iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Vakit Namazınızı Kıldınızmı?

Hoş Geldiniz Forumdaki Konulardan Tam Anlamıyla Faydanalabilmek İçin Giriş Yapınız Uye Degılsenız 1 Dakıkanızı Ayırarak Kayıt Olunuz---ByNoKta
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi

CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR )
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 Dünyanın Kötülüğü

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gespenst
Administrator

Administrator
gespenst


Mesaj Sayısı : 1393
Kayıt tarihi : 23/07/09
Yaş : 44
Nerden : ANKARA

Dünyanın Kötülüğü Empty
MesajKonu: Dünyanın Kötülüğü   Dünyanın Kötülüğü Icon_minitimePerş. Mart 11, 2010 4:04 pm

Dünyanın Kötülüğü

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "(Ey kavmim) Beni yaratana bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim? Siz de hep O"na döndürüleceksiniz." (Yasin; 22)
Kur"an-ı Kerim, bütün insanlara ibret olmalıdır. Bu ayet-i kerime İsa aleyhisselam zamanında, salih kullardan Habib-i Neccar isminde bir zat hakkında inmiştir.
İsa aleyhisselam, Antakya halkına elçiler gönderdi, bunlar müşrik idiler. Allah-u Zülcelal"i tanımayıp putlara ibadet ediyorlardı. Habib-i Neccar ismindeki bir zat, gizlice iman etmişti. Bu elçiler, inkar edildiği zaman, o zat geldi ve halkına şöyle söyledi:
"Bu elçiler sizden bir ücret istiyorlar mı?" Onlar şöyle dediler:
"Hayır, ücretsiz olarak, bize söyleyip hidayete çağırıyorlar." Habib-i Neccar:
"Öyleyse, niçin onlara tabi olmuyorsunuz?" dediğinde, ona zulmetmeye başladılar. "Sen onlara iman mı ettin?" deyip onu taşlayarak, eziyet ve cefa içinde öldürüp şehit ettiler.
Ruhu daha dünyadan ayrılmadan, Allah-u Zülcelal ona, kıyamet gününde onun için hazırladığı cenneti gösterdi. O anda, onun için ne dediğini, Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede bize şöyle bildirmektedir:
"...Keşke kavmim, Allah"ın bana neler ikram ettiğini bilselerdi." (Yasin; 26)
İşte, bu ayet-i kerimeyi okuyarak, Allah"ın kendisine ikramını bilmeleri durumunda, müslüman olacaklarını düşündü. İnsan durup bir düşünürse, Habib de öldü, o zaman ona zulmeden insanlar da öldü. Fakat Habib nereye gitti, onlar nereye...
İçinde yaşadığımız zaman da aynen Habib"in yaşadığı zaman gibidir. Kim Allah-u Zülcelal"a samimi olarak yönelirse, Habib"e verdiğini ona da verecektir. Kim Allah"a düşmanlık yaparsa, Allah-u Zülcelal, onlara verdiği azabı, onlara da verecektir. Nitekim ayet-i kerimede onlara verilen azap hakkında şöyle buyrulmuştur:
"Sadece korkunç bir ses oldu. Onlar da hemen sönüverdiler." (Yasin; 29)
Bunlar Habib"i şehit edince, Cebrail aleyhisselam onların memleketini alt üst ederek, hepsini helak etti.
Dünyada helak oldukları gibi, Allah-u Zülcelal, kıyamet gününde de onlara nice azaplar verecektir. Dünya, insan için çok büyük bir düşman olduğu gibi salih amel yapması için de çok büyük bir fırsattır.
İnsanın zahiri vücudunda nasıl hayat varsa ki, dünya işlerini onunla yapar, vücudundaki hayatı, sağlığı kötü olduğunda, çok hasta olduğunda, bir şey yapmaya kuvveti kalmazsa; insanın manevi olarak da bir hayatı vardır.
Zahiri, vücuttan ayrı olan bu manevi hayat da hasta olur. Bu zahiri beden, nasıl ruhla hayatta kalıyorsa, manevi insan da imanla hayatta kalır. İnsan kafir olduğu zaman, o manevi insan ölür. Bunu şöyle de söylenebilir: İnsan kafir olduğunda, manen ölmüştür.
Hasta olduğumuzda nasıl doktora gidiyoruz ve doktor da bizi tedavi ediyor, Allah onun ilacını vesile kılıp bizi sıhhate kavuşturu-yor, biz de dünyevi işlerimizi yapmakta kuvvet buluyor isek; bu manevi olan insanın, ahiret insanının sağlığı da ibadet ve taatle, Allah"a kulluk yapmaktadır.
İnsan Allah"a itaat etmediği zaman, sağlığını kaybeder. Daha ne namaz kılabilir, ne zikir yapabilir, git gide küfre, Allah"ı inkara bile yaklaşır! Peki, o manevi insan niçin hasta oluyor? Cevabı çok basit, günah işlemekle...
Allah Zülcelal insanın kalbini, cam gibi saf, boş bir kağıt kadar beyaz yaratmıştır. İnsan bir günah işlediğinde, hemen o günahtan tevbe ederse, o günah kalbin üzerinde bir iz bırakmaz.
Tevbe etmezse, günah kalbin üzerinde siyah bir nokta bırakır. Bir günah daha yapıp yine tevbe etmezse, kalbin üzerine bir siyah nokta daha gelir. Bu şekilde, günahların bıraktığı noktalar, bütün kalbi kaplar, karartır. Kalp kapandığı, karardığı zaman da vücutta sağlık kalmaz, manevi insan; hasta, ölmek üzere olan bir kimse gibi olur. İnsan ölüm esnasında, sekaratta, nasıl dünyası için artık bir faydası yoksa, manevi insan da çok hasta olduğunda veya sekerattayken, kendi ahireti için bir kazanç sahibi olamaz.
Gördüğünüz gibi, günahlarla manevi insanı hasta ettiğimiz zaman, ahiretimizi de perişan etmiş oluyoruz. O manevi insanın uyanması, yeniden kuvvet ve sıhhat bulması, ancak Allah"ın zikriyledir. Allah"ın adının çokça anılmasıyladır.
Bu konuda Kur"an-ı Kerim"deki bir ayet çok açık ve nettir:
"Dikkat ediniz! Kalpler ancak Allah"ın zikriyle mutmain olur." (Ra"d; 28)
Daha önce söylenildiği gibi, manevi insanın uykusu ve hasta olması da gaflet ve günahlar sebebiyledir.
Musa aleyhisselam, Tur-i Sina"ya, Allah-u Zülcelal ile konuşmaya giderken, bir insan keyiften nasıl oynuyorsa, o da Peygamber olduğu halde, Allah aşkıyla öyle keyifleniyor, cezbeleniyordu. Çünkü Allah"a aşık idi. İnsanın da Allah"a aşık olması lazımdır.
Anlatıldığına göre İbn-i Abbas radıyallahu anh şöyle demiştir:
"Kıyamet günü, dünya kır saçlı, gök gözlü, sırıtık dişli, müptezel davranışlı ve gören herkesin tiksineceği bir acuze (yaşlı kadın) kılığında Allah"ın huzuruna çıkarılır ve insanlara gösterilerek: "Bunu tanıyormusunuz?" diye sorulur. İnsanlar:
"O"nu tanımaktan Allah"a sığınırız." diye cevap verirler. Bunun üzerine onlara denir ki:
"İşte bu kendisi ile böbürlendiğiniz ve uğruna birbirinizin kanını döktüğünüz dünyadır."
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Dünya ve içindekiler lanetlenmiştir. Yalnızca Allah için olanlar müstesnâ!" (Tirmizi, İbn Mace)
Camii, ilim meclisleri gibi kutsal yerler de dünyadandır, sadaka vermek de dünya malıyladır, fakat bunlar mel"un değildir. Çünkü bunlar, Allah içindir.
Nice insanlar vardır ki, dünya ile cenneti satın alırlar. Dünyanın malı-mülkü, debdebesi onları Allah"tan uzaklaştırmaz. Bilakis Allah"a yaklaştırır. Dünya, insanı cehenneme sürükleyen şeylerdir.
Deniz kenarlarında çıplak gezmek, pis işlerle uğraşmak, içki içmek, kumar oynamak, ticaretle meşgul iken ibadeti terk etmek ve benzeri şeyler dünyadır. İşte bu dünya, kıyamet gününde insanın başına bela olacaktır.
İbn Abbas radıyallahu anh"dan rivayetle Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Allah-u Zülcelal, Musa"ya üç günde yüz kırk bin kelime ile hitap etti (konuştu). Musa insanların konuşmalarını dinleyince, kulağına gelen Allah Kelamının yanında kulların sözleri çok basit kaldı ona sıkıntı verdi. Allah"ın Musa"ya vahyettiği sözlerde şunlar yazılıdır:
"Ya Musa! İbadet yapanlar zühd ile (dünyaya muhabbet etmemek ile) olduğu kadar hiçbir amelle bana yaklaşamazlar. Bana yaklaşmak isteyenler, onlara haram kıldığım şeylerden kaçınmakla yaklaşırlar. Hiç kimse de bana ta"zim ederek (saygı göstererek) ve azabımdan korkarak ağlamasıyla olduğu kadar, hiçbir amelle kulluk edemez." Bunları dinleyen Musa aleyhisselam:
"Ey bütün yaratıkların Rabbi! Ahiret gününde tek söz sahibi! Ey azamet ve lütuf sahibi! O kullarına neler hazırladın? Onlara ne mükafatlar vereceksin?" diye sordu. Allah-u Zülcelal de şöyle cevap verdi:
"Zahidlere (dünyaya muhabbet etmeyenlere) cennetimi verdim. Orada diledikleri yerlerde kalırlar. Kendilerine haram kıldığım şeylerden sakınanları ise kıyamet gününde bütün kullarımı hesaba çektiğim vakit, onlara olan sevgim, merhamet ve lütfumdan dolayı hesaba çekmeden cennete koyarım. Azabımdan korkup ağlayanlar ve bana saygı gösterenler için cennette yüce yerler vardır. Onların makamına başkaları ulaşamazlar." (Taberani, Ebu Nuaym)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Dünya sevgisini kalbine indirmeyen kimseyi gördüğünüzde ona yaklaşın. Onunla dost olun. Çünkü ona hikmet verilir. (Siz de irşad olunursunuz.)" (Ebu Ya"la)
Adamın birisi, salih kullardan bir topluluğa gidip:
"Ben ne kadar ibadet yapıyorsam da bir lezzet alamıyorum." diye dert yanmış, çare istemiş. Ona:
"Her halde, senin kalbinde şeytanın kızı var!" demişler. Zavallı adam:
"Bu nasıl olur?" diye hayretle sormuş. Sonunda, kendisine içinde bulunduğu durumu teşbih yollu, şöyle açıklamışlar:
"Dünya şeytanın kızıdır. Kim dünyayla evlenirse, elbette şeytan, kızının yanına gelecektir. Sen şeytanın kızını, yani dünyayı kalbine koyduğun için o da kendi kızını ziyaret maksadıyla senin kalbine geliyor. O lanetlenmiş şeytan, oraya geldiği için de sen ibadetten zevk alamıyorsun. Halbuki, sen dünya sevgisini kalbine koysan da koymasan da dünyalığın ne artar, ne eksilir. Yani, dünyayı sevmen, dünyalığını artırmaz."
Gerçekten de dünya sevgisini kalpten silmek lazımdır. Her derdin bir devası bulunduğu gibi bunun da bir çaresi vardır.
Dünya sevgisi, kişinin kalbine geldiği zaman, Allah"a sığınarak;
"Ya Rabbi! Beni bundan kurtar, bu hâli benden al! Ben senin sevgini, senin muhabbetini istiyorum." diyerek Allah"a yalvarmalıdır. Allah-u Zülcelal mert ve cömert olduğu için onun kalbinden dünya sevgisini silecek; eline de bol miktarda dünyalık verecektir İnşaallah.
Elimize aldığımız, yemek dolu bir tabağı, düz bir zemine koyduğumuzda nasıl içindeki yemek yere dökülmez, tabağı yan tuttuğumuzda ise yemek dökülürse; biz de kalbimizi Allah"ın rahmetine, ihsanına, bağışlamasına o şekilde dümdüz bir şekilde açmalıyız. Eğer kalbimizi Allah"ın huzurunda, ıslah olmamız için O"na dümdüz açmazsak, O"nun rızasını, feyzini elde edemeyiz. Çünkü o bize değil, biz O"na muhtacız.
Bazı insanlar, seytan onları aldattığı için şöyle diyorlar:
"Eğer benim kaderimde olsaydı, namaz kılacak, zekat verecek, ibadet edecektim. Takdir edilmediği için yapamıyorum. Ben ne yapayım, elimden bir şey gelmez."
Bu çok yanlış bir düşüncedir. Allah-u Zülcelal insana cüz-i ihtiyari, seçme kuvveti vermiştir. Yani ibadet edip etmemek, insanın kendi isteğine bağlıdır. Dolayısıyla insan:
"Benim ibadet etmemi, Allah taktir etmediği için ben ibadet yapmıyorum, O"nun emir ve yasaklarına karşı kayıtsız kalıyorum, içimden gelmiyor." diyemez.
Bu nefis ve şeytanın insana apaçık bir oyunudur. Allah-u Zülcelal insanı, ibadet ve imanda serbest bıraktığı, inanıp inanmamak, yapıp yapmamak insanın elinde olduğu için sorumlu tutmuştur. Bu yüzden kişi Allah"ın emirlerine uymadığında, suçu bizzat kendinde aramalıdır.
Eğer daima Allah-u Zülcelal"e yalvarır, O"ndan usulüne uygun bir şekilde, bizi affetmesini ve kalbimizden de dünya sevgisini çıkarmasını istersek, O bize bunu nasip edecektir. Yok eğer istemezsek, O bize muhtaç değildir ki, illa da versin!
Allah-u Zülcelal, daima kudret elini açıp manevi olarak bize "Gelin!" buyuruyor. Buna karşılık olarak bizim de O"na yönelmemiz, gitmemiz lazımdır.
O, bizim kendisine gitmemizi ve kaçmamamızı ister. Tabi, insan bunları dil ile veya kalben bile açıkça söylemez, ancak hal ve davranışlarla, Allah"a sırtını döner.
Bu dünya, üzeri bir örtüyle örtülmüş bir tabak gibidir. O örtü kaldırıldığı zaman, tabağın içinde ne olduğu meydana çıkacaktır.
Dünyada insanın kalbi, ruhu, iç dünyası da örtüyle örtülmüş bir tabak gibidir. Fakat insanın kalbinin içinde ne olduğu mahşerde bütün insanların, bütün Peygamberlerin önünde ve Allah-u Zülcelal"in huzurunda, açığa çıkacaktır. Bu sebeple, insan o meydana çıkacağını düşünmeli, Allah-u Zülcelal"in huzurunda, doğrulardan olabilmek için gayret göstermelidir.
Bir insanı veya bir çocuğu aldatır gibi -Haşa- Allah"ı aldatamayız. O yaptığımız her türlü gizli ve aşikare amellerimizden ve günahlarımızdan haberdardır. Doğruluğumuzu, samimiyetimizi, şerrimizi bizden iyi bilir. O"na karşı hal ve davranışlarımızı düzeltmeliyiz ki, kıyamet günü bize ona göre muamele etsin.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dünyanın Kötülüğü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» DÜNYANIN ŞEKLİ
» Dünyanın en acı biberi...
» Dünyanın Zaman Dikmesi Kabe
» Mucize Dua Ve Dünyânın Üzerinde Yazan “Allâh” Adı
» dünyanın en gizemli 10 nesnesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi :: 

İslamiyet ( Her Müslüman 'a Lazım Din 'i Bilgiler )

 :: İslamiyet Genel
-
Buraya geçin: