24: CİHÂD BÖLÜMLERİ
BÖLÜM: 1
ÖZÜRLÜ KİMSENİN SAVAŞTAN GERİ KALABİLECEĞİ
1670- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: Bana kürek kemiği veya yazı yazabilecek bir plaka getirin dedi. Getirilen malzemeye Nisa sûresi 95. ayetini yazdırdı. Amr b. Ümmü Mektum, Peygamber (s.a.v.)’in arkasında idi gözleri kör olduğu için bana izin var mı? deyince “Özür sahiplerinden başka …” ayeti nazil oldu. (Nesâî, Cihâd: 4; Buhârî, Cihâd: 35)
Bu konuda İbn Abbâs, Câbir ve Zeyd b. Sabit’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis Süleyman et Teymî’nin Ebû İshâk’tan rivâyeti olarak hasen sahih garibtir. Şu’be ve Sevrî aynı hadisi Ebû İshâk’tan rivâyet etmişlerdir.
BÖLÜM: 2
SAVAŞA GİTMEK Mİ? ANNE BABAYA BAKMAK MI?
1671- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Bir kimse Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek cihâda çıkmak için izin istedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de annen baban var mı? buyurdu. O kimse evet deyince; “Sen anne ve babana hizmet ederek cihâdı yap” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 6; Buhârî, Cihâd: 137)
Tirmizî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis sahihtir. Ebû’l Abbâs, Mekkeli gözleri görmeyen bir şairdir. İsmi Sâib b. Ferrûh’tur.
BÖLÜM: 3
“SİZDEN OLAN” EMİR SAHİPLERİ NE DEMEKTİR?
1672- İbn Cüreyc (r.a.)’den aktarıldığına göre İbn Cüreyc, Nisa sûresi 59. ayeti olan: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasûlüne itaat edin. Sizin gibi Müslüman olup kendilerine otorite teslim edilmiş olan kimselere de itaat edin” ayeti hakkında şöyle dedi: Abdullah b. Huzafe b. Kays b. Adiyy es Sehmî’yi, Rasûlullah (s.a.v.) bir Müfrezenin başında komutan olarak gönderdiğini bana Ya’la b. Müslim, Saîd b. Cübeyr vasıtasıyla İbn Abbâs’tan nakletmişti. (Yani müfrezenin başındaki kimseye de Allah ve Rasûlüne itaat edildiği gibi itaat edileceği konusunda) (Müslim, Imara: 1; Nesâî, Biat: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece İbn Cüreyc’in rivâyetiyle bilmekteyiz.
BÖLÜM: 4
TEK BAŞINA YOLCULUK YAPMANIN HOŞ OLMADIĞI
1673- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar tek başına yolculuk yapmanın tehlikelerini benim bildiğim gibi bilselerdi hiçbir kimse binitiyle tek başına gece yolculuğuna çıkmazlardı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 79)
1674- Amr b. Şuayb (r.a.)’ın babasından ve dedesinden rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir yolculuğa bir şeytan arkadaş olur, İki yolcuya iki şeytan arkadaş olur, üç yolcu ise kervan sayılır.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 79)
Tirmizî: İbn Ömer hadisi hasen sahih olup ancak bu şekliyle Âsım’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Âsım; Muhammed b. Zeyd b. Abdullah b. Ömer’in oğludur. Muhammed diyor ki: Bu kimse güvenilir ve doğru bir kimsedir. Âsım b. Ömer el Umerî ise zayıftır, hadis olarak ondan bir şey rivâyet etmem. Abdullah b. Amr hadisi hasendir.
BÖLÜM: 5
SAVAŞTA YALAN SÖYLENEBİLİR, ALDATMA YAPILABİLİR
1675- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Harb hile, aldatma ve yanıltmadan ibarettir.” (Buhârî, Cihâd: 156; İbn Mâce, Cihâd: 28)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Zeyd b. Sabit, Âişe, İbn Abbâs, Ebû Hüreyre, Esma binti Yezîd b. Seken, Ka’b b. Mâlik ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 6
RASÛLULLAH (S.A.V.) KAÇ SAVAŞA KATILMIŞTIR
1676- Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zeyd b. Erkâm’ın yanındaydım kendisine Rasûlullah (s.a.v.) kaç savaşa katıldı diye soruldu Zeyd ondokuz dedi. Bunun üzerine ben: Sen, onunla birlikte kaç savaşta bulundun? Dedim. On yedi dedi. İlk katıldığın savaş hangisiydi dedim. “Zat-ül Uşeyr” veya “Zat-ül Uşeyra” dedi. (Buhârî, Meğazi: 91; Müslim, Cihâd: 49)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 7
ASKERÎ BİRLİKLERİ SAVAŞ KONUMUNA GETİRMEK
1677- Abdurrahman b. Avf (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Bedir savaşında bizi geceleyin savaş konumuna sokmuştu.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Eyyûb’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz.Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sordum; bilemedi ve Muhammed b. İshâk, İkrime’den hadis işitmiştir, dedi. Muhammed b. İsmail’i ilk gördüğümde Muhammed b. Humeyd er Râzi, hakkında ki görüşü iyi idi sonraları onun zayıf olduğu kanaatine vardı.
BÖLÜM: 8
SAVAŞ BAŞLAMAZDAN ÖNCE DUA ETMEK
1678- İbn ebî Evfâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim Hendek savaşındaki karşıt güçler için şöyle beddua ediyordu: “Kur’ân’ı indiren, hesapları çabucak gören Allah’ım bize saldıran bu düşman güçlerini sarsıntıya uğrat ve perişan et.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 39; Müslim, Cihâd: 7)
Tirmizî: Bu konuda İbn Mes’ûd’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 9
SAVAŞLARDA SANCAK KULLANILMASI
1679- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.), Mekke’yi feth edip oraya girdiğinde sancağı beyaz renkte idi. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 27; İbn Mâce, Cihâd: 17)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Yahya b. Adem’in, Şerik’den rivâyetiyle bilmekteyiz.
Tirmizî: Muhammed’e bu hadis hakkında sordum. Bu hadisi sadece Yahya b. Adem’in, Şerik’den, rivâyeti olarak bildi ve şöyle dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’in başında siyah sarık olduğu halde Mekke’ye girdiğini pek çok râvî Şerik’den, Ammâr’dan, Ebû’z Zübeyr’den ve Câbir’den rivâyet etmişlerdir. Muhammed diyor ki: Câbir’in hadisi işte budur.
Tirmizî: Ed Dühnü, Becile kabilesinin bir koludur. Ammâr ed Dühnî ise; Ammâr b. Muaviye ed Dühnî olup Ebû Muaviye diye künyelenir. Hadisçiler yanında güvenilen bir kimsedir.
BÖLÜM: 10
SAVAŞTA BAYRAKLAR DA KULLANILIR MI?
1680- Muhammed b. Kâsım’ın azâdlı kölesi Yunus b. Ubeyd (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Muhammed b. Kâsım kendisine Rasûlullah (s.a.v.)’in savaşlarda kullandığı bayrağı sormak üzere beni Berâ b. Âzib’e gönderdi. Berâ dedi ki: “Nemire kumaşından yapılmış siyah ve dört köşe idi.” (İbn Mâce, Cihâd: 20; Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Hâris b. Hassân ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Zaide’nin rivâyeti olarak bilmekteyiz. Ebû Yakup es Sekafî’nin ismi İshâk b. İbrahim’dir. Ubeydullah b. Musa kendisinden hadis rivâyet etmiştir.
1681- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in bayrağı siyah sancağı ise beyazdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 69)
Tirmizî: İbn Abbâs hadisi olarak, bu hadis bu yönüyle hasen garibtir.
BÖLÜM: 11
SAVAŞLARDA PAROLANIN YERİ VAR MIDIR?
1682- Mühelleb b. Ebî Sufre (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Sahabeden bir kimse Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işitti: “Düşman gece karanlığından istifade ederek aranıza girerse “Ha mîm la yunsarûn” deyin. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 71)
Tirmizî: Bu konuda Seleme b. Ekvâ’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bazıları bu hadisi Ebû İshâk’tan, Sevrî’nin rivâyeti gibi rivâyet ettiler. Yine bu hadis Ebû İshâk’tan, Mühelleb b. Ebî Sufra vasıtasıyla mürsel olarak ta rivâyet edilmiştir.
BÖLÜM: 12
RASÛLULLAH (S.A.V.)’İN KILICI NASILDI?
1683- İbn Sirîn (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben kılıcımı Semüre b. Cündüp’ün kılıcına benzer şekilde yaptırdım. Semure’de kendi kılıcını Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcına benzer şekilde yaptırdığı kanaatinde idi. Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcı da o devirde en güzel kılıçların yapıldığı Benî Hanif kabilesinin kılıçları gibiydi. (İbn Mâce: Cihâd: 18)
Tirmizî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece bu şekliyle biliyoruz Yahya b. Saîd el Kattan katip Osman b. Sa’d hakkında söz ederek hafıza yönünden zayıf olduğunu söylemiştir.
BÖLÜM: 13
SAVAŞTA ORUÇ TUTULMALI MI?
1684- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Fetih senesi; Merruz Zahran’a varınca düşmanla karşılaşacağımızı bize bildirerek oruçlarımızı bozmamızı emretti bizde hep birlikte orucumuzu bozduk.” (Ebû Dâvûd, Sıyam: 43; Müslim, Sıyam: 17)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Bu konuda Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
BÖLÜM: 14
RASÛLULLAH (S.A.V.) SAVAŞIN EN KORKULU ANLARINDA ÖNE ÇIKARDI
1685- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.); Ebû Talha’nın, Mendûb denilen atına bindi” dedi ve sözünü şöyle sürdürdü: “Rasûlullah (s.a.v.)’i savaştaki korkulu bir anda daima en önde bulurduk.” (Müslim, Fedail: 11)
Tirmizî: Bu konuda İbn Amr İbn Âs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
1686- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Medîne’de düşman baskını olabileceğine dair korkulu bir an yaşanmıştı. Rasûlullah (s.a.v.), Mendûb denilen bir atı ödünç olarak aldı ve çevreyi dolaşarak korkulacak bir şey yok dedi.” Zaten korkulu bir durumla karşılaştığımızda Peygamberimiz (s.a.v.)’i daima en önde bulurduk. (Müslim, Fedail: 11)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
1687- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) insanların en cesuru en cömerdi ve şecaatlisi idi.” Enes diyor ki: Bir gece Medîneliler bir ses işittiler ve korktular. Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Talha’ya ait çıplak bir atın üzerinde kılıcını kuşanmış vaziyette insanların karşısına çıkarak şöyle dedi: Hiç korkmayın, hiç korkmayın buyurdu ve bindiği atı kastederek, onu çok seri, ve hızlı buldum dedi. (Müslim, Fedail: 11)
BÖLÜM: 15
SAVAŞTA DİRENÇLİ OLMAK
1688- Berâ b. Âzib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir adam Berâ b. Âzib’e, Ey Ebû Umâra dedi. Huneyn savaşında Rasûlullah (s.a.v.)’i yalnız bırakıp kaçmış mıydınız? Berâ dedi ki:Hayır Vallahi Rasûlullah (s.a.v.), geri çekilmedi fakat Hevazin’in oklarıyla karşı karşıya kalan bazı ayağına çabuk askerler dönüp kaçtılar. Bu esnada Rasûlullah (s.a.v.), katırının üzerinde ve Ebû Sûfyân b. Hâris b. Abdulmuttalib’te katırın yularını tutmaktaydı ve yine bu anda Rasûlullah (s.a.v.): Ben Peygamberim yalan yok, ben Abdulmuttalib’in torunuyum diyordu.” (Müslim Cihâd, 28; Buhârî, Cihâd: 32)
Tirmizî: Bu konuda Ali, İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
1689- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Huneyn günü savaş meydanındaki insanları gördüm iki bölük geri çekilip kaçıştılar Rasûlullah (s.a.v.)’in etrafında yüz kişi bile kalmamıştı. (Müslim, Cihâd: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Ubeydullah’ın bu hadisini sadece bu şekliyle bilmekteyiz.
BÖLÜM: 16
RASÛLULLAH (S.A.V.)’İN KILIÇLARI NASILDI?
1690- Mezîde (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’i Fetih günü Mekke’ye girdiğinde kullandığı kılıcın kabzası altın ve gümüşle süslenmiş idi. Hadisin râvîsi Tâlib diyor ki: Kılıçtaki gümüşten sordum kılıç kabzasının başı gümüştendi dedi. (Buhârî, Cihâd: 82; Ebû Dâvûd: Cihâd: 64)
Tirmizî: Bu konuda Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garibtir. Hud’un dedesinin ismi Mezidetül Asarî’dir.
1691- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıcının kabzasının başı gümüştendi. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 64)
Tirmizî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadis aynı şekilde Hemmâm vasıtasıyla Katâde ve Enes’den de rivâyet edilmiştir. Bazıları bu hadisi Saîd b. Ebû’l Hasan’dan rivâyet ederler o da şöyle der: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kılıç kabzasının başı gümüştendi.”
BÖLÜM: 17
SAVAŞLARDA KULLANILAN ÇELİK ELBİSE (ZIRH)
1692- Zübeyr b. Avvam (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı günü Rasûlullah (s.a.v.)’in üzerinde iki zırh vardı. Derken bir kayaya tırmanmak istedi. Zırhların ağırlığından buna gücü yetmedi. Nihayet Talha çömeldi ve basamak görevi yaptı. Rasûlullah (s.a.v.), onun üzerine basarak kaya üzerine çıkıp doğruldu. Zübeyr diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in; Talha, Cenneti hak etti buyurduğunu işittim. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 68; İbn Mâce: Cihâd: 18)
Tirmizî: Bu konuda Safvân b. Ümeyye, Sâib b. Yezîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen garib olup sadece Muhammed b. İshâk’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
BÖLÜM: 18
SAVAŞLARDA KULLANILAN ÇELİK BAŞLIK (MİĞFER)
1693- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), feth yılı Mekke’ye başında bir miğfer olduğu halde girdi de bu arada İbn Hatal’ın Ka’be’nin örtülerine yapışmış olduğu haberi kendisine verildi de “Onu öldürün” buyurdu. (İbn Mâce, Cihâd: 18; Buhârî, Cihâd: 84)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Mâlik’den başka hiçbir kimsenin bu hadisi Zührî’den rivâyet ettiğini bilmiyoruz.
BÖLÜM: 19
SAVAŞLARDA KULLANILAN ATLARIN DEĞER VE KIYMETİ
1694- Urve el Bârıkî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Hayır; kıyamete kadar atların alınlarına bağlıdır. Yani her türlü ganimet ve sevaplar.” (İbn Mâce, Cihâd: 14; Ebû Dâvûd: Cihâd: 42)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer, Ebû Saîd, Cerir, Ebû Hüreyre, Esma binti Yezîd, Muğîre b. Şu’be ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Urve: Ebû’l Ca’d el Bârıkî’nin oğludur, kendisine Urve b. Ca’d ta denmektedir.
Ahmed b. Hanbel diyor ki: Bu hadisten anlaşılması gereken: “Kıyamete kadar devlet başkanlarıyla beraber cihâdın devam ettirilmesi gerekir.”
BÖLÜM: 20
ATLARINDA DEĞİŞİK ÖZELLİKLERİ VAR MIDIR?
1695- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kızıl renkli atlar bereketli olanlardır.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 42)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib olup bu şekliyle sadece Şeyban’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.
1696- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Atların en hayırlısı siyah olup alnında beyazlık olan üst dudağıyla burnu beyaz olan atlardır. Sonra ayakları beyaz sağ tarafı sade renk olan siyah atlardır. Bu özellikte bulunamaz ise bu özellikleri olan doru attır.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 42)
1697- Muhammed b. Beşşâr (r.a.), Vehb b. Cerir vasıtasıyla Übey’den Yahya b. Eyyûb’tan, Yezîd b. Ebî Habib’den aynı senetle bu hadisin mana olarak bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir.
BÖLÜM: 21
BEĞENİLMEYEN ATLAR DA VAR MIDIR?
1698- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), atlar içine dört ayağı da beyaz olandan hoşlanmazdı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 43)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Şu’be bu hadisi Abdullah b. Yezîd el Has’amî’den, Ebû Zür’a’dan, Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde rivâyet etmiştir. Ebû Zür’a b. Amr b. Cerir’in ismi Harim’dir.
Muhammed b. Humeyd er Râzi, Cerir vasıtasıyla Umâra b. Ka’ka’dan rivâyet ederek şöyle demiştir: İbrahim Nehaî bana şöyle dedi: Bana hadis aktaracaksan Ebû Zür’a’dan aktar çünkü Ebû Zür’a bir keresinde bana hadis rivâyet etti. Seneler sonra o hadisi kendisine sorduğumda hiçbir harfini dahi eksiltmekten tekrar bana aktarmıştı.
BÖLÜM: 22
ATLARI YARIŞTIRMAK MÜSABAKA YAPMAK CAİZ MİDİR?
1699- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), eğitilip terbiye edilmiş bir atı mesafe olarak altı mil olan Hayfa’dan Seniyyet-ül Veda’ya kadar koşturdu.
Eğitilip terbiye edilmemiş atı araları bir mil mesafe olan Seniyyetül Veda’dan Züreyk oğulları mescidine kadar koşturdu. Bende yarışçılar arasında idim. Benim atım duvarı atlamıştı. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 60; İbn Mâce: Cihâd: 44)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Câbir, Âişe, Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis Sevrî’nin rivâyeti olarak sahih hasen garibtir.
1700- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Müsabaka, yarış yapmak at ve deve koşturmakta, ok ve benzeri şeyleri atmaktadır. (Ebû Dâvûd, Cihâd: 60)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
BÖLÜM: 23
RASÛLULLAH (S.A.V.), EHLİ BEYTİNE NE TAVSİYE ETMİŞTİR?
1701- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Allah tarafından görevlendirilmiş bir kuldu diğer insanlardan ayrı olarak biz ehli beytine özellikle tavsiye ettiği üç şey şuydu: Abdesti güzelce almayı, sadaka yememeyi, eşekleri atlara çekmemeyi bize emretmişti.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 53)
Tirmizî: Bu konuda Ali’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir. Sûfyân es Sevrî bu hadisi Ebû Cehdam’dan rivâyet ederek senedinde: “Ubeydullah b. Abdullah b. Abbâs, İbn Abbâs’tan” demiştir.
Tirmizî: Muhammed’den işittim diyordu ki Sevrî’nin rivâyeti pek sağlam değildir. Sevrî bu rivâyetinde vehme kapılmıştır. Sahih olan rivâyet İsmail b. Uleyye ve Abdulvaris b. Saîd’in, Ebû Cehdam’dan, Abdullah b. Ubeydullah b. Abbâs’tan ve İbn Abbâs’tan aktarılandır.
BÖLÜM: 24
FAKİR VE GARİBLER YÜZÜNDEN YARDIM EDİLİP RIZIKLANDIRILIYORUZ
1702- Ebû’d Derdâ (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Zayıf kimsesiz ve fakirleriniz arasında beni arayın, beni ancak onların yanında bulursunuz, çünkü sizler o fakir ve zayıf insanlar yüzünden rızıklandırılıyor ve Allah tarafından yardım görüyorsunuz.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 70)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 25
HAYVANLARA ÇINGIRAK VE ÇAN TAKMAK UYGUN MUDUR?
1703- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çıngırak ve köpek bulunan topluluklara melekler arkadaşlık etmezler.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 46)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Âişe, Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 26
İSPİYONCULUK YAPMALI MI?
1704- Berâ (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) iki ordu gönderdi. Onlardan birine Ali b. Ebî Tâlib’i diğerine de Hâlid b. Velid’i komutan tayin etti ve şöyle buyurdu: Eğer savaş gerçekleşirse Ali başkomutandır. Sonunda Ali bir kaleyi fethetti ve elde edilen ganimetler içersinden bir cariye aldı. Bunun üzerine Hâlid b. Velid benimle bir mektup göndererek Ali’nin bu hareketini ifşa etmiş oldu. Rasûlullah (s.a.v.)’e gelince mektubu verdim o da okudu rengi değişti ve şöyle dedi: Allah’ı ve Rasûlünü seven; Allah ve Rasûlünün de kendisini sevdiği kimse hakkında sen ne düşünüyorsun? Ben de; “Allah’ın gazabından ve Peygamber (s.a.v.)’in öfkesinden Allah’a sığınırım. Ben sadece bir elçiyim” deyince Rasûlullah (s.a.v.) sustu öfkesi dindi. (Ebû Dâvûd, Haraç: 5)
Tirmizî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen garib olup bu hadisi sadece Ahvas b. Cevvab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadiste geçen “Yeşî bihi” kelimesinin anlamı gammazlamak ve ispiyonculuk anlamına gelir.
BÖLÜM: 27
DEVLET BAŞKANI DA DAHİL HERKES ÇOBANDIR
1705- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Dikkat edin! Hepiniz çobansınız hepiniz sürüsünden sorumludur. İnsanların idaresini üstlenen devlet başkanı çobandır halkından sorumludur. Erkek evinin çobanıdır ve çoluk çocuğundan sorumludur. Kadın da, kocasının evinde çobandır. Kocasının evinden sorumludur. Köle efendisinin malı üzerinde çobandır ve o köle o maldan sorumludur. Dikkat edin? Hepiniz çobansınız, hepiniz kendi sürünüzden sorumlusunuz. (Ebû Dâvûd, Harac: 1)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Enes, Ebû Musa’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Ebû Musa hadisi pek makbul değildir. Enes’in hadisi de pek makbul değildir. İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.
Tirmizî: İbrahim b. Beşşâr er Ramâdî, Sûfyân b. Uyeyne’den, Büreyd b. Abdullah b. Ebû Bürde’den ve Ebû Musa’dan bu hadisi bize aktarmıştır.
Bunu bu şekilde İbn Beşşâr bildirdi ve dedi ki: Pek çok kişi bu hadisi Sûfyân’dan, Büreyd’den, Ebû Bürde’den mürsel olarak rivâyet etmiş olup bu daha sahihtir.
Muhammed diyor ki: İshâk b. İbrahim, Muâz b. Hişâm’dan, babasından, Katâde’den, Enes’den rivâyet etmiştir ki şöyledir: “Allah her çobana gütmesini dilediği sürüden soracaktır.”
Tirmizî: Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Bu rivâyet pek makbul değildir. Sahih olan rivâyet: Muâz b. Hişâm babasından, Katâde’den ve Hasan’dan mürsel olarak yapılan rivâyettir.
BÖLÜM: 28
DEVLET BAŞKANINA İTAAT EDİLMELİDİR
1706- Ümmül Husayn el Ahmesiyye (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den veda haccı hutbesinde üzerinde koltuğunun altından dolayarak büründüğü bir çeşit çizgili kumaşla örtünmüş olduğu halde dinledim. Sanki şu anda konuşurken titreyen pazısına bakar gibiyim, şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar Allah’a karşı sorumluluk bilinci içersinde olunuz yolunuzu kitapla bulmaya çalışınız. Sizin başınıza kulağı kesik Habeşli bir köle bile getirilmiş olsa Allah’ın kitabına göre hareket edip size de onu uyguladığı sürece onun emirlerini dinleyin ve itaat edin.” (Müslim, Imara: 13)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Irbad b. Sariye’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Ümmü Husayn’dan değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
BÖLÜM: 29
YARATANA İSYAN OLAN KONUDA YARATIĞA İTAAT OLUNMAZ
1707- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendisine isyan emrolunmadıkça hoşlansa da hoşlanmasa da her konuda idareciyi dinlemek ve itaat etmek her Müslümana farzdır. Eğer kendisine isyan emredilirse itaat etme ve dinlemek mecburiyeti yoktur.” (Müslim, Imara: 16)
Tirmizî: Bu konuda Ali, Imrân b. Husayn, Hakem b. Amr el Gıfârî’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 30
HAYVANLARI BİRBİRİYLE DÖVÜŞTÜRMENİN YASAKLIĞI
1708- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) hayvanları birbirleriyle dövüştürmeyi yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Cihâd: 51)
1709- Mûcâhid (r.a.)’den rivâyete göre: Peygamber (s.a.v.), hayvanları birbirleriyle dövüştürmeyi yasakladı bu hadiste “İbn Abbâs’tan” dememiştir. Bu rivâyetin Kuteybe rivâyetinden daha sahih olduğu söylenmiştir.
Şerik aynı hadisi Â’meş’den, Mûcâhid’den ve ibn Abbâs’tan benzeri rivâyet etmiş olup “Ebû Yayha’dan” dememiştir. Bu şekilde Ebû Küreyb; Yahya b. Adem’den, Şerik’den rivâyet etmiştir. Ebû Muaviye; A’meş’den, Mûcâhid’den benzerini rivâyet etmiştir. Ebû Yahya = Atât el Kûfî’dir. İsminin Zazan olduğu da söylenir.
Tirmizî: Bu konuda Talha, Câbir, Ebû Saîd ve Ikras b. Zûeyb’den de hadis rivâyet edilmiştir.
1710- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), yüze damga vurmaktan yasakladı.” (Müslim, Libas: 29)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 31
SAVAŞA KATILMA YAŞI KAÇTIR?
1711- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ondört yaşımda iken bir orduya katılmak üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e gösterildim beni asker olarak kabul etmedi. Bir sonraki sene onbeş yaşımda iken tekrar gösterildim; beni asker olarak kabul etti. Nafi’ diyor ki: Bu hadisi Ömer b. Abdulaziz’e aktardım. O da şöyle dedi: Küçükle büyük arasındaki yaş sınırı budur dedi ve onbeş yaşına girenlere maaş bağlanması emrini tüm valiliklere yazı ile bildirdi.” (Ebû Dâvûd, Harac: 15)
İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Ubeydullah’tan mana olarak bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiş olup bu hadisin bir benzerini bize rivâyet etmiş olup bu rivayette: “Ömer b. Abdulaziz; savaşa katılacaklar arasındaki yaş sınırı budur” dedi. Maaş bağlanma konusunu zikretmedi.
Tirmizî: İshâk b. Yusuf hadisi Sûfyân es Sevrî’nin rivâyeti olarak hasen sahih garibtir.
BÖLÜM: 32
ŞEHÎD OLMAK TÜM GÜNAHLARI SİLER Mİ?
1712- Katâde (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), bir gün sahabesi arasında kalkıp cihâdın ve Allah’a imanın amellerin en değerlisi olduğundan bahsetmişti. Bu arada bir adam: Ya Rasûlullah dedi. Allah yolunda şehîd olarak can verirsem günahlarıma keffâret olur mu? Ne dersiniz? Rasûlullah (s.a.v.), Allah yolunda sabır ve dirençle savaştan kaçmaksızın düşman saflarına ilerliyerek savaşıp şehîd olursan evet günahlarına keffâret olur dedi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), nasıl demiştin? Dedi. O kimse de sorusunu tekrar ederek Allah yolunda savaşırken şehîd düşersem günahlarıma keffâret olur mu? Ne dersiniz deyince Rasûlullah (s.a.v.): “Evet sen mükafatını sadece Allah’tan bekleyerek sabır ve dirençle savaştan kaçmaksızın hep düşman üzerine ilerleyerek savaşıp öldürülürsen evet tüm günahlarına keffâret olur sadece borç bunun dışındadır. Bunu bana böylece Cibril söyledi.” (Dârimî Cihâd: 21; Nesâî, Cihâd: 31)
Tirmizî: Bu konuda Enes, Muhammed b. Cahş ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Saîd el Makburî’den ve Ebû Hüreyre’den benzeri şekilde rivâyet etmişlerdir. Yahya b. Saîd el Ensârî ve pek çok kişi aynı hadisi Abdullah b. Ebî Katâde’den ve babasından rivâyet etmiş olup bu rivâyet Saîd el Makburî’nin, Ebû Hüreyre’den rivâyetinden daha sahihtir.
BÖLÜM: 33
ŞEHÎDLER NASIL DEFNEDİLİR?
1713- Hişâm b. Âmir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası şehîdlere kazılacak kabirler konusunda savaştan yaralı çıkan askerler kabir kazmanın zorluğundan dolayı Rasûlullah (s.a.v.)’e şikayette bulundular da; bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), kabri geniş ve güzelce kazın iki veya üç kişiyi bir kabre defnedin Kur’ân’ı en iyi bilenleri defnederken öne geçirin buyurdu. Babam da bu savaşta şehîd olmuştu da bir kabrin içersinde iki kişinin önüne geçirildi. (Ebû Dâvûd, Cenaiz: 26; İbn Mâce: Cenaiz: 28)
Tirmizî: Bu konuda Habbab, Câbir, Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir.
Sûfyân es Sevrî ve başkaları bu hadisi Eyyûb’tan, Humeyd b. Hilâl’den, Hişâm b. Âmir’den rivâyet etmişlerdir.
Ebû’d Dehma’nın ismi Kırfe b. Büheys veya Beyhes’tir.
BÖLÜM: 34
HER KONUDA OLDUĞU GİBİ SAVAŞTA DA İSTİŞARE ESASTIR
1714- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bedir savaşı sonrası esirler elde edilince Rasûlullah (s.a.v.) bu esirler hakkında ne dersiniz? Buyurdu. Hadis uzuncadır. (Müsned: 3452)
Tirmizî: Bu konuda Ömer, Ebû Eyyûb, Enes ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasendir. Ebû Ubeyde babasından hadis işitmemiştir. Ebû Hüreyre’nin şöyle dediği rivâyet edilmektedir: “Rasûlullah (s.a.v.)’den daha çok arkadaşlarıyla istişare eden bir kimse görmedim.”
BÖLÜM: 35
DÜŞMAN ASKERİNİN CESEDİ HİÇBİR ŞEKİLDE GERİ VERİLMEZ
1715- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Müşrikler kendilerinden öldürülen bir kimsenin cesedini satın almak istediler Rasûlullah (s.a.v.), cesedi onlara satmayı kabul etmedi.” (Müsned: 2119)
Tirmizî: Bu hadis garib olup sadece Hakem’in rivâyetiyle bilmekteyiz. Haccac b. Ertae aynı şekilde bu hadisi Hakem’den rivâyet etmiştir.
Ahmed b. Hanbel diyor ki: İbn ebî Leylâ’nın bu hadisi delil sayılmaz. Muhammed b. İsmail diyor ki: İbn ebî Leylâ doğru bir kimsedir. Fakat hadisin sağlamını çürüğünden ayırt edemez ben ondan bir şey rivâyet etmem İbn ebî Leylâ gerçekten doğru dürüst ve fıkıhçı biri olup hadislerin senetlerinde yanılmaktadır.
Nasr b. Ali, Abdullah b. Dâvûd vasıtasıyla Sûfyân es Sevrî’den rivâyet ederek bize şöyle demiştir: Bizim fıkıhçılarımız İbn ebî Leylâ ve Abdullah b. Şübreme’dir.
BÖLÜM: 36
MÜCAHİD SAVAŞTAN KAÇMAZ, KAÇMAMALIDIR
1716- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) bizi bir müfreze olarak göndermişti. Derken hepimiz bozguna uğradık darmadağınık bir duruma geldik. Medîne’ye dönerek gizlendik ve mahvolduk dedik. Sonra Rasûlullah (s.a.v.)’e geldik ve Ey Allah’ın Rasûlü biz savaştan kaçan kimseleriz dedik Rasûlullah (s.a.v.)’de buyurdular ki: Hayır sizler döne döne savaş eden kimselersiniz. Ben de Müslüman birliğinden bir askerim.” (Ebû Dâvûd: Cihâd: 96)
Tirmizî: Bu hadis hasendir. Bu hadisi sadece Yezîd b. Ebî Ziyâd’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Hadiste geçen “Müfreze darmadağın oldu” sözünün manası savaştan ürküp kaçıştılar anlamındadır. “Akkararûn” Taktik gereği bir başka birliğe katılmak üzere geri çekilip savaşa devam edenler demektir, “savaştan kaçan” kimseler demek değildir.
BÖLÜM: 37
ŞEHÎDLER ÖLDÜKLERİ YERE DEFNEDİLİR BAŞKA YERLERE NAKLEDİLEMEZ
1717- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Uhud savaşı sonrası halam babamı aile mezarlığımız durumunda olan bir yere defnetmek üzere getirmişti. Derken Rasûlullah (s.a.v.) şöyle ilan ettirdi: “Şehîdleri öldürüldükleri yere geri getiriniz.” (İbn Mâce: Cenaiz: 28)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Nübeyh güvenilen bir kişidir.
BÖLÜM: 38
SAVAŞTAN DÖNEN MÜCAHİTLER KARŞILANMALI MI?
1718- Sâib b. Yezîd (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. “Rasûlullah (s.a.v.) Tebük seferinden dönünce Müslümanlar orduyu karşılamak üzere seniyyetül veda denilen yere kadar çıkmışlardı. Halkla beraber ben de çıktım ve o zaman ben çocuktum.” (Buhârî, Cihâd: 195)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 39
SAVAŞSIZ ELDE EDİLEN GANİMETLER
1719- Mâlik b. Evs b. Hadesân (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’tan işittim şöyle diyordu: Nadroğullarının malları Allah’ın peygamberine savaşsız olarak verdiği ve Müslümanların uğrunda at ve deve koşturmadıkları ganimetlerdendi. Bundan dolayı da sadece Rasûlullah (s.a.v.)’e ait olmuştu. Rasûlullah (s.a.v.) bu tür ganimetlerden ailesinin bir yıllık ihtiyacını ayırır geri kalanını Allah yolunda savaş için binit ve silaha harcardı. (Nesâî, Kasmûl Fey: 1; Müslim, Cihâd: 15)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi Sûfyân b. Uyeyne, Ma’mer ve İbn Şihâb’tan rivâyet etmiştir.
23: CİHÂDIN DEĞER VE KIYMETİ
BÖLÜM: 1
CİHÂDIN DEĞER VE KIYMETİ
1619- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Rasûlü denildi hangi iş cihâda denk olabilir? Buyurdular ki: “Sizin ona gücünüz yetmez.” İki veya üç sefer aynı soruyu sordular üçüncü defasında buyurdu ki: Allah yolunda cihâd eden kimsenin örneği: Mûcâhid; cihâddan dönünceye kadar, bıkmadan usanmadan gecelerini namaz gündüzlerini oruçla geçiren kimse gibidir.” (Müslim, Imara: 34)
Bu konuda Şifa, Abdullah b. Hubşî, Ebû Musa, Ebû Saîd, Ümmü Mâlik el Behziyye ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Bu hadis hasen sahihtir. Ebû Hüreyre’den değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.
1620- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah şöyle diyor: Allah adına Allah yolunda cihâd eden kişi benim güvencem altındadır. Ruhunu alırsam kendisine Cenneti varis kılarım şayet memleketlerine geri çevirirsem sevap ve ganimetlerle çeviririm.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle sahih garibtir.
BÖLÜM: 2
CİHÂDA HER YÖNÜYLE BAĞLI OLARAK ÖLEN KİMSENİN MÜKAFATI
1621- Fedâle b. Ubeyd (r.a.), Rasûlullah (s.a.v.)’den bize aktararak şöyle demiştir: “Her ölen kimsenin amel defteri kapanır ancak Allah yolunda kalbi cihâda bağlı olarak ölen kimse müstesna onun ameli kıyamet gününe kadar çoğalıp artar ve o kimse kabir fitnesinden de güvendedir.”
Ve Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu da işittim: “Mûcâhid nefsinin isteklerine karşı cihâd ederek günahlardan uzak durmak için mücadele eden kimsedir.” (Müslim, Imara: 42; Ebû Dâvûd, Cihâd: 36)
Tirmizî: Bu konuda Ukbe b. Âmir ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Fudale hadisi hasen sahihtir.
BÖLÜM: 3
ALLAH YOLUNDA CİHÂD EDERKEN ORUÇ TUTAN KİMSENİN DEĞER VE KIYMETİ
1622- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda savaş yaparken kim bir gün oruç tutarsa Allah o kimseyi Cehennem’den yetmiş yıl uzaklaştırır.” Râvîlerden biri yetmiş yıl derken diğeri kırk yıl demektedir. (Nesâî, Savm: 44)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle garibtir.
Ebûl Esved’in ismi Muhammed b. Abdurrahman b. Nevfel el esedî olup Medînelidir.
Tirmizî: Bu konuda Ebû Saîd, Enes, Ukbe b. Âmir ve Ebû Umâme’den de hadis rivâyet edilmiştir.
1623- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda cihâd ederken kim bir gün oruç tutarsa Allah bu orucundan dolayı ondan Cehennem ateşini yetmiş yıl uzaklaştırır.” (Nesâî, Savm: 44)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
1624- Ebû Umâme el Bâhilî (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda savaş yaparken bir gün oruç tutarsa Allah ateşle o kimse arasında yeryüzü ile gökyüzü arası kadar bir hendek meydana getirir.” (Nesâî, Savm: 44)
Tirmizî: Ebû Umâme hadisi garibtir.
BÖLÜM: 4
ALLAH YOLUNDA CİHÂD İÇİN YAPILAN HARCAMALARIN MÜKAFATI
1625- Hureym b. Fatik (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda bir harcama yaparsa o yaptığı harcama için kendisine yediyüz misli sevap yazılır.” (Nesai, Cihâd: 7)
Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisi sadece Rükeyn b. Rabî’in rivâyeti ile bilmekteyiz.
BÖLÜM: 5
ALLAH YOLUNDA ÇARPIŞAN GAZİLERE YAPILAN HARCAMANIN MÜKAFATI
1626- Adiyy b. Hâtim el Tâî (r.a.)’den rivâyete göre: Adiyy, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi sadaka daha faziletlidir diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdu: “Allah yolunda çarpışan kimselere hizmet için verilecek bir köle veya onların gölgelenebileceği çadır veya başka türlü bir gölgelik veya mücahid’in binebileceği bir binit veya yemeleri için kesilen bir deve.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)
Tirmizî: Bu hadis Muaviye b. Salih tarfından mürsel olarak rivâyet edilmiştir. Bazı rivâyetlerin senedinde Zeyd’e muhalefet edilmiştir. Velid b. Cemil bu hadisi; Kâsım ebû Abdurrahman’dan, Ebû Umâme’den bu şekilde Ziyâd b. Eyyûb’tan bize aktarmıştır.
1627- Ebû Umâme (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Harcamaların en değerli ve kıymetlisi Allah yolunda çarpışan mücahide bağışlanan çadır gölgesi veya Allah yolunda çarpışan mücahide hizmet edecek hizmetçi veya Allah yolunda çarpışan mücahidin bineceği bir binit.” (İbn Mâce, Cihâd: 14; Nesâî, Cihâd: 44)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Benim yanımda bir önceki geçen Muaviye b. Salih’in hadisinden daha sahihtir.
BÖLÜM: 6
SAVAŞA GİDECEK BİR MÜCAHİDİ SİLAH ELBİSE VS. İLE DONATMANIN DEĞERİ
1628- Zeyd b. Hâlid el Cühenî (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda savaşacak olan bir mücahidi gerekli silah, binit ve malzeme ile donatacak olursa bizzat kendisi savaş yapmış gibi sevap kazanır. Her kimde savaşa çıkan bir mücahidin çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını karşılarsa yine o da savaş yapmış gibi sevap kazanır.” (Nesâî, Cihâd: 44; İbn Mâce, Cihâd: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih olup başka şekilde de rivâyet edilmiştir.
1629- Zeyd b. Hâlid el Cühenî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda çarpışan bir mücahidi gerekli silah binit ve malzeme ile donatır veya mücahidin çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını karşılarsa aynen savaşa katılmış gibi sevap kazanır.” (Nesâî, Cihâd: 44; İbn Mâce, Cihâd: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
1630- Muhammed b. Beşşâr (r.a.), Yahya b. Saîd vasıtasıyla Abdulmelik b. ebî Süleyman’dan, Atâ’dan, Zeyd b. Hâlid el Cühenî’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmişlerdir.
1631- Yine Zeyd b. Hâlid el Cühenî (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah yolunda çarpışan bir mücahidi gerekli silah, binit ve malzeme ile donatırsa veya mücahidin çoluk çocuğunun ihtiyacını karşılarsa aynan savaşa katılan gibi sevap kazanır.” (Nesâî, Cihâd: 44; İbn Mâce, Cihâd: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
BÖLÜM: 7
ALLAH YOLUNDA CİHÂD EDENİN TOZLANAN AYAKLARINA CEHENNEM HARAMDIR
1632- Yezîd b. ebî Meryem (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben Cuma namazına gitmekte iken Abaye b. Rifâa arkamdan yetişti ve dedi ki: Müjdeler olsun sana senin bu adımların Allah yolunda sayılır; Ebû Abs’den işittim şöyle diyordu: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kimin Allah rızasını kazanma yolunda ayakları tozlanırsa o ayaklara Cehennem ateşi haramdır.” (Nesâî, Cihâd: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen garib sahihtir. Ebû Abs’ın ismi ise Abdurrahman b. Cebr’dir.
Bu konuda Ebû Bekir ve Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir adam tarafından da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Büreyd b. ebî Meryem, Şamlı bir kimse olup kendisinden Velid b. Müslim Yahya b. Hamza ve Şamlı pek çok kimse hadis rivâyet etmiştir. Bir de Küfeli Büreyd b. ebû Meryem vardır ki bunun babası Peygamber (s.a.v.)’in ashabından olup ismi Mâlik b. Rabia’dır. Bu Büreyd b. ebî Meryem, Enes b. Mâlik’den hadis işitmiştir. Büreyd b. ebî Meryem’den; Ebû İshâk el Hemedânî, Atâ b. Sâib, Yunus b. ebî İshâk ve Şu’be pek çok hadis rivâyet etmişlerdir.
BÖLÜM: 8
CEHENNEM ATEŞİYLE VE DUMANIYLA BERABER OLMAYAN ŞEYLER
1633- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’ın azabından korktuğu için ağlayan bir kimse sağılan süt tekrar memeye dönmedikçe Cehennem ateşine girmeyecektir. Allah yolunda cihâd eden bir kimseye bulaşan toz ve toprakla Cehennem dumanı bir araya gelmeyecektir.” (Nesâî, Cihâd: 9; Dârimî: Cihâd:
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir. Muhammed b. Abdurrahman, Ebû Talha’nın azâdlı kölesi olup Medînelidir.
BÖLÜM: 9
MÜSLÜMAN OLMA YOLUNDA SAÇLARI AĞARAN KİMSE
1634- Sâlim b. ebî’l Ca’d’den rivâyete göre: Şurahbil b. Sımt şöyle demiştir: Ey Ka’b b. Mürre! Bize Rasûlullah (s.a.v.)’den hadis aktar fakat dikkatli ol eksik ve fazla bir şeyler söyleme Ka’b b. Mürre dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “İslam yolunda kimin bir kılı ağarırsa kıyamet gününde o kıl o kimse için bir ışık (nur) olacaktır.” (Nesâî, Cihâd: 9)
Tirmizî: Bu konuda Fedâle b. Ubeyd, Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Ka’b b. Mürre hadisini aynı şekilde A’meş, Amr b Mürre’den rivâyet etmiştir. Yine bu hadis, Mansur’dan Sâlim b. ebî’l Ca’d’den rivâyet edilip senedinde Sâlim ile Ka’b b. Mürre veya Mürre b. Ka’b el Behzî’de denilmiştir. Kendisi Peygamber (s.a.v.)’den pek çok hadis rivâyet etmiştir.
1635- Amr b. Abese (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’ın dinini yeryüzünde en üstün kılma yolunda gayret ederek saç ve sakalını ağartırsa o kıllar kıyamet günü kendisi için nur, ışık olacaktır.” (Nesâî, Cihâd: 9)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahih garibtir.
Hayve b. Şüreyh Yezîd el Hımsî’nin oğludur.
BÖLÜM: 10
BİNİTLER (ATLAR) KAÇ ÇEŞİTTİR?
1636- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hayır ve iyilik kıyamete kadar atların (binit) alınlarında bağlıdır. At üç çeşittir; kimi atlar vardır ki: Sahibi için sevap kazandırır, kimi atlar vardır ki: Sahibinin fakirlik ve yoksulluğunu örter, kimi atlarda vardır ki: Sahibine günah kazandırır.”
“Sahibine sevap kazandıran at; Allah yolunda cihâd için hazırlanıp büyütülür ki bu at sahibine daima sevap kazandırır o atlara yedirilen her şey karşılığında Allah o kimseye sevap yazar.” Bu hadis biraz uzuncadır. (Nesâî, Hayl: 1; İbn Mâce: Cihâd: 14)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
Mâlik b. Enes, Zeyd b. Eslem’den, Ebû Salih’den, Ebû Hüreyre’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
BÖLÜM: 11
ALLAH YOLUNDA ATIŞ YAPMANIN DEĞER VE KIYMETİ
1637- Abdullah b. Abdurrahman b. Ebûl Hüseyn’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah tek bir ok için üç kişiyi Cennete sokar; Allah rızasını kazanmak için hayır olarak ok yapanı, oku düşmana karşı atanı ve atma işinde yardımcı olanı. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti: Atıcı olun, binici olun! Atıcı olmanız binici olmanızdan bence daha iyidir. Müslüman kişinin oyun ve oyalanma olarak yaptığı her şey boş ve anlamsızdır. Ancak; kişinin atış yaptığı aletlerle meşgul olup oyalanması, atını tımar edip atın bakımıyla uğraşması ve oyalanması ve hanımıyla oynaşıp meşgul olması batıl ve boş eğlencelerden olmayıp hak, gerçek ve sevap kazandıran oyun ve eğlencelerdir.” (Nesâî, Cihâd: 26; İbn Mâce, Cihâd: 19)
Ahmed b. Menî’, Yezîd b. Harun vasıtasıyla Hişâm ed Destevai’den, Yahya b. Ebî Kesir’den, Ebû Sellam’dan, Abdullah b. Ezrak’tan, Ukbe b. Âmir el Cühenî’den bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Tirmizî: Bu konuda Ka’b b. Mürre, Amr b. Abese, Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis hasen sahihtir.
1638- Ebû Necîh es Sülemî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Kim Allah yolunda bir ok atarsa; bir köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.” (Nesâî, Cihâd: 26; İbn Mâce, Cihâd: 19)
Tirmizî: Bu hadis sahihtir.
Ebû Nüceyh: Amr b. Abese es Sülemî’dir. Abdullah b. Ezrak ise; Abdullah b. Yezîd’tir.
BÖLÜM: 12
ALLAH YOLUNDA NÖBET TUTMANIN DEĞER VE KIYMETİ
1639- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim buyurdu ki: “İki göz var ki ateş onlara değmeyecek Allah’ın azabından korkarak ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyen göz.” (Nesâî, Cihâd: 33; İbn Mâce, Cihâd:
Tirmizî: Bu konuda Osman, Ebû Reyhane’den de hadis rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs hadisi hasen sahih garib olup bu hadisi sadece Şuayb b. Ruzeyk rivâyetiyle bilmekteyiz.
BÖLÜM: 13
ŞEHÎDLİK KUL BORCU DIŞINDA TÜM GÜNAHLARI SİLER Mİ?
1640- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda öldürülüp şehîd olmak tüm günahlara keffarettir. Cibril (as.) dedi ki: Borç müstesnadır. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)’de borç müstesnadır” buyurdular. (Nesâî, Cihâd: 32; İbn Mâce, Cihâd: 16)
Tirmizî: Bu konuda Ka’b b. Ucre, Câbir, Ebû Hüreyre, Ebû Katâde’den de hadis rivâyet edilmiştir. Bu hadis garibtir. Bu hadisin Ebû Bekr’in rivâyetinden olduğunu sadece bu ihtiyar adam olan Yahya b. Talha el Yerbûî’nin rivâyetiyle bilmekteyiz.
Tirmizî: Muhammed b. İsmail’e bu hadis hakkında sordum hadisi tanımadı ve şöyle dedi: Zannedersen Yahya b. Talha, Humeyd’in Enes vasıtasıyla rivâyet ettiği: Cennetlikler arasında şehîdten başka tekrar dünyaya dönmekten mutluluk duyan bir kimse yoktur” hadisini kastediyor olabilir.
1641- Ka’b b. Mâlik (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şehîdlerin ruhları sanki yemyeşil kuşların içersindedir. Cennet meyvelerine ve ağaçlarına takılırlar.” (Yani Cennet onların devamlı gezinti yerleridir.) (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
1642- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cennete ilk önce girecek üç kişi bana gösterildi; Şehîd, iffetli ve kanaatkâr kimse, Allah’a kulluğunu güzelce yapıp efendilerine karşı samimi olan köle.” (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasendir.
1643- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ölen ve Allah katında Cennet hayrına erişen hiçbir kul, Cennet’ten tekrar geri dünyaya dönmeyi tüm içindekilerle birlikte dünyanın kendisinin olmasını istemez ancak şehîd bunun dışındadır. Çünkü o şehîdliğin değeri ve kıymetini bildiğinden dolayı tekrar dünyaya dönmeyi ve tekrar şehîd olmayı arzu eder.” (İbn Mâce, Cihâd: 16)
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.
İbn ebî Ömer ve Sûfyân b. Uyeyne diyorlar ki: Amr b. Dinâr, Zührî’den daha yaşlıdır.
BÖLÜM: 14
ŞEHÎDLERİN DERECELERİ VE ALLAH KATINDAKİ DURUMU
1644- Ebû Yezîd el Havlânî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fedâle b. Ubeyd’den işittim şöyle diyordu: Ömer b. Hattâb’tan işittim şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle demiştir: Şehîdler dört çeşittir; 1- Düşmanla karşılaşıp öldürülünceye kadar Allah’a sadık kalan, sağlam imanlı mümin kişidir. Bu kişiye kıyamet günü insanlar gözlerini kaldırarak bakacaklardır derken başını o derece kaldırdı ki başındaki külahı düştü. Râvî diyor ki külahı düşen Peygamber mi idi yoksa Ömer mi idi bilemiyorum. 2- Yine bir kimse ki düşmanla karşı karşıya gelip şaşkın bir okun kendisine isabet etmesiyle şehîd olmuştur, bunun da duyduğu acı sanki muz ağacının dikeni batmış gibi ürkeklik duyan kimse gibidir. Bu da sağlam imanlı, mümin bir kişidir ki ikinci derecede olan da budur. 3- Hayatta iken iyi işleri de olup kötü işler de işleyen günahkar bir mümin kimse düşmanla karşılaşır ve Allah’a verdiği sözü yerine getirinceye kadar sözünde durup şehîd olan kimsedir ki buda üçüncü derecedir. 4- Yine bir adam ki hayatı boyunca nefsine zulmederek fazla günah işleyerek düşmanla karşılaşmış ve Allah’a verdiği sözde durarak şehîd oluncaya kadar savaşan kimsedir ki dördüncü derecede budur.” (Müsned: 145)
Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi sadece Atâ b. Dinar’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Saîd b. ebî Eyyûb bu hadisi Atâ b. Dinar’dan rivâyet etmiştir. Dedi ki: Havlân şeyhlerinden rivâyet etmiştir ve bu rivâyetinde de “Ebû Yezîd”ten dememiştir. Atâ b. Dinar rivâyet yönünden zararsız makbul bir kimsedir.