj Sayısı : 3306 Kayıt tarihi : 30/10/09
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Ptsi Nis. 19, 2010 2:19 am | |
| Kardeşim Rab 'bim Razı Olsun senden ve hepimizden aslında O Övgü Başka Bir Forumdaydı ama kopyasını yapıştırayım İnşaallah buraya Alttaki Gibidir Şeyhül Ekber Evliyatul Kebir Alimil Kebir Sultanlar Sultanı Pir Muhyiddini Arabi Hazretleri
Allah Razı Olsun Sevgili Hayy Kardeşim, verdiğin bilgiler için
Muhyiddini Arabi Ks. Hazretleri Evliyalığı ve Alimliği İspatlı Çok Büyük Bir Hazrettir
Muhyiddini Arabi Hazretleri 'nin Gücü, Kuvvet ve Tasarrufu bu yüzyılda ve Her Yüzyılda Geçerlirdir
Her Yüzyılın Işıklarından Ve Yıldızlarından Olan Nadide İnsanlardandır
Allah Işığından Mahrum Etmesin
Muhyiddini Arabi Hazretleri 'nin Sadece bu Yüzyıldaki Kerametlerini Yazmaya Benim Gücüm Ve Vaktim yetmez
Allah Onun Gibi Olmak Nasip Eylesin Amin | |
| | | haydarı kerrar Administrator
Mesaj Sayısı : 2630 Kayıt tarihi : 24/05/09 Nerden : ANKARA
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Ptsi Nis. 19, 2010 8:29 am | |
| Allah c.c Muhyiddini İbni Arabi hazretlerine özel bir hikmet ve bilgi vermiştir Hazreti anlaya bilmek için onun gibi olmak lazım.Rahman razı olsun kardeşim Büyüklerin özelliğinde vardır gönlünü açıp kendilerine yönelenlere Teveccüh ederler ve kollarlar maddi ve manevi. Benimde Veliler içinde değer verdiğim ve manen yardımlarını gördüğüm bir kaç zattan biridir hazret.Mevla şefaatlerinden mahrum etmesin.vesselam | |
| | | fraude Normal Üye
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 27/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Ptsi Nis. 19, 2010 2:29 pm | |
| EL-HİKEMÜ’L-ATÂİYYE’DEN HİKMETLER
Ahmed Bin Muhammed İbn Atâullah El-İskenderî’nin eşsiz ve ölümsüz eseri olan el-Hikemü’l-Atâiyye 264 veciz hikmetten oluşmaktadır. Bu hikmetlerin muhtevası üç kısımda toplanır:
1.Arı-duru Allah inancı, yani tevhid, 2.Güzel ahlâk, 3.Nefsi her türlü kötülükten temizleyerek Allah yoluna girmek HİKMETLER -XIX-
Hikmet 175: Bazen namazda veya oruçta bulamadığın feyzi, belâ ve mihnette bulursun. Hikmet 176: Sıkıntılar mevhibelerin sergisidir. Hikmet 177: Üstüne ilâhî mevhibelerin yağmasını istiyorsan, fakr ve ihtiyaç hâlini ıslah et. “Sadakalar ancak fukara içindir.” (et-Tevbe, 60) Hikmet 178: Vasıflarını O’nun sıfatlarından yardım gelecek şekilde tahakkuk ettir. Zilletini O’nun izzetini celbedecek şekilde, acziyetini O’nun kudretinden imdat gelecek şekilde ve zaafını O’nun havl ve kuvvetinden yardım görecek sûrette (düzelt ve) tahakkuk ettir. Hikmet 179: Bazen istikameti kemâle ermemiş kişi, kerametle rızıklandırılabilir. Hikmet 180: Cenâb-ı Hak sürekli olarak bir işi senin için neticelendirip semerelendiriyorsa, bu, Allah Teâlâ’nın seni o iş üzere ikâme ettiğinin delilidir. Hikmet 181: Bir kişi kendi ihsan ve iyiliğinin bolluğundan bahsedip duruyorsa elinden çıkıveren bir kötülük (onu mahcup edip) susturuverir. Ama Allâh’ın ona ihsanının bolluğundan bahsedip duran kişi, elinden kötülük de zuhur etse susmaz (Allâh’ın ihsanından bahsetmeye devam eder). Hikmet 182: Hikmet ehlinin kalbî nurları sözlerinden önde gider. Böylece nurlandırdıkları yere sözlerinin tesiri de ulaşmış olur. Hikmet 183: Her söz sâdır olduğu kalbin kisvesine bürünmüş hâlde ortaya çıkar. Hikmet 184: Mânevî tabir için izin verilmiş kişinin sözleri dinleyenler tarafından anlaşılır ve onun işaretleri insanlara gayet açık görünür. Hikmet 185: Bazen, izhar etmene izin verilmeyen sırlar, sana nurları sönük bir hâlde görünür. Hikmet 186: Hakikat erbabının ifadeleri ya vecdlerinin coşkunluğu sebebiyle ya da müridi irşâd etmek kastıyladır. Birincisi sülûk ehlinin, ikincisi ise tahkik ve temkin ehlinin hâlidir. Hikmet 187: Söz ve ibareler dinleyenler topluluğu için azık mesabesindedir. Senin o azıktan nasibin ancak yediğin kadarıdır. Hikmet 188: Bir makamdan, ona yenice gözlerini çevirip bakan kişi de bahsedebilir, o makama çoktan ulaşmış kişi de. Bu ancak basiret ehline açık (bir