iSLAMi GiZLi iLiMLER SiTESi CİNLERE, ŞEYTANLARA, İFRİTLERE ve DİĞERLERİNE, BÜYÜYE VE SİHRE KARŞI İNSANLARIN KALESİ ( SİTEMİZDEKİ HERŞEY ÜCRETSİZ ve KARŞILIKSIZDIR ) |
| | Kuranda Geçen Esmalar ve Geçiş Şekli | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
haydarı kerrar Administrator
Mesaj Sayısı : 2630 Kayıt tarihi : 24/05/09 Nerden : ANKARA
| Konu: Kuranda Geçen Esmalar ve Geçiş Şekli Salı Mart 09, 2010 1:25 am | |
| Kuranda Geçen Esmalar ve Geçiş Şekli
Esmâ-i Hüsnâ'nm Kur'ân-ı Kerim'deki tertibi şu şekilde nazil olmuştur. 1. Allah 2. Rahman: Bağışlayan, esirgeyen. 3. Rahîm: Bağışlayan, acıyan. "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla." [224] 4. Rab: Her şeyin sahibi. (Rabb'ül-Alemin) "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."[225] 5. Melik: Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi. "O, ceza gününün malikidir." [226] "Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir." [227] 6. Muhît: Her şeyi çepeçevre kuşatan. "Halbuki Allah, kafirleri çepeçevre kuşatmış¬tır." [228] "Bilesiniz ki O, her şeyi (ilmiyle) kuşatmış¬tır."![229] 7. Kadir: Her şeye gücü yeten. "Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü yeter." [230] 8. Alîm: Hakkıyla bilen. "O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendisine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi. O, her şeyi hakkıyla bilendir." [231] 9. Hakîm: Bütün iş ve emirleri yerinde olan. "Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz âlim ve hakim olan ancak sensin, dediler." [232] 10. Tevvab: Kullarını tevbeye sevk eden ve tevbeleri bol bol kabul eden. "Adem, Rabbinden bir takını ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır." [233] 11. Bari: Yaradan. "... Onun için yaradanınıza tevbe edin." [234] 12. Basîr: Her şeyi gören. "... Allah onların yapmakta olduklarını eksik¬siz görür." [235] 13. Velî: Yardımcı, dost. "...O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır."[236] 14. Nasır: Yardımcı. "... Sizin için Allah'dan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır." [237] 15. Vasi': İlim ve merhameti her şeyi kuşatan. "Allah'ın rahmeti ve nimeti geniştir. Her şeyi bilendir." [238] 16. Bedi': Eşi ve örneği olmayan, sanatkârane yaratan. "(O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır." [239] 17. Semi': Her şeyi işiten. "Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur. Şüp¬hesiz sen işitensin bilensin." [240] 18. Aziz: Yenilmeyen, eşsiz galip "Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayet¬lerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hik¬meti öğretecek, onları temizleyecek bir peygam¬ber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli ye¬rince yapan yalnız sensin." [241] 19. İlâh: Yegane mabud. 20. Vahid: Bölünüp parçalara ayrılmayan, ben¬zeri bulunmama anlamında tek. "Yoksa Yakub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Yakub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilahı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler." [242] 21. Rauf: Merhametli, şefkatli. "... Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve mer¬hametlidir." [243] 22. Şâkir: İyiliğe karşı mükafat veren. "Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bi¬lir." [244] 23. Gafur: Bütün günahları bağışlayan. "Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, çokça esir¬geyendir." [245] 24. Karîb: Kullarına çok yakın. "Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onla¬ra): Ben çok yakınım..." [246] 25. Halim: Acele ve kızgınlıkla acele hareket et¬meyen. "Allah yapmakta olduklarınızı bilir." [247] 26. Habîr: Her şeyden haberdar olan. "Allah yapmakta olduklarınızı bilir." [248] 27. Hayy: Ebedi diri. 28. Kayyum: Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kainatı idare eden. "Allah, O'ndan başka ilah yoktur; O, Hayy'dır, Kayyum'dur." [249] 29. Âlî: Şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın. 30. Azîm: Zat ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu. "... O yücedir, büyüktür." [250] 31. Ganî: Her şeyden müstağni, kendi dışındaki her şey O'na muhtaç, "Allah zengindir, acelesi de yoktur." [251] 32. Hamid: Övülmeye layık. "... Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyık¬tır." [252] 33. Vehhâb: Karşılıksız bol bol veren. "... Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfü en bol olan sensin." [253] 34. Camı: Toplayıp düzenleyen, kıyamet günü hesaba çekmek için mahlukâtı toplayan. "Rabbimiz! Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka toplayacak olan sensin."'[254] 35. Kâim: İşleri tedbir edip, ayakta tutan. "Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar etmişlerdir." [255] "Herkesin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapmayan gibi olur mu?)" [256] 36. Malîkü'l Mülk: Mülkün sahibi. "(Rasulüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın..." [257] 37. Şehîd: Her şeyi gözetleyerek bilen. "... Allah yaptıklarınızı görüp durur..." [258] 38. Nasır: Yardım eden. "Oysa sizin mevlânız Allah'tır ve O, yardımcı¬ların en hayırhsıdır." [259] 39. Vekîl: Güvenilip, dayanılan. "...Onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve 'Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!' dediler." [260] 40. Rakîb: Gözetleyip kontrol eden. "... Hesab sorucu olarak da Allah yeter." [261] 41. Hasîb: Kullarına yeten ve onları hesaba çe¬ken. "... Hesap sorucu olarak da Allah yeter." [262] 42. Kebîr: Zat ve sıfatları anlaşılamayacak ka¬dar büyük, ulu. "... Çünkü Allah yücedir, büyüktür." [263] 43. Afûv: Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden. "Şüphesiz Allah çok affedici ve bağışlayıcı¬dır." [264] 44. Mukît: Bedenlerin ve ruhların gıdasını ya¬ratıp veren, bilip gücü yeten ve koruyan. "Allah her şeyin karşılığını vericidir." [265] 45. Rezzâk: Mahlukâtın beden ve ruhlarının gıdasını yaratıp veren. "... (Ey Rabbimiz!) Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın." [266] 46. Fâtır: Yoktan var eden. "De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, ye¬dirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim!"[267] 47. Kahir: Yenilmeyen, yegâne galib. "O, kulların üstünde her türlü tasarrufa sa¬hiptir." [268] 48. Kâdîr: Her şeye gücü yeten, yegâne kudret sahibi. "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir."[269] 49. Hak: Fiilen var olan, mevcudiyeti ve uluhiyyeti gerçek olan. "Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülürler." [270] 50. Âlimü'l-Gaybi Ve'ş-Şehadeti: Gizliyi de açığı da bilen. "Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibi¬dir, her şeyden haberdardır." [271] 51. Halîk: Takdirine uygun yaratan. "İşte Rabbiniz Allah O'dur. O’ndan başka ilah yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır." [272] 52. Latîf: Yaratılmışların ihtiyacını en ince nok¬tasına kadar bilen sezilmez yollarla karşılayan. "Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri gö¬rür. O eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır."[273] 53. Hakem: Hüküm veren. "(De ki): Allah'dan başka bir hakem mi araya¬cağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'¬dur."[274] 54. Sâdık: Doğru söyleyen. "Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezadır. Biz elbette doğru söyleyeniz." [275] 55. Mevlâ: Gerçek dost, sahip. "... Bilin ki Allah, sizin sahibinizdir. O ne gü¬zel sahip ve ne güzel yardımcıdır!" [276] 56. Kavi: Her şeye gücü yeten, kudretli. "Allah güçlüdür. Onun cezası şiddetlidir."[277] 57. Hafız: Koruyan gözeten. "... Benim Rabbim her şeyi gözetendir." [278] 58. Mucîb: İstek ve arzulara karşılık veren. "... O'na tevbe edin. Çünkü Rabbim (kullarına) çok yakındır (dualarını) kabul edendir." [279] 59. Mecîd: Şanlı, şerefli. "... Şüphesiz ki O, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur." [280] 60. Vedûd: Çok seven ve sevilen. "... Muhakkak ki Rabbim çok merhametlidir (mü'minleri) çok sever." [281] 61. Müsteân: Sığınılan. "...Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan ancak Allah'tır."[282] 62. Gâlib: Yegane galebe sahibi. "Allah emrini yerine getirmeye kadirdir. Fa¬kat insanların çoğu (bunu) bilmezler." [283] 63. Kahhar: Yenilmeyen, yegane galib. "... Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah mı?" [284] 64. Hafîz: Koruyup gözeten. "... Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanla¬rın en merhametlisidir." [285] 65. Müteâlî: İzzet ve şeref, hükümranlık bakı¬mından yüce, aşkın. "O, görüleni de görülmeyeni de bilir, çok bü¬yüktür, yücedir." [286] 66. Valî: Kainata hâkim olup onu yöneten. "... Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur." [287] 67. Şedîd: Azabı çetin ve şiddetli [288] "Onlar, Allah hakkında mücâdele edip durur¬ken O, yıldırımlar gönderip onlarla dilediğini çar¬par. Ve O azabı pek şiddetli olandır." [289] 68. Varis: Varlığının sonu olmayan . "Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Ve her şe¬ye biz varis oluruz." [290] 69. Hallak: Hakkıyla yaratan. "Şüphesiz Rabbin hakkıyla yaratan, pek iyi bilendir." [291] 70. Kefîl: Bütün işleri üzerine alan yegâne var¬lık. "Antlaşma yaptığınız zaman, Allah'ın ahdini yerine getirin ve Allah'ı üzerinize şahit tutarak, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın." [292] 71. Muktedir: Her şeye gücü yeten, kudretli. "Allah, her şey üzerinde iktidar sahibidir." [293] 72. Hafi: Lütufkar. "İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O ba¬na karşı çok lütufkardır." [294] 73. Gaffar: Çok bağışlayan, daima affeden. "Şu da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra (böylece) doğru yolda giden kimseyi bağışlarım." [295] 74. Hadî: Yol gösteren, hidayete erdiren "Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdoğru bir yola yöneltir." [296] 75. Mübîn: Apaçık gerçek olan. "Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacak¬lardır." [297] 76. Nur: Nürlandıran, nûr kaynağı. "Allah, göklerin ve yerin nurudur." [298] 77. Kerîm: Her türlü fazilete sahip olan, kerem sahibi. "... Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbinin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahi¬bidir." [299] 78. Müntekîm: Suçluları cezalandıran. "Kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenlerden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki biz, günahkârlara layık ol¬dukları cezayı veririz." [300] 79. Fettah: İyilik kapılarını açan, en güzel ha¬kem, fatih. "De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplaya¬cak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir." [301] 80. Şekûr: Az bir iyiliğe karşı çok mükâfat veren. "Çünkü Allah, onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol veren¬dir." [302] 81. Kâ'fî: Her şeye kâfi gelen. "Allah kuluna kâfi değil midir?"[303] 82. Gâfir: Bağışlayan. "Günahı bağışlayan..." [304] 83. Rafiu'd-Derecât: Dereceleri yükselten. "Dereceleri yükselten..." [305] 84. Zu'l-Arş: Arş sahibi. "Dereceleri yükselten, Arşın sahibi Allah, ka¬vuşma günüyle korkutmak için kullarından diledi¬ğine iradesiyle ilgili vahyi indirir." [306] 85. Muhyî: Hayat, can veren. "Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın âyetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiği¬miz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir." [307] 86. Rezzak: Her türlü rızkı veren, ruhu, bedeni rızıklandıran. 87. Zu'l-Kuvva: Güç, kuvvet ve kudret sahibi. 88. Metin: Herşeye gücü yeten, yegane kudret sahibi. "Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır." [308] 89. Ber: İyilik eden, vaadini yerine getiren. "Gerçekten biz bundan önce O'na yalvarıyorduk. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O'dur." [309] 90. Melik: Gayb ve şuhûd âlemlerin sahibi. "Güçlü ve yüce Allah'ın huzurunda hak mec¬lisindedirler." [310] 91. Zû'l-Celâlî Ve'l-İkrâm: Azamet ve ikram sahibi. "Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı baki kalacak." [311] 92. Evvel: Varlığının başlangıcı olmayan. 93. Âhîr: Varlığının sonu olmayan. 94. Zahir: Varlığını ve birliğini belgeleyen bir çok delilin bulunması açısından aşikar. 95. Bâtın: Zatının görülmemesi ve mahiyetinin anlaşılmasının mümkün olmaması bakımından gizli olan. "O ilktir, sondur, zahirdir, bâtındır. O, her şe¬yi bilendir." [312] 96. Kuddüs: Her türlü eksiklikten münezzeh olan. 97. Selâm: Esenlik ve barış veren. 98. Mü'mîn: Güven veren ve güvenilip dayanı¬lan, vaadi hak. 99. Müheymin: Kâinatın bütün işlerini tedbir edip, yöneten. 100. Cebbar: İradesi baskı altında olmayan, her durumda yürüten, yaratılmışların halini iyileştirip gözeten. 101. Mü'tekebbir: Azamet ve yüceliğini izhar eden. "O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten mü¬nezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuştu¬randır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münez¬zehtir."[313] 102. Musavvir: Şekil veren, nitelik ve özellik kazandıran. "O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hik¬met sahibidir."[314] 103. Âlâ: Yüce. "Yüce Rabbinin adını tesbih (tasdik) et." [315] 104. Ekrem: Kerem sahibi. "Rabbin, en büyük kerem sahibidir." [316] 105. Ahad: Benzerinin bulunmaması, parçalan¬maması itibariyle tek. "De ki: O, Allah birdir."[317] 106. Samed: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her şeyden müstağni, arzu ve ihtiyaçları, sebebiyle her¬kesin yöneldiği ulular ulusu, müstağni. "Allah Samed'dir."[318] Öyle kî: O, doğmamış ve doğurmamıştır. O'nun hiçbir dengi yoktur. İşte saymış olduğumuz Allah'ın bu güzel isimleri Kur'ân-ı Kerim'de isim kipiyle gelmiş olup, ayet-i ke¬rimelerde açık olarak geçmektedir toplam 106 adettir. Allahu alem bissevab.
[224] Fatiha: 1/1 [225] Fatiha: 1/2 [226] Fatiha: 1/4 [227] Taha: 20/114 [228] Bakara: 2/19 [229] Fussilet: 41/54 [230] Bakara: 2/20 [231] Bakara: 2/29 [232] Bakara: 2/23 [233] Bakara: 2/37 [234] Bakara: 2/55 [235] Bakara: 2/55 [236] Şûra: 42/28 [237] Bakara: 2/107 [238] Bakara: 2/115 [239] Bakara. 2/117 [240] Bakara: 2/127 [241] Bakara: 2/129 [242] Bakara: 2/133 [243] Bakara: 2/143 [244] Bakara: 2/158 [245] Bakara: 2/173 [246] Bakara: 2/186 [247] Bakara: 2/234 [248] Bakara: 2/234 [249] Bakara: 2/255 [250] Bakara: 2/255 [251] Bakara: 2/263 [252] Bakara: 2/267 [253] Âl-i İmran: 3/8 [254] Âl-i İmran: 3/9 [255] Âl-i İmran: 3/18 [256] Ra’d: 13/33 [257] Âl-i İmran: 3/26 [258] Âl-i İmran: 3/98 [259] Âl-i İmran: 3/150 [260] Âl-i İmran: 3/173 [261] Nisa: 4/1 [262] Nisa: 4/6 [263] Nisa: 4/34 [264] Nisa: 4/43 [265] Nisa: 4/85 [266] Maide: 5/114 [267] En’am: 6/14 [268] En’am: 6/18 [269] En’am: 6/37 [270] En’am: 6/62 [271] En’am: 6/73 [272] En’am: 6/102 [273] En’am: 6/103 [274] En’am: 6/114 [275] En’am: 6/146 [276] Enfal: 8/40 [277] Enfal: 8/52 [278] Yûsuf: 12/21 [279] Hûd: 11/61 [280] Hûd: 11/73 [281] Hûd: 11/90 [282] Yûsuf: 12/18 [283] Yûsuf: 12/21 [284] Yûsuf: 12/39 [285] Yûsuf: 12/65 [286] Ra’d: 13/9 [287] Ra’d: 13/11 [288] Hasan 'Şedid' ismini Züheyr'in rivayetinden almıştır. Şedid isminin Allah'ın yüce ve mübarek isimleri arasında zikredilmesi Kur'an'ın esrarındandır. Yine bu ismin Kur'an'ın onüçüncü cüzünün, onüçüncü suresinin, onuçüncü ayetinde yer alması calib-i dikkattir. Zira bu isim Mushaf-ı Şerifin tertibi üzere onüçüncü sûresi olan Ra'd sûresinde yer almaktadır. Aynı şekilde ayette geçen Şedidü’l-İkab harflerinin onüç olması. Kur'an'ın esrarın¬dandır. [289] Ra’d: 13/13 [290] Hicr: 15/23 [291] Hicr: 15/86 [292] Nahl: 16/91 [293] Kehf, 18/45 [294] Meryem: 19/47 [295] Tâhâ: 20/82 [296] Hacc: 22/54 [297] Nûr: 24/25 [298] Nûr: 24/35 [299] Neml: 27/40 [300] Secde: 32/22 [301] Sebe: 34/26 [302] Fatır: 35/30 [303] Zümer: 39/36 [304] Mü’min: 40/3 [305] Mü’min: 40/15 [306] Mü’min: 40/15 [307] Fussilet: 41/39 [308] Zâriyât: 51/58 [309] Tur: 52/28 [310] Kamer: 54/55 [311] Rahman: 55/27 [312] Hadid: 57/3 [313] Haşr: 59/23 [314] Haşr: 59/24 [315] A’la: 87/1 [316] Alak. 96/3 [317] İhlâs: 112/1 [318] İhlas ,112/2 | |
| | | Rayiha arşınca Medaratör
Mesaj Sayısı : 1038 Kayıt tarihi : 06/06/09
| Konu: Geri: Kuranda Geçen Esmalar ve Geçiş Şekli Ptsi Mayıs 24, 2010 12:43 pm | |
| | |
| | | | Kuranda Geçen Esmalar ve Geçiş Şekli | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|