fark)tır. Hikmet 189: Sâlik, vâridat ve ilhamlarını anlatmamalıdır. Bu, hem vâridatın tesirini azaltır hem de onun Hakk’a karşı sadâkatine mânî olur. Hikmet 190: İnsanlardan bir şeyler almak için elini uzatma. Ancak onların sûretinde verenin Allah Teâlâ olduğunu görürsen alabilirsin. Bu takdirde de ilmin sana mubah kıldığı kadarını al. Hikmet 191: Bazen ârif kişi ihtiyacını Allâh’a bile arz etmekten hayâ eder. Çünkü onun takdiriyle yetinmektedir. Bu böyleyken Allâh’ın kullarına nasıl olsun da arz-ı ihtiyaç etsin. Hikmet 192: İki iş arasında mütereddit kaldığın zaman nefse daha ağır gelenini tercih et. Zira nefse haktan gayrısı ağır gelmez. Hikmet 193: Nâfilelerde acele edip, farzlarda tembel davranmak hevâya uymanın alâmetlerindendir. Hikmet 194: Farz ibadetlerin îfâsı, sen onları erteleyip durmayasın diye belli vakitlerle sınırlandırılmış; senin irade payın olsun diye de genişçe bir zamana yayılmıştır. Hikmet 195: Allah Teâlâ, kulların sâlih amel işleme arzusunun az olduğunu bildiği için ibadeti farz kılmış ve onları farziyet zincirlerine vurarak cennetine sevk etmiştir. Hikmet 196: Cenâb-ı Hak sana hizmeti (ibadeti) farz kılmakla aslında cennetine girmeyi farz kılmıştır. Hikmet 197: Allâh’ın, kendisini şehvetten kurtarıp gafletten uyandırmasını uzak gören kimse, -hâşâ- O’nun ilâhî kudretini âciz görmüş olur. Allah Teâlâ her şeye muktedirdir. | |
| | | fraude Normal Üye
Mesaj Sayısı : 154 Kayıt tarihi : 27/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Ptsi Nis. 19, 2010 2:32 pm | |
| Eserlerinden Seçmeler SÖZ HASTALIKLARI 170. Bu hastalıklardan biri, hak sözü, doğru sözü iltizam etmektir. Bu en büyük hastalıklardan biridir. Bunun ilâcı ise, hak sözün, doğru sözün nerede, hangi alanda sarf edileceğini bilmektir. Hiç kuşkusuz gıybet doğrudur, gerçektir; fakat gıybet yasaklanmıştır. Dedikodu da (nemime} doğrudur, gerçektir; fakat o da yasaklanmıştır. Bir adam eşiyle yatakta başbaşa yaptığı şeyleri açıklasa, onları başkalarına anlatsa, onlarda doğru şeylerdir, gerçektir; fakat onları başkalarına anlatmak günah-î kebâir'dendir, yani büyük günahlardan birisidir Ayrıca, birine toplum içinde (mele') doğru, gerçek sözle nasihat etmek de doğrudur; fakat bu şekilde toplum içinde birine nasihat etmek kesinlikle ayıptır. Böyle birşey ancak cahillerden ve garaz sahiplerinden sadır olur. Çünkü nasihattan amaçlanan fayda, bir yararın sağlanması ve arada bir sevgi­nin husule gelmesidir. Eğer nasihatler toplum içinde yapılır­sa, kabul görmez, hatta düşmanlık bile doğurabilir. Allah bu tür davranışı zemmetmiştir, yermiştir. Çünkü bu şekilde toplum içinde açıktan açığa yapılan nasihat, kendisine nasihat edilen kimseyi zor durumda bırakır, onu utandırır ve o konuda yalan söylemek zorunda bırakabilir. Böyle bir davranış büyük bir fesada sebep olabilir. Oysa ki, o nasihati ona yalnız başına olduğu bir zamanda, güzel bir tarzda yapmış olsaydı, işte o kimsenin kusurunu, ayıbını güzelce izhar etseydi, kendisine nasihat ettiği konuda o işin çirkin ve kaba bir iş olduğunu bilmiyorsa, amacının ona bunu öğretmek olduğunu kibar bir dille ona açıklamış olsaydı, hiç kuşkusuz o kimse kendisine teşekkür ederdi, onu severdi ve hayır duada bulunurdu. Böylece o kimse için sonuç hayırlı olurdu. Dolayısıyla o kimse onun ölçüsü (mizan) içinde olurdu. Demek ki, her hak sözü, her doğru sözü gelişi güzel söylemekle yükümlü değiliz. Buna, ne şeriat ne yasa ne de örf izin verir. 171. Aynı şekilde, bir kimsenin, insanlara nefret edecekle­ri bir tarzda cevap vermesi de böyledir, o cevap doğru bile ol­sa. Çünkü böyle bir davranış kötü tabiat, karaktersizlik, bilgisizlik ve Allah'a karşı hayasızlığa delildir. Çünkü böyle bir kimse kendisinde, Allah'ın razı olmadığı bir ayıbı giderrnekten uzaktır. Eğer o kimse kendi ayıbına bakmakla meşgul ol­aydı, bu tutumu kendisini başkasının ayıbıyla uğraşmaktan alıkoyardı. 172. Arkadaşının ya da dostunun hareketlerini izlemeyi, adetâ onun aldığı nefesleri sayacak kadar herşeyi kaydetmeyi kendisine uğraş edinen bir kimse, bu tutumuyla çok şiddetli bir hastalığa yakalanmış demektir. Çünkü o kimse ken­disini ilgilendirmeyen bir şeyle uğraşıyor. Kendi nefsinden gafil oluyor. Oysa ki kendisi için farkına varmaksızın, herhangi bir gün için, onun sadakati zamanındaki bu tutumu onun ruhunda yer eder, nefsinde birikir. Ona ötedenberi duymuş olduğu muhabbeti, onun bu tutumu kapatır. Fakat, zaman geçip de kendi nefsinde arkadaşı hakkında en ufak bir çirkinlik (kerahet) görünce ya da ondan bir bıkkınlık ve usanç duyunca, ya da onun hakkında kendisinden bir yanılgı sudur edince, o zaman kendisinde birikmiş halde duran onun bütün kusurlarını, kabahatlerini ortaya çıkarır.O çirkinlikler kabahatler kendisinde gizli halde durmaktaydı ve onları kendi nefsinde, tetebbuunda biriktirmişti. Bu durumda, arkadaşını paylama sırasında ona herşeyi sayıp döker ve «Sen falan gün şöyle şöyle demedin mi? Falan gün şunu şunu yapmadın mı?» der. Sonra, içinde biriktirdiği şeyleri teker teker sayıp dökünce, ona şöyle der: «Bütün bunlar dinin azlığına ya da dinin yokluğunu delildir; ben sende bütün bunları görüvordum ve diyordum ki, umulur ki onun bunda bir gerekçesi (vech) vardır. O konuda Şeriatta senin için bir gerekçe yoktur.» Ve bu , doğru sözün ihtilafıdır. Sonra, kötü gördüğü.; gafil olduğu, üzerinde nefeslerini saydığı şeylerin hepsini duyurur. Bu kez arkadaşı ya da dostu ona en büyük düşmanlardan biri olarak görünür. Bütün bunların aslı, kötü huyları, kusurları ve ayıpları için kendi tetebbuundandır, ayrıca kendi nefsinde biriktirmiş olduğu birikimlerindendir. Bu ise kötü tabiata, asıl ve füru'unun alçaklığına bir delildir. Bu tür tutumlar dostlar arasında çok sık görülen şeylerdir. Bu konuda bir şiirde şöyle denilmektedir:
Düşmanından bir kez sakın, Dostundan bin kez sakın! Çünkü dostluğunuz bozulursa şayet bir gün, Sana nasıl zarar vereceğini çok iyi bilir dostun!
İşte, bütün bunlar bir vebaldir. Bu sözler doğru bile olsa söyleyen üzerine tekrar döner gelir. 173. Söz hastalıklarından biri de, insanların hallerini ve ne yaptıklarını sorup sual etmektir. Falan niçin geldi? Falar niçin gitti? gibi kendini ilgilendirmeyen şeyleri sormaktır. Ayrıca kendisinin evde olmadığı bir esnada, insanın ailesinin neler yaptığını araştırıp sorması, soruşturmasıdır. Bunun ilacı Allah'ın Resulü sallallahü aleyhi ve sellem'i davranışında taklit etmektir. Hz. Peygamber savaş dönüşünde, ailesini yanına geceleyin gelmemiştir. Geceleyin ansızın, haber vermeden ailelerinin yanına girmesinler diye, sahabelerini bundan sakındırmıştır, olur ya hoşlanmayacakları çirkin bir durumm görebilirler. Gizli şeylerin örtülü, saklı kalması için bir yere girerken izin istemek de bu babdandır. Çünkü o, herkesin anlatmak istemediği bir şeyleri (hünât) olduğunu biliyordu. İnsan, yaptığı şeyler iyilik bile olsa, yaptığı herşeyin tamamının başkası tarafından bilinmesini istemez. Eğer bu soru soran kimse onunla ilgili bilgileri sormaya devam etse, soru sorulan kişiyi, istemediği şeyleri söylemeye veya yalana mecbur eder. Eğer konuşmazsa, devamlı soru soran kimse üzerinde bir diken etkisi bırakır. «Eğer onun benden gizlemiş olduğu şeyler konusunda, onun yerinde ben olsaydım, bunu ona sormazdım» der. Böylece ona beslemiş olduğu sevginin samimiyetinden bir şeyler eksilir. Eğer onun için kendi nefsinde bir töhmet hasıl olsa, o töhmet onu böyle bir fiile, böyle bir davranışa götürürdü. Ne şer'an ne aklen ne de görgü kurallarına göre bu, onun için uygun değildir. Bu, nadiren vuku bulan bir durumdur. Bu, ancak kalbi pis, dini zayıf, kötü ahlâklı kimselerde görülür. Nitekim, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır: «Kişinin kendini ilgilendirmeyen şeyleri terketmesi, onun müslümanlığının güzeliğindendir» (Tirmizî, Zühd, 11; A. İ. Hanbel, 1/201) 174. Söz hastalıklarından biri de insanın yaptığı iyiliği başa kakmasıdır. İyilik yaptığı şahsa iyiliğini başa kakma suretiyle söylemesidir. İyiliği başa kakma ise, bir eziyettir. Bunun ilacı şudur: Bu kötü durum insanın başına gelince, nimetleri veren Allah bunun karşılığını boşa çıkarır. Hiç kuşkusuz Allah Telala bu tür bir ameli iptal eder. Nitekim şöyle buyur­maktadır: «Ey iman edenler! Malını gösteriş için infak eden gerçekte Allah'a ve ahiret gününe inanmayan kimseler gibi, başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle yaptığınız hayırlarınızı iptal etmeyin, boşa çıkarmayın» (Kur'an, Bakara, 2/264). İyiliği başa kakmaktan daha büyük bir eziyet var mıdır? Çünkü bu nefsî (ruhî) bir eziyettir. Bunun ilacı ise, insanın elinde bulunan imkanların, Allah'ın ilminde ne ise o şekilde kendisine bir nimet ola­rak verildiğini ve bu iyiliklerin, bu nimetlerin ancak bir ema­net olarak kendi elinde bulunduğunu, onların gerçek sahibini henüz tanımadığını idrak etmektedir. O nimetleri, işin aslında Allah'ın belirlediği kimselere vermek suretiyle elinden çıkardığı zaman, işte ancak o zaman, o emanetin gerçek sahibini tanımış olur. Emaneti ehline teslim etmiş olduğu içir Allah'a şükreder. Kim bu görüşle, bu düşünceyle iyilik yaparsa, ondan asla eziyet doğmaz. 175. Söz hastalıklarından biri de aynı şekilde şudur: Bir insan kendi nefsinde tasarladığı bir işten dolayı çocuklarından; bazısına bir iyilik yapar ve aynı iyiliği diğer çocuklarına yapmaz. Birisi gelip de kendisine, iyilik yapmadığı çocuklarının, huzurunda, «Niçin aynı iyiliği bu çocuklara da yapmadın?” der. İşte, bu tür bir söz gerçekten fuzûli bir kelâmdır, lüzumsuz bir sözdür. Bu sözü, çocuğunun yanında söylemesi çok yersiz bir davranıştır, çünkü bu çocuğun nefsinde babasına karşı bir düşmanlık doğurur. Böyle bir davranış ancak cahil bir kimseden vaki olur. Çok lüzumsuz sözler sarfetmek şeytani sözler sarfetmektir. Böyle davranışlar vaki olduktan sonra, onların bir ilacı da yoktur; fakat vaki olmadan önce olursa, o zaman bunun ilacı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'in sözündedir. O şöyle buyurmaktadır: «Kendini ilgilendirmeyen şeyleri terketmesi, kişinin İslâm'ının güzeliğindendir» (Tirmizî). 176. Aynı şekilde, söz hastalıklarından biri de bir insanın «Ben doğruyu söylerim; bunu duyan kimseye zor gelecekmiş, buna hiç aldırmam, beni hiç ırgalamaz» demesidir. Peki fuzûli kelâma bakması ve lüzumsuz sözlerin alanlarıyla (mevatın) ilgilenmesi ona zor gelmez mi? «Ben falana doğruyu söyledim; bunu duymak ona zor geldi» der. Kendi nefsini temize çıkarır ve başkasını yaralar ve incitir; ayrıca Allah'ın şu sözünü unutur: «Onların kendi aralarında gizli gizli konuşmalarının (necvâhüm) çoğunda hayır yoktur» (Kur'an, Nisa, 4/114) Bu ayet bu hastalığın ilacıdır. Bunun da yerleri vardır, ayrıca özel bir sıfatı vardır. Bu ise, bir kimseye gizlice sadaka vermesini bildiren sözler söylemektir, açıktan, herkesin içinde sadaka vermeyi değil. Çünkü açıktan sadaka vermek de o kimsenin farkına varmadığı bir hastalıktır, çünkü o zaman o sadakayı Allah'tan başkası için veriyor duruma düşer. «Onların , konuşmalarının çoğunda hayır yoktur, ancak sadaka vermeyi emreden kimseninki müstesna» (Kur'an, Nisa, 4/114). Evet, bu ayet bir ilaçtır. Daha sonra, Allah «ya da iyiliği emreden kimsenin sözü müstesna» (Kur'an, Nisa, 4/114) diye buyurdu. İyiliği emreden sözün de nerede, nasıl sarfedileceğini Allah bildirmiştir. Bu sözü söyleyen kişi, onu dinleyen hakkında bir fayda hasıl olmasını umar. Bunun anlamı budur, ya da iyiliği emreden söz (maruf) budur. Öyleyse, kim böyle yapmazsa, o kimse ilim sahibi olduğunu iddia etse bile cahildir. Daha sonra Allah "ya da insanların arasını düzeltmeyi isteyen kimsenin sözü müstesna" diye buyurmaktadır. Bu tarz bir konuşma yapan kimsee bilir ki, Allah'ın muradı insanlar arasında sevginin ve saygının oluşmasıdır. O kimse bu uğurda çalışır, gayret eder. Eğer konuşan kimse sözü yerinde kullanmazsa, o zaman ça­tışmaya, kızgınlığa, nefrete ve tepkiye neden olur. Bütün bunlardan sonra, Allah bu ayetin sonunda, konuşmayı yapan, sözü söyleyen kimse hakkında şöyle buyurmaktadır: “İşte kim bunu Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla yaparsa, o zaman biz ona büyük bir ecir veririz » (Kur'an, Nisa, 4/114). Bu ancak, nelerin Allah'ı razı edeceğini, nelerin Allah'ı razı etmeyeceğini bilen kimselerin yapacağı bir iştir, ki bu da Allah'ın Kendi Kitabında ve Resulünün dilinde bildirdiği Şeriatın bilinmesiyle mümkündür. Dolayısıyla bir insan konuşmak iste­diği zaman, bu alanda her açıdan Allah'ın razı olacağı bir tarzda konuşup konuşmadığına bakar. Eğer konuşmasında, bir kimse hakkında bir açıdan kötü konuştuğunu görürse, konuşmasının tümü Allah katında gayri makbuldür, yani kabul görmez. Allah o konuşmadan razı olmaz. Çünkü O, parçalanmayı (tecezzi) da bölünmeyi (inkisam) de hoş görmez. Bu galat bir mevzudur, ilacı da söylediğimiz meşru amelleri yapmak ve Allah'ın nelerden razı olacağını iyi bilmektir. 177. Aynı şekilde söz hastalıklarından biri de, geneli kapsamaksızın, devlet adamlarından (sultan) biri ya da bir başkası olabilir, muayyen bir şahıs üzerindeki bir kötülüğü (münker) iyilik olarak sunmaktır. Bunun ilacı, bu konudaki ölçüyü bilmektir ve kendi nefsinde her türlü kötülükten aklanmasıdır, çünkü şeriatın onu o şahıs üzerinde, kendi mezhebinde ve içtihadında bir kötülük olarak gördüğünü bilir, onu değiştirmez ve onu kendi dışındaki kimse nezdinde kötü ve kendi nezdinde mübah olarak değerlendirmez. Sonra, kendi nezdinde kötülük olan kimse, kendi üzerindeki bu kötülüğü değiştiren kimsenin kendi yanında tanınmış biri olup olmadığına bakar, tıpkı Hanefîler nezdinde, hurmadan elde edilen "hurma şarabı" (nebîz) gibi. Nezdinde hurma şarabı haram olan bir hanefî onu içerken ya da onunla abdest alırken bir kimseyi görse, özellikle onun haramlığına inanan bir kimse üzerinde bunu değiştirir ya da o kimse üzerinde bulunan kötülükten sayılır, işte, ölçü budur. 178. Bu söz hastalıklarının ayrıntıları pek çoktur. Söz hastalıklarını ve ilaçlarını iki kategoride toplayabiliriz: Birincisi sükut etmek istediğin zaman konuşman; ve konuşmak istediğin zaman da susmandır; ikincisi ise,- sükut ettiğin zaman eğer Allah'a asi olacaksan, ancak o zaman konuşmandır; eğer böyle bir durum söz konusu değilse, o zaman bir kelâm etmekten kesinlikle sakınmalısın! Konuşmanı beğenip güzel bulduğun ve konuşmayı süsleyip püslediğin zaman konuşmaktan sakın, çünkü o anda konuşmak en büyük hastalıklardan biridir. Susmaktan başka bunun bir ilacı da yoktur; fakat gizli kalmış bir hususu açığa çıkarmak için şahitlik yapan insan, o başka; Ölçü (zabit) budur!
FİİL HASTALIKLARI
179. Fiil hastalıkları, herhangi bir fiili, örneğin namaz gibi bir ibadeti, toplum içinde, yalnız başına eda ettiğinden daha güzel bir şekilde eda etmendir. Hz. Peygamber sallallhu aleyhi ve sellem böyle bir fiil konusunda toplum içinde namazını güzel kılan, fakat yalnız basınayken namazını kötü kılan bir insan hakkında şöyle buyurmaktadır: «Bu bir ciddiyetsizliktir ki o adam Rabbini ciddiye almamıştır, o hareketiyle. » Bu, en şiddetli, en zor nefsi hastalıklardan biridir. Bunun ilacı ise,’’Acaba o, olanları Allah'ın görmekte olduğunu bilmiyor mu?»(Kur’an, Alak, 96/14); «Allah sizin gizlinizi de, açığınızı da bilir.» (Kur’an, Enam, 6/3); «Oysa ki, asıl kendisinden korkulmaya layık olan Allah'tır» (Kur'an, Ahzab, 33/37; Tövbe, 9/13) gibi ayet­ler ve haberlerdir. Bunun bir başka ilacı daha vardır, fakat o ilacın terkibi çok zordur; bu, o kimsenin amelini güzelleştirmeye niyetlenmesidir; cahilin bilmediği şeyleri öğrenmesidir; gafilin, gaflet ettiği şeyleri hatırlamasıdır. 180. Aynı şekilde fiil hastalıklarından biri de, insanlar yüzünden amelin terk edilmesidir. Bu, cemaat nezdinde riyadır. Aslında insanlar nedeniyle bir ameli terketmek, Allah ehli olan üstadlar nezdinde bir riya değil, bir şirktir, Allah'a ortak koşmadır. Bunun ilacı da, «Sizi de, sizin yaptığınız şeyleri de Allah yarattı» (Kur'an, Sâffat, 37/96) ,ayeti ve buna benzer diğer ayetlerdir. Öyleyse bu hususları iyi Öğren, iyi bil!
HAL HASTALIKLARI
181. Hal hastalıklarından biri, bir kimsenin insanlar ara­sında "bu da iyi insanlardandır" diye bilinip şöhrete kavuşması için, iyi insanlarla (salihîn) arkadaşlık yapmasıdır. Oysa ki o, gerçekte kendi şehevî arzularıyla beraber yaşamaktadır. Aslında o, ya bir kadına (cariye) ya da bir delikanlıya (gulâm) aşık olmuştur; bunu onlar bir işitecek olsalar!... Tabii ki toplum (cemaat) bunu bilmez. Ona bir coşku, bir vecd gelir ve kendi içinde saklayıp düşündüğü kimseye duyduğu ilgi nedeniyle, onda bu coşku hali galebe çalar. Oraya buraya gider gelir, durmadan hareket eder, bağırır çağırır; çığlıklar atar; güçlükle nefes alıp verir. Kimi zaman da "Allah! Allah!" ya da “Hüve! Hüve!" diyerek hu çeker. Ayrıca Allah ehlinin işaretleriyle işaretler yapar. Onu bu halde gören toplum da sahih bir vecd, bir coşku ve sahih bir hal sahibi olmasıyla birlikte onun bu halinin ilâhi bir hal olduğuna inanır, fakat bu tür, kimselerde bunu ilacı «Nefsini kirleten, zarar etmiştir» (Kur’an,eş-Şems, 91/10) ayeti ve buna benzer diğer ayetler ve ilahi haberlerdir. 182. Aynı şekilde hal hastalıklarından biri de kendi imkânı dahilinde olmayan giysileri giyinmektir. Bunun ilacı ise, kendi imkânı dahilinde olan, kendine helâl olan giysileri ve benzeri şeyleri giymektir.
İşte, kim bu hastalıkları ve bunların ilaçlarını bilip tanıra ve o ilaçları kendi nefsinde uygularsa, onlardan büyük olçüde yararlanır. İbn Arabi-Marifet ve Hikmet adlı kitaptan-İz yayıncılık | |
| | | Havas-Hoca Usta Üye
Mesaj Sayısı : 577 Kayıt tarihi : 16/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Salı Nis. 20, 2010 11:53 am | |
| Allah razı olsun hepinizden kardeşlerim | |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Çarş. Mayıs 05, 2010 12:32 am | |
| HOCALARIMIZI dinleyelim. seyhül ekber arabi hazretlerini sevelim ve övelim. Ben dualarini ve kitablarini sitemize her gün ekliyorum. herkese tavsiye ediyorum. | |
| | | nisra Administrator
Mesaj Sayısı : 610 Kayıt tarihi : 16/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Cuma Ağus. 20, 2010 11:25 pm | |
| ARO hocam emeğinize sağlık | |
| | | 511deniz Normal Üye
Mesaj Sayısı : 133 Kayıt tarihi : 07/07/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) C.tesi Ağus. 21, 2010 11:26 am | |
| Allah razı olsun hocam, Yavuz Selim Han, Mısır'a açtığı sefer sırasında Halep'ten Şam'a doğru giderken, yolda, hayatına Şam'da son verilen Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'ni ve O'nun Yavuz'u işaret eden sözlerini hatırladı. "Sin, Şın'a girdiğinde Muhyiddin'in kabri meydana çıkar" sözü Yavuz'un dikkatini çekmişti. Bu işaret zaman zaman aklına takılıp duruyordu. Şam'a vardığında oranın alim ve velileriyle görüşmelerde bulundu. Söz dolaşıp Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'ne de geldi Şam'ın ileri gelenleri, Hazret'in kabrinin bulunduğu yerin halen çöplük olduğunu, hadiseden o güne kadar hazrete iyi gözle bakılmadığını anlattılar.
Yavuz Selim Han, derhal harekete geçip kabrin yerini tesbit ettirdi. Oraya hemen bir türbe ve yanıbaşına büyük bir cami ve imaret inşaatı başlattı. Zamanımıza kadar muhteşem bir şekilde gelen türbe, cami ve imaret, külliye olarak ortaya çıktı.
Ayrıca, Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin vefatından önce ayağını yere vurarak: "Sizin taptığınız benim ayağım altındadır" buyurduğu yeri tesbit ettirip kazdırdı. Oradan küp içinde altınlar çıktı. Bundan Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin: "Siz Allah Teâla'ya değil de paraya tapıyorsunuz." Demek istediği anlaşıldı. Gerçekten de idamına sebep, hazretin bu sözleri olmuştu.
Selim Han, çıkan altınları Şam'ın fakirlerine dağıttı. "Sin"den maksadın Selim, "Şın"dan maksadın da Şam olduğu kesin olarak ortaya çıkmıştı -alıntı- | |
| | | Tevazu Normal Üye
Mesaj Sayısı : 117 Kayıt tarihi : 08/06/10 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) C.tesi Ağus. 21, 2010 12:47 pm | |
|
Şimdi konu Muhyiddin İbn-i Arabi olunca bende bir kaç bildiğimi eklemek istedim.
Muhyiddin İbn-i Arabi enduluste doğmuş bir evliya.Babası bir oğlu olsun istemiş.Bunun için birsürü çare aramış.En son onu dönemim ve devrin enbüyük evliyası olan Abdulkadir Geylani Hz. ne göndermişler Bağdat civarlarına.Endülüsten bağdata varınca Abdulkadir Geylani hz. lerini bulmuş durumunu arzetmiş.Büyük Evliya ona bir erkek çocuğu olmayacağını söylemiş.Ancak bu söz karşısında okadar boynu bükük görmüş ki bu zat'ı;Dua etmiş rabbine.Demişki;Neslimde bir erkek varsa benim,onu bu kişiye ver...Rabbim de kabul etmiş.O yüzden Muhyiddin İbn-i Arabi için Abdulkadir Geylani Hz.'lerinin soyundan geldiği,manevi oğlu olduğu söylenir...
Diğer olaysa Muhyiddin İbn-i Arabi sizin inandıklarınız ayaklarımın altındadır demiş Şam da.Halk bu sözü yanlış anlamış.Sanmışlar ki peygamber efendimize hakaret etmekte.Birçok mübarek gibi onuda bu uğurda harcamışlar.Ancak Yavuz Sultan Selim Şam'a geldiğinde bu sözü dediği yeri kazdırtmış ve bir sürü altın hazine bulmuş. Aslında kastettiği apayrı birşeymiş kısacası.Ve de kabrini o bölgeye yaptırmış yüce padişah..
Bu bilgiler ışığında ilgim de olduğundan gidip Ünlü kitabı Fususül hikem'i aldım.Biraz okudum ancak danıştığım kişilerin bu kitabı ilk okumamam gerektiği,farklı düşüncelere sevkedebileceği için bıraktım.Şimdi öylece duruyor.Ama Dücane Cündioğlunun Hz. İnsan adlı kitabında Muhyiddin İbn-i Arabi Hz. leri dahası Nuh tufanı ile ilgili görüşleri beni şaşırttı.Muhyiddin İbn-i Arabinin nuhun gemisine binmeyenlerin de inanan insanlar olduklarını söylediği vurgulanıyor.Hatta tehlikeli bir yorum olduğu da belirtilmiş.Kısacası sanırım onu anlamak için bayağı bir kilometre gerek...Bize nasip olmaz ne ala.
| |
| | | islam73 Medaratör
Mesaj Sayısı : 3832 Kayıt tarihi : 04/03/10 Nerden : Türklügün Bekcisi ve islamin Kölesi
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Cuma Ekim 22, 2010 11:07 am | |
| insallah hocamin verdigi anahnarla mutlulugun kapisini acariz. | |
| | | perebr Normal Üye
Mesaj Sayısı : 164 Kayıt tarihi : 19/09/10 Nerden : ankara
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Cuma Ekim 29, 2010 8:23 am | |
| Hocam ve arkadaşlar ellerinize sağlık Allah razı olsun | |
| | | ykmz Medaratör
Mesaj Sayısı : 820 Kayıt tarihi : 12/04/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) C.tesi Ekim 30, 2010 10:28 am | |
| Allah razı olsun hocam.. İnşAllah bizlerde anlayabilir ve hayatımıza katabiliriz.. | |
| | | türkislam74 Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 417 Kayıt tarihi : 08/03/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) C.tesi Ekim 30, 2010 2:22 pm | |
| - ykmz demiş ki:
- Allah razı olsun hocam.. İnşAllah bizlerde anlayabilir ve hayatımıza katabiliriz..
insallah kardesim | |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Çarş. Kas. 10, 2010 3:06 pm | |
| ALLAH (ZT.C.C.)ŞEFAATLERİNE 18 BİN ALEMDE ÖLMÜŞ VE YAŞIYO OLAN NAMAZ KILAN KILMAYAN İBADET YAPAN YAPMAYAN TÜM MÜSLÜMANLARI NAİL EYLESİN İNŞALLAH...
En son Semihbaba4125 tarafından Çarş. Ara. 22, 2010 8:03 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Gerçeğin Sesi Usta Üye
Mesaj Sayısı : 521 Kayıt tarihi : 19/10/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) C.tesi Kas. 13, 2010 10:18 am | |
| | |
| | | Gerçeğin Sesi Usta Üye
Mesaj Sayısı : 521 Kayıt tarihi : 19/10/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Çarş. Kas. 17, 2010 12:05 pm | |
| | |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) C.tesi Kas. 20, 2010 2:35 pm | |
| ALLAH ŞEFAATLERİNE 18 BİN ALEMDE ÖLMÜŞ VE YAŞIYO OLAN NAMAZ KILAN KILMAYAN İBADET YAPAN YAPMAYAN TÜM MÜSLÜMANLARI NAİL EYLESİN İNŞALLAH...AMİN | |
| | | mrve Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 3 Kayıt tarihi : 25/08/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Kas. 21, 2010 8:58 pm | |
| | |
| | | sahra Seçkin Üye
Mesaj Sayısı : 903 Kayıt tarihi : 26/05/10 Yaş : 45 Nerden : KAYSERİ
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Kas. 21, 2010 9:01 pm | |
| - ulvi demiş ki:
- Kardeşim Rab 'bim Razı Olsun senden ve hepimizden aslında O Övgü Başka Bir Forumdaydı ama kopyasını yapıştırayım İnşaallah buraya
Alttaki Gibidir
Şeyhül Ekber Evliyatul Kebir Alimil Kebir Sultanlar Sultanı Pir Muhyiddini Arabi Hazretleri
Allah Razı Olsun Sevgili Hayy Kardeşim, verdiğin bilgiler için
Muhyiddini Arabi Ks. Hazretleri Evliyalığı ve Alimliği İspatlı Çok Büyük Bir Hazrettir
Muhyiddini Arabi Hazretleri 'nin Gücü, Kuvvet ve Tasarrufu bu yüzyılda ve Her Yüzyılda Geçerlirdir
Her Yüzyılın Işıklarından Ve Yıldızlarından Olan Nadide İnsanlardandır
Allah Işığından Mahrum Etmesin
Muhyiddini Arabi Hazretleri 'nin Sadece bu Yüzyıldaki Kerametlerini Yazmaya Benim Gücüm Ve Vaktim yetmez
Allah Onun Gibi Olmak Nasip Eylesin Amin
AMİN HOCAM | |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Perş. Kas. 25, 2010 12:51 am | |
| Şeyhül Ekber Evliyatul Kebir Alimil Kebir Sultanlar Sultanı Pir Muhyiddini Arabi Hazretleri
Allah Razı Olsun Sevgili Hayy Kardeşim, verdiğin bilgiler için
Muhyiddini Arabi Ks. Hazretleri Evliyalığı ve Alimliği İspatlı Çok Büyük Bir Hazrettir
Muhyiddini Arabi Hazretleri 'nin Gücü, Kuvvet ve Tasarrufu bu yüzyılda ve Her Yüzyılda Geçerlirdir
Her Yüzyılın Işıklarından Ve Yıldızlarından Olan Nadide İnsanlardandır
Allah Işığından Mahrum Etmesin
Muhyiddini Arabi Hazretleri 'nin Sadece bu Yüzyıldaki Kerametlerini Yazmaya Benim Gücüm Ve Vaktim yetmez
Allah Onun Gibi Olmak Nasip Eylesin Amin
Eğer bu dünyada Mutlu Olmak ve İşlerinde Akıbeti Hayra Nail Olmak istiyorsan
Sadece ve sadece Muhyiddini Arabi Hazretlerini Canı Gönülden, Karşılıksız Sev Ve Muhyiddini Arabi Hazretlerini Heryerde Öv
İnanki Hayatın Çok değişecektir, tarafımdan Mücerebbtir Şükürler Olsun, Anlatırsam Hayranlıktan Ağzınız Açık Kalır
Demin Muhyiddini Arabi Hazretlerini Överken Olan Bir Hadiseyi Anlatayım ( diğer Başlıktaki Övgümden Bahsediyorum )
Senle davalıyız canını yok yakacağız diyen insanlar bana telefon açıp kardeşiz ömrün boyunca yanındayız dediler
Ben bile Hala İnanmakta Zorluk Çekiyorum
Allah Şefaatinden Mahrum Etmesin, İyiki Varsın Ya Hazret Saygıyla Önünde Diz Çöker, O Güzel Ellerinden Öperim
Maşaallah, Maşaallah, Maşaallah
| |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Perş. Ara. 02, 2010 5:54 pm | |
| | |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Ara. 05, 2010 2:08 pm | |
| ALLAH ŞEFAATLERİNE 18 BİN ALEMDE ÖLMÜŞ VE YAŞIYO OLAN NAMAZ KILAN KILMAYAN İBADET YAPAN YAPMAYAN TÜM MÜSLÜMANLARI NAİL EYLESİN İNŞALLAH... | |
| | | ay nuru Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 20/11/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Paz Ara. 05, 2010 8:30 pm | |
| Her Yüzyılın Işıklarından Ve Yıldızlarından Olan Nadide İnsanlardandır
bu ne guzel bir tarif olmus ulvi hocam...Her Yüzyıl.... Rabbim sefaatlerine erdirsin... | |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Perş. Ara. 09, 2010 1:49 pm | |
| Muhyiddini Arabi hazretleri Evliya ve Alimdir ve pirdir, ispatı Pir Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Ona Hırkasını Bırakmasıdır, İspatı yavuz Sultan Selimdir , İspatı idam edildiğinde yere dökülen kanının kelimei Tevhid Yazmasıdır LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH ULVİ ABİDEN ALINTI | |
| | | ay nuru Yeni Üye
Mesaj Sayısı : 39 Kayıt tarihi : 20/11/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Perş. Ara. 09, 2010 4:23 pm | |
| Hic duymamistim dokulen mubarek kanlarinin kelimei Tevhid LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDUN RESULULLAH yazdigini....ogrenmis olduk Allah razi olsun kardesim... marstaki arapca SELAM yazisinin da Muhyiddin Ibn-i Arabi hazretlerine ait oldugunu duymustum....cok da bariz bir sekilde arapca selam yaziyor... | |
| | | Semihbaba4125 Medaratör
Mesaj Sayısı : 1338 Kayıt tarihi : 31/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Çarş. Ara. 22, 2010 8:03 pm | |
| ALLAH (ZT.C.C.)ŞEFAATLERİNE 18 BİN ALEMDE ÖLMÜŞ VE YAŞIYO OLAN NAMAZ KILAN KILMAYAN İBADET YAPAN YAPMAYAN TÜM MÜSLÜMANLARI NAİL EYLESİN İNŞALLAH...
| |
| | | Lja Usta Üye
Mesaj Sayısı : 728 Kayıt tarihi : 19/01/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Çarş. Ara. 22, 2010 10:31 pm | |
| aydınlandım ve duygulandım Allah razı olsun bızı aydınlattınız | |
| | | kocareis Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 320 Kayıt tarihi : 16/03/10
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Perş. Ara. 23, 2010 1:54 am | |
| | |
| | | HARE Aktif Üye
Mesaj Sayısı : 250 Kayıt tarihi : 02/11/10 Nerden : istanbul
| Konu: Geri: Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) Perş. Ara. 23, 2010 10:23 am | |
| Allah razı olsun hocam.. İnşAllah bizlerde anlayabilir ve hayatımıza katabiliriz.. | |
| | | | Sırrul Sırr ( Mutluluğun Anahtarı ) | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